Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Satılık hastalıklar... Kiralık tetikçiler!

Satılık hastalıklar... Kiralık tetikçiler!

Şu "yüksek gerilimli atmosfer"e ve yüreklere salınan "korku"lar ile bu korkuları "saltanat"larına ve "rant"larına basamak yapan "öcü tüccarları"na baktıkça, o kitap geliyor aklıma... Hani, "500 milyar dolarlık ilaç pazarı"nda dönen dolapları deşifre eden "Satılık Hastalıklar" adlı kitap... Hatırlıyor olmalısınız, 23 Eylül 2006 tarihli Ayna'da bu kitaptan söz etmiştim.
Hayykitap tarafından piyasaya sunulan kitabın adı, "Satılık Hastalıklar!" idi...
Kitap, "sağlıklı insanlar üzerine oynanan oyunları" daha kapağında deşifre ediyordu:
"Aslında hasta değiliz!.. Ama, ilaç devleri, pazarlama illüzyonuyla hepimizi hasta etmek ve her sağlıklı insana ilaç satmak istiyor!"
Ray Moynihan ve Alan Cassels adlı Avustralyalı ve Kanadalı iki yazar tarafından kaleme alınan 240 sayfalık kitapta; "belge"leri ve "kaynak"larıyla, dünyanın nasıl bir "ilaç bataklığı"na çevrildiği gözler önüne seriliyordu...
Kitapta, "uydurma hastalıklar"ın; profesyoneller tarafından nasıl "üretilip", yine profesyoneller tarafından "toplumlara nasıl pazarlandığını" görünce, insanın midesi bulanıyor!..
Eee, kolay değil;
Ortada "500 milyar dolarlık bir pazar" var!..
Evet evet; "500 milyar dolarlık" bir pazar!..
Ne yapacak adamlar?..
Bu büyük pazardan pay kapmak için, "sağlıklı" insanları da "hasta" moduna sokacak ve habire "hap" yutturacak!..
Nasıl mı?.. Elbette "manipülasyon taktikleri"yle, elbette "pazarlama yalanları"yla!..
Kısacası, "hastalık türetip, satarak!"

AAA, SİZ FENA HALDE HASTASINIZ!
Yani, "sağlıklı" insanlar bile "hasta" olduklarına inandırılıp, yüreklerine "korku" salınarak!.. "Ufak" ve "geçici" sorunları, "ciddi ve devamlı hastalıklar" gibi göstererek!..
Meselâ, biraz "utangaç" birisisiniz... Haaayırr, sizde "sosyal anksiyete" belirtisi var!.. Derhal ilâç!..
Meselâ, "kadın"sınız ve her kadının yaşadığı gibi; siz de "adet öncesi gerginlik" yaşıyorsunuz!.. Hayır efendim, "ilaç firmaları"na göre; sizde "regl öncesi disforik bozukluk" denilen bir "zihin hastalığı" mevcut!..
Her insanın "cinsellik" hayatında, "gündelik dalgalanmalar" olabilir!.. Ama, bu hâl, ilâç firmalarının gözünde "cinsel işlev bozukluğu"dur ve ilaçla tedavisi şarttır!..
Meselâ, "menopoz" dönemi...
Aslında, "hayatın doğal değişimleri"nden biridir... Ama, "ilaç devleri"ne sorarsanız, menopoz "bir hormon eksikliği hastalığı"dır!..
Tıpkı, işyerlerinde çalışanların "dikkat dağılması"nın da, bir "dikkat eksikliği sendromu" hastalığı(!) olduğu gibi!..
Bunlara, "sağlıklı orta yaş kadınlarında" görülen ve adına "osteoporoz" denilen sessiz kemik hastalığını, adlarına "yüksek kolesterol, yüksek tansiyon" ve "depresyon" denilen ve "bir ömür boyu devam edecek" hastalıkları(!) ekleyebilirsiniz!..
Kitapta öyle "örnek"ler, öyle "oyun"lar anlatılıyor ki, insanın havsalası almıyor!.. İlâç firmalarının çoğu, resmen ve alenen "korku tacirliği" yapıp "milyar dolarlar" kazanıyor!..
önce "medya" tarafından bombardıman!.. Arkasından, aslında "ilaç şirketinden maaşlı" ama görünürde "sözü geçen bir uzman" tarafından verilen bir "seminer" ve ardından piyasaya sürülen ilaç!.. Sonrası; ellerindeki çantalarla doktor doktor dolaşan ve onları "yakın markaj"a alan "ilaç firmalarının tanıtım orduları"na ve "dağıtacakları promosyonlara" kalıyor!..
Peki, "sağlıklı" oldukları halde "hasta" gösterilen insanlar, bu durumda ne yapacak?..
Sadece, biraz düşünecekler ve soracaklar kendi kendilerine;
"Acaba, ben de ilaç firmalarının tuzağına düşenlerden biri miyim?"
Sadece bu soruyu sormak bile, "Satılık Hastalıklar"dan kurtulmaya atılmış bir ilk adımdır!..
Unutmayın, siz bir "kobay" değilsiniz!..
Ağzınıza aldığınız "hap" da, bir "ciklet" değil!..

