Faruk Köse

Faruk Köse

İslamofobi olmasın diye...

İslamofobi olmasın diye...

Biz “müslümanlar” olarak, dinimiz “İslam”dan sıkılıyor, “İslam’a mensup olmak”tan utanıyor muyuz? “Allah’a iman” bizi bozuyor mu? “Kur’an”dan şüphemiz, “Sünnet”ten rahatsızlığımız mı var? Hayatımızı “İslam Şeriatı”na göre yaşamaktan, “İslam Devleti” idealinden vaz mı geçtik? “İlahi yükümlülükler” bizi mutsuz mu ediyor? İslam’a inananın “en üstün” olduğuna dair çekincelerimiz mi oluştu? “Kafirler istemese de” Allah’ın nurunu tamamlayacağından kuşkuya mı düştük?


Eğer cevabınız “evet”se sizinle işim yok, sözüm size değil. Sizinle aynı duyguları paylaşmıyorum, aynı inancı taşımıyorum, aynı istikamete yürümüyorum. Ben sizden uzağım, siz de benden uzak durun. Sizin dininiz size, benim dinim bana!

Yok, eğer cevabınız “hayır”sa, o zaman orada durun. Szinle konuşacağım bazı şeyler var. Bir süredir gündemde yer tutan bir muhabbete, şu “İslamofobi”ye dair birkaç kelam etmemiz gerekiyor.

“İslamofobi (İslam korkusu/fobisi)” kelimesi, “İslam’dan ve müslümanlardan korkmak, çekinmek” demek. Bu korku öne sürülerek müslümanlara karşı her türlü menfi ayrımcılık ve İslam’a karşı savaşmak meşru görülür.

İşte sizinle bunu konuşmak istiyorum. Zira görüyorum ki, “İslamofobi olmasın” diye çırpınıp duruyor, ezilip büzülüyorsunuz. Bunu çok anlamsız buluyorum. Zira bugünkü Batı’nın yürüttüğü “Yeni Haçlı Savaşı”nın anahtar kavramı olan “İslamofobi”, İslam’ı ve İslam’la ilişkili kavram ve kişileri “öteki”leştirerek, açıkça ya da imayla “aşağılama”yı, “baskılama”yı, “dönüştürme”yi, “tahakküm altında tutma”yı esas alıyor. İslam’ın inanç, ibadet, ilke, istikamet, yaşam tarzı, hayat felsefesi, sosyal, siyasal, hukuki, iktisadi nizamı vb. hususları korkutucu ve sakınılması, kaçılması, ezilmesi gereken hususlar olarak sunuyor.

Bunun karşısında siz ne yapıyorsunuz? “Eziklik psikolojisi”ne kapılmışsınız. “Güçleştirmeyip kolaylaştırmak, nefret ettirmeyip müjdelemek” formülüne göre değil de, “Hak inanç”ı ve ona göre biçimlenmiş yaşantıyı “beğendirme”, “hoşlandırma”, “sevimli gösterme” gibi mülahazalarla, Batı’nın “İslamofobi”ye kapılmaması için dinimizi “tasdik ettirme”ye kalkışıyorsunuz. Dini başkalarının beğenisine uyarlamakla terk etmek arasında bir fark olmadığını da fark edemiyorsunuz.

“İslami anlayış”ı terk edip Batı’nın değer yargılarına, İslam dışı inanç ve ideolojilere göre biçimlenmiş “modern yaşam tarzı”na evrimleşmek...

“Şer’i sistem”den vazgeçip “demokrasi”yi özümsemek...

“Ateist”i bile hoşgörürken, “İslam sevdalıları”na tahammül edememek...

İslam’a ve müslümanlara yapılan “saygısızlıklar”ı hoş görmek, saldırılara karşı “hakkını savunmak”tan ve “onurunu korumak”tan geri durmak...

“Hak ile batılı ayırmamak”, karışmalarında bir beis görmemek...

“İslam’ın, Şeriat’ın hükümleri”ni sorgulamak; tartışmaya, red veya kabule açmak; hatta bunu “inanç esasları”nı kapsayacak şekilde geniş bir daireye yaymak...

İslami hükümlere karşı “eskidiği” kanaatini uyandırmak; beşeri kanaatlerle biçimlenmiş “yeni hükümler ihdası”na kapı açmak...

İslam’ı, “karşıtlarının hoşlanacağı hal”e dönüştürmek, evrimleştirmek, düşmana tasdik ettirmek, “İslam anlayışı”nı değiştirmek... İslam’a karşı söylem ve eylem de geliştirse, “ün ve güç sahibi” İslam dışı unsurlara “hoş görünme”ye, “aferin alma”ya çalışmak... İslam’ı gayrimüslim güç odakları nezdinde akredite ettirmek...

“Özgürlük” diyerek, “çağın gereği” sayarak ahlaki zaafiyetleri meşrulaştırmak...

İslam’ı “hümanistleştirmek” ve “dinin yaptırım kuralları”nı iptal etmeye kalkışmak...

İslam’ın “cihad” hükümlerini hasıraltı etmek; “şehadet bilinci”ni köreltmek...

“Kur’an’ı onaya sunma”ya ya da müslüman olmayanlara “İslam’ı tanımlatma”ya yeltenmek...

Bunlar, “İslamofobi olmasın diye” girdiğin hallerden bazıları. Ama bilmeliydin ki, çünkü İslam’a uyan insanda bir yanlışlık ya da sakatlık yoktur; müslüman tedaviye de ihtiyaç duymaz, eğilip bükülmeye de, ezilip büzülmeye de.. “Hastalıklı kafa”ya sahip olan müslümanlar değil, İslam’ı tanımadan bu korku ve nefreti taşıyan İslam dışı unsurlardır. Dolayısıyla, bunlara yaranmak için “İslam’ı dönüştürme”ye, onların gözüne hoş görünecek şekilde “müslümanları şirinleştirme”ye, hasta sayıp tedavi etmeye kalkışamazsınız.

Eğer birileri tedavi olacaksa, bu “İslamofobi” sahibi kişilerdir. Bunları tedavi etmenin yolu, İslam’ı onların hoşlanacağı hale dönüştürmek olamaz; o durumda ortada İslam kalmaz. Tedavi “İslam’ı sevdirme”kle olur. Ama bu “sevdirme” esnasında asla “İslam anlayışı”nı bozmamalı, hakkı batılla karıştırmamalı, İslam’dan olan hiçbir şeyi saklamamalı ve iptal etmemeli, İslam’dan olmayan hiçbir şeyi de onlar hoşlansınlar diye İslam’a yamamaya kalkışmamalısınız. Rahmet Peygamberi olan Muhammed (s)’den söz ederken, savaş Peygamberi olan Muhammed (s)’den de söz etmelisiniz.

İslam’ı olduğu gibi tebliğ etmek, “fiili tebliğ” olarak da gereğince yaşamak zorundayız. İslamofobi olmasın diye İslam’ı kendi ellerimizle dejenere edemeyiz. Kim hastalıklı kafaya sahipse, gitsin o tedavi olsun! Gayrimüslimi tedavi etmenin yolu “İslam’ı ve müslümanı bozmak” olamaz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum
Faruk Köse Arşivi