Başbakanın yakaladığı damar
Başbakan Erdoğan, Türkiyenin dış politikasının kritik bir kulvarda seyrettiği bir dönemde iyi bir damar yakaladı. İstanbul Küresel Forumunda yaptığı konuşmada Birleşmiş Milletler Teşkilatının halihazır yapısına itiraz etti. Vurguladığı hususlar özetle şunlardı:
Birleşmiş Milletlerin adalet üzerine reforme edilmesi şart. Birleşmiş Milletler (BM) dünyayı 5 daimi ülkenin insafına bırakmış, geçmişten kalan güç dengelerine mahkûm edilmiş durumda.
Başbakanın BM hakkındaki sözleri, BMnin aslında ne olduğunun en veciz özeti. Bu sözlerin en mühimi de, BMnin aslında neye dayandığını işaret eden Birleşmiş Milletler geçmişten kalan güç dengelerine mahkûm edilmiş durumda ifadesi. Bunu açtığımızda, bugün bütün ülkelerin birliğiymiş görüntüsü veren BMnin, aslında İkinci Dünya Savaşında Almanya ve müttefiklerine karşı kurulmuş olan diğer savaş blokunun adı olduğunu göreceğiz.
Nitekim, Birleşmiş Milletler ifadesi ilk kez zamanın ABD Başkanı Roosevelt tarafından kullanıldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Anglo Saxon devletlerinin öncülüğünde, Almanya ve müttefikleri ile savaş halinde olan 26 ülkenin, birlikte mücadeleye devam etmek için taahhütte bulundukları 01.01.1942 tarihli Bildirge ile BM kuruldu. Savaş bittikten sonra, 25.4.1945te San Franciscoda büyük bir konferans toplandı. 26.6.1945te Birleşmiş Milletler Anayasası imzalandı. New York, Teşkilatın merkezi oldu. Türkiye ise BM Antlaşmasını, Milletlerarası Adalet Divanı Statüsüyle birlikte 15.08.1945te onayladı.
Yani anlaşılıyor ki; BM aslında barış konseptiyle ve bütün dünya ülkeleri adına kurulmuş bir teşkilat değil, savaş konseptiyle, Almanya ve müttefiklerine karşı savaşan ülkeler bloku olarak kurulmuştur. Savaşı bu blok kazandığından, kendi egemenliklerinin kurumsallaşmış yapısını bütün dünyanın başına musallat etmişlerdir. O yüzden BM, aslında dünyayı işgal eden bir savaş blokunun çıkarlarına hizmet etmektedir.
Başbakanın Birleşmiş Milletler dünyayı 5 daimi ülkenin insafına bırakmış durumda sözünün anlamı da şu: BMde bir kararın alınabilmesi için, Güvenlik Konseyinin ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransadan oluşan 5 daimi üyesinin ittifakla olumlu oyu gerekli. Biri bile istemezse karar alınamıyor. Mesela bu yapısına dayanarak ABD veto ettiğinden; BM, İsrail hakkında hiçbir yaptırımda bulunamamakta. Bugün Suriyeye karşı uluslararası yaptırım uygulanamamasının sebebi de, Rusya ve Çinin vetosu. Yani dünya 5 devletin insafına ve çıkar dengelerine göre zapturapt altına alınmış.
ABD, Yahudi sermayesinin ve lobilerinin kontrolünde olduğundan, İsrailin dolaylı olarak BMnin daimi üyesi olduğu söylenebilir. Bu yüzden Siyonizmin istemediği hiçbir gelişme BMde karar olarak alınamıyor. İşte bu, Başbakanın Birleşmiş Milletlerin adalet üzerine reforme edilmesi şart cümlesinin anlamlarından.
Evet, Sayın Başbakan iyi bir damar yakaladı; BMnin ne mal olduğunu birkaç cümleyle özetledi... Ama bu kadarla kalırsa, yaptığı açıklamanın hiçbir anlamı olmayacak, doğru teşhis doğru tedaviyi getirmeyecek. Zira aynı şeyleri yıllardır, mesela İran da söylüyor, ama değişen bir şey olmuyor. Peki o halde ne yapılmalı?
Bir doktor, sadece teşhis etmekle hastalığı tedavi edemez; gereken ilacı vermeli ve diğer tedavi yollarını da uygulamalıdır. Başbakandan beklenen, teşhis ettiği sorunun çözümü için gereken adımları atmasıdır. Mesela ne yapılabilir?
Öncelikle halkı Müslüman olan ülkeler ile BM yapılanmasındaki emperyalist nitelikten muzdarip olan diğer ülkelerden müteşekkil bir grup kurularak BM içinde örgütlenilebilinir. Böylece oluşturulacak baskı grubu ile kurumun yapısını değiştirecek adımların atılması için sürekli ve yoğun bir baskı kurulabilir.
En son kongrede Sayın Başbakan ne demişti hatırlayın: Bizim yolumuz ... merhum Erbakanın yoludur! Bu son BM çıkışıyla Erbakanın yolunda olduğunun bir işaretini daha vermiş oldu. İşte, yapılabilecek bir diğer hamle, rahmetli Erbakan Hocanın tabiriyle, İslâm Birleşmiş Milletler Teşkilatını kurmak olabilir. Erbakanın yolunda olan Başbakan, sanırım bunu fiilen de gösterecektir. İslâm Birleşmiş Milletler Teşkilatının çekirdek örgütlenmesi olarak da, Malezya, Endonezya, Bangladeş, Pakistan, İran, Mısır ve Nijerya ile birlikte kurulan D-8 canlandırılıp işlevsel hale getirebilir.
Bir diğer önemli hamle olarak da, İslâm Birleşmiş Milletler Teşkilatı bünyesinde kurulacak Birleşik İslâm Ordusu ile, BM adı altında emperyalist güçlerin halkı Müslüman olan ülkelere müdahalesini önleyecek bir güvenlik teşkilatı kurulabilir.
Başbakan iyi bir damar yakaladı. Bırakmazsa en azından bazı şeylerin telafisi mümkün olabilir. Eyleme geçmeyen nitelikli sözün ise hiçbir anlamının kalmayacağını unutmamak gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.