öNCE İLAç, SONRA HASTALIK!
"Satılık Hastalıklar" kitabının vermek istediği mesaj şuydu:
önce "ilaç" üretiliyor, sonra da ilaca uygun bir "hastalık" uyduruluyor!..
Ve tabiî;
"Korku"larla oluşturulan bir piyasa!..
Ondan sonra, gelsin "milyar dolar"lar!..
Günümüze bakıyorum da, uygulanan "taktik"lerin, sahneye konulan "senaryo"ların ve çevrilen "entrika"ların hemen hepsi, aynen "Satılık Hastalıklar"da anlatıldığı gibi!..
önce yüreklere "korku" salınıyor,
Sonra da "korkudan rant" devşiriliyor!..
Ya da, şöyle söyleyelim:
önce "örgüt" kuruluyor!..
Sonra "senaryo" yazılıyor!..
Ve tabiî, senaryoda rol alacak "esas oğlan"lar, "dublör"ler, ve "tetikçi"ler ayarlanıyor...
Sıra geliyor, "bir taşla, bir kaç kuş birden vurma" işine!..
Tamam, "tetikçi" cinayeti işleyecek ve hedefi ortadan kaldıracak ama, ona bir de "hedef gösteren"(!) bulunmalı ve bu arada onun da icabına bakılmalı!..
Bahriye üçok, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerine bakın... Hatta, o kadar uzağa gitmeyip, "Danıştay cinayeti"ne bakın!..
Sivas'a bakın!..
Başbağlar'a bakın!..
Göreceksiniz ki; "senaryo"lar aynıdır!..

TüRKİYE PAZAR, İNSANLAR KOBAY!
önce "cinayet"ler tasarlanmış ve zemin hazırlanmış, sonra da "tetikçi"ler bulunmuş ve "işlem tamam"lanmıştır!..
Tıpkı;
"İlaçlara uygun hastalık" üretildiği gibi!..
Sorarım size, öyle değil midir?..
Türkiye bir "pazar" ve insanlar "kobay" olarak kullanılmamış mıdır?..
Yüreklerine salınan "korku"yla meydanlara ve mitinglere salınan insanlar üzerinden "rant" elde edilmemiş midir?..
Şimdi kalkmışlar, "Ergenekon Terör örgütü diye bir örgüt yok" diyorlar!..
Ben de diyorum ki;
"500 milyar dolarlık ilaç pazarı"ndan rant elde eden "ilaç devleri" ne kadar yok ise, "korku iklimi"nden nemalanan Ergenekon Terör örgütü de o kadar yoktur!!!
Türkiye'de, böyle bir "pazar" vardır ve bu pazarın kullandığı "piyon"lar, "dublör"ler ve "tetikçi"ler de yok değildir!..
"İlaç pazarı"nda, "hastalık sınırı" genişledikçe, "potansiyel hasta" sayısı ve "tüketilen ilaç" miktarı da o kadar genişliyor!..
Tıpkı "tehlike sınırı"(!) genişletildikçe "potansiyel mitingçi sayısı" ve "elde edilen rant miktarı"nın artması gibi!..
O halde, çözüm ne?..
çözüm, "korkmamak"ta!..
Unutmayın ki;
"Kemalist terör"ün tek geçim kaynağı "sizin korkularınız"dır!..
Korkmayın ve onların tuzaklarına düşmeyin!..
---------------------------
Baykal’ın avukatlık ücreti!
Salihli'den Emin Sert ağabeyin uzun süredir sesi çıkmıyordu... Bugünlerde Salihli'de olacağım içine doğmuş veya "Baykal'ın tavrı"na daha fazla tahammül edememiş olmalı ki; gönderdiği faksta; "Hasan kardeş" demiş; "Ergenekon Terör örgütü'nün avukatlığına soyunan Bay Deniz Baykal'a benim adıma bir soru sorabilir misin?"
Emin ağabeyin, "Baykal'ın cevaplamasını" istediği soru şu:
"Her avukat, müvekkilinden belli bir ücret alarak onu savunur... Sayın Baykal, Ergenekon çetesinin avukatlığı karşılığında kaç para aldı?.. ücretini açıklasın da bilelim!"
Malûm, "elçiye zeval olmaz" demişler... İşte ben de, Emin ağabeyin sorusunu Bay Baykal'a ilettim... Ne cevap verecekse, kendisi versin!..
Yalnız, şunu biliyorum: Baykal, "avukatlık ücreti"ni talep ettiğinde, çete üyeleri; "lo lo?" derlerse, hiç şaşmam!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi