Faruk Çakır

Faruk Çakır

Anayasa için bir mani mi var?

Anayasa için bir mani mi var?

Yeni bir anayasa hazırlanması konusunda yapılan çalışmaların ‘iyi’ gitmediği yolundaki sinyaller en üst perdeden duyurulmaya başlandı. Başbakan bile “Umudum azalıyor” diyorsa (HaberTurk, 2 Kasım 2012) kimin umudu devam edebilir?
Başbakan daha önce de benzer ifadeler kullanmış, “Bu yıl sonuna kadar bu iş oldu oldu. Olmadı bizi meşgul etmeyin deyip devam edeceğiz” demişti. (Zaman, 3 Ekim 2012) Yeni bir anayasa hazırlanması konusunda milletin talebi vardır. Siyasî partiler de seçim meydanlarında bu konuda vaadlerde bulundular, taahhüt altına girdiler. Zaman daraldıkça yeni ve gerçek anlamda sivil bir anayasa hazırlanmasından vazgeçme lüksümüz yok. Tabiî ki her defasında ifade etmeye çalıştığımız gibi, millet sadece ‘yeni’ değil, “12 Eylül 1980 darbe anayasasını aratmayacak bir anayasa” yapılmasını istiyor. Yani sadece ‘yeni’ olması, hazırlanacak anayasanın ‘iyi’ olduğunu göstermez. Türkiye’ye ayakbağı olmayacak, milleti birbirine düşürmeyecek, keyfî yasaklara dayanak noktası olmayacak, önümüzü ve ufkumuzu açacak bir anayasaya ihtiyaç vardır.
Böyle bir anayasayı hazırlamak için elbette maniler de olacak. Ancak milletten bu konuda yetki alan siyasetçiler vaadlerini yerine getirmek durumundadır. “Ne yapalım, bize engel oldular” demekle mesele halledilmiş olmaz. Mühim olan engelleri aşabilmek ve milletin taleplerini yerine getirebilmektir.
Mevcut “darbe anayasası” yürürlüğe girdikten bu yana 17 defa kısmî değişikliğe uğramış ama “darbe” izleri bir türlü üzerinden silinememiştir. Silinmesi de beklenemez, çünkü 12 Eylül 1982 anayasasının ‘ruh’unda darbeci izleri var. Dolayısı ile kısmî değişiklikle problem çözülmüyor. Yeni anayasa hazırlama çalışmaları esnasında kavga da zaten bu ‘ruh’ sebebiyle çıkıyor. Görünüşte sivil, ama anlayış olarak belki de darbecilerden daha darbeci kimseler vardır. Onlar yeni ve sivil bir anayasa hazırlanmasını her zaman engellemek isteyeceklerdir. Bu konudaki tartışmalar şeffaf bir şekilde millete aktarılabilse, kimin gerçekten yeni ve sivil bir anayasa istediği, kimin bu çalışmaları engellediği de anlaşılır.
TBMM bu konuda çalışma başlattığında kamuoyuna bir çağrı yaptı ve arzu eden herkesten teklifler istendi. Çok hızlı hareket edilmemiş olsa da onlarca, belki de yüzlerce teklif ilgili kişilere ulaştırıldı