Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bir dönemin sonu

Bir dönemin sonu

Birkaç gün Suriye’deydim.. Haleb’te kaldığımız otelin yarısı Türk.. Kimi alışverişe gelmiş, kimi iş adamı, kimi akademisyen, kimi komşuyu merak etmiş gelmiş..
Antep’ten, Hatay’dan dolmuşlarla günübirlik gelip giden de var..
Haleb zaten Türkiye gibi, Arabı, Ermenisi, hemen herkes Türkçe biliyor..
Türkiyeli olmak ayrıcalıklı bir şey..
Halk politikaya uzak duruyor. Türkiye’nin gözetimindeki Suriye-İsrail görüşmelerinin “bazar”da yankısı yok. Ama Türkiye ile ilişkilerde, herkesin İsrail konusunda Türkiye’ye güvenebilecekleri bir dost olarak baktıkları da bir gerçek..
Suriye, bir Arap ülkesi olmasına rağmen, Arap ülkeleri ile Türkiye ile olduğu gibi sıcak ilişkileri yok.. Arap ülkeleri ABD ve İsrail konusunda, İran’a yakın duran ve İsrail’le sorunlar yaşayan, Filistin davası ile yakından ilgili bir ülkeye mesafeli durmayı tercih ediyor..
Apo yakalandıktan sonra ve özellikle AK Parti döneminde Türkiye’nin Suriye ile ilişkileri hızla gelişti..
Eskiden Suriye’den Türkiye’ye, altından çaya kadar, elektronik eşyaya kadar kaçakçılık yapılırdı. Şimdi Türkiye’den Suriye’ye ciddi anlamda mal gidiyor.. Kaçakçılığın yerini resmi ticaret aldı..
Suriye kapısı önemli bir ticaret yolu.. İran’dan gelen ya da Kafkaslar’dan gelip Mekke’ye gidenler bu kapıyı kullanıyor..
Hâlâ arada mayınlı bölge var.. İki ülke, halk arasındaki mayınlı tarlalar temizlenmiş, ama bir dönemin, adına soğuk savaş denilen dönemin mirası olan mayınlı tarlalar hâlâ orada duruyor..
Antep’ten gelirken Suriye girişindeki gümrük binası perişan.. Burası evin kapısı.. Osmanlıda “Bab” her zaman “âli” idi. Bizim evlerimizde enikli kapılar olurdu. Ama şimdi “kapı”lar barakaya dönmüş. Az ileride sağda, jandarma bölgesinde harabe bir cami var.. Suriye kapısındaki camiyi bir Türk iş adamı yaptırmış, ama Türk tarafındaki cami kapalı ve bakımsız.. Olacak şey mi yani!
Otelde yan masada oturan kalabalık bir grub var.. Türkçe konuşuyorlar. üniversiteden falan bahsediyorlar, birbirlerine hocam diyorlar.. Akademsiyen bir grub galiba.. Eşleri ve çocukları ile gelmişler. Tek bir örtülü yok..
İşin ilginç yanı, bu insanların, Suriye’nin Türk kültürünün bir parçası olduğunu söylemeleri. Buraya gelmekte çok geç kaldıklarını düşünüyorlar.. Daha sık gelmekten söz ediyorlar..
Biraz egosantrik bir bakış. Mesela “biz ortak bir kültürün parçasıyız” diye bakmıyorlar.. Suriye’yi kendi parçaları olarak görüyor ve buralara sahip çıkmamaktan dolayı pişmanlık duyuyorlar..
Fakirlik baş belası. Hijyen ve disiplin zaafı en büyük sorun..
Okuma, estetik ve özgürlük sorunu da temel sorunlar arasında..
çözüm: İlişkilerin daha çok geliştirilmesi.. Sonuç: Herkesin Suriye’ye gelmesi, burayı görmesi gerek..
Bölge develtleri “U” borusu gibi.. Ya birlikte yükselecek, ya birlikte batacağız.. Türkiye ne için böyle ise, Suriye onun için öyle.. Senaryo öyle yazılmış.. Laik Fransa’nın interlandı içinde yer alan Suriye’de dini özgürlükler Türkiye’den daha fazla mesala.. İnsanlar dini kimliklerini abartılı bir şekilde dışa vuruyorlar.. çok et yiyorlar, çok tatlı yiyorlar..
Aslında Suriye halkı kozmopolit bir halk.. Sağcısı, solcusu, Müslümanı, Hıristiyanı herkes var. Mesela Hz. İsa’nın konuştuğu dil olarak Aramicenin hâlâ kullanılageldiği yerler var.. Adına Nuseyri denilen farklı bir Şii topluluk yaşıyor. Tenasuh’e (reenkarnasyon’a) inanıyorlar.. Sayıları %10 cıvarında da olsa iktidar, özellikle de subaylar ve istihbarat bu kesimde.
Hafız dönemine göre Beşar Esad çok daha ılımlı. Demokratik açılımlar sözkonusu. özellikle de Türkiye ile ilişkiler ilk kez bu kadar iyi.. Her yerde Esad’ların resimlerini görüyorsunuz. Bizde Mustafa Kemal resmi ve heykeli ne kadar çoksa, burada da Esad’lar aynı şekilde..
Suriye’den Türkiye’ye geçişlerde de önemli artışlar olmuş.. ürdün, Lübnan, Filistin geçişleri de bu kapıdan.
Osmanlı dönemindeki Şam eyaletinin topraklarında bu gün 5 ülke bulunuyor: Suriye, ürdün, Filistin, Lübnan, İsrail ve Türkiye’nin bir bölümü..
İki ülke şimdi birbirini farkediyor..
Cep telefonu, çanak anten ve internet, taşları yerinden oynatıyor..
Burada çarpıcı gerçeklerle yüz yüze geliyorsunuz.. Mesela Amerikan mallarına karşı Türkiye’de daha fazla boykot var. Burada KFC’deki bayan müşterilenin üçte ikisi tesettürlü.. Heryerde Coca Cola ve Pepsi.. Herkes sigara içiyor.. Herkes hemen herşeye yemin ediyor..
Zengin bir miras üzerinde her anlamda yoksulluğun sokağa taştığı bir ülke.
öte yandan hızlı bir yapılaşma var. Hızla toparlanan Suriye’de, ekonomide de ilginç gelişmeler yaşanıyor. Sanayi siteleri kuruluyor, yeni yatırımlar yapılıyor.
Suriye’nin ya da bölge devletlerinin bugün içinde bulunduğu durum İslâm’ın suçu değil. İslâm geri kalmışlığın sebebi değil, aksine yokolmamanın gerekçesidir.. Aynı asimilasyon politikalarına muhatap olan toplumlar arasında, sadece İslâm toplumları varlıklarını sürdürme becerisi göstermiştir..
İslâm dünyası şimdi yeniden kendi geçmişi ile yüzleşiyor.. Kendi kimliğini yeniden keşfediyor..
Sadece sınır boylarına döşenen mayınlar değil, beynimize, yüreğimize döşenen mayınlar da sökülüyor.. Arab’ın yüzünü, Şam’ın şekerini özlemişiz..
Selam ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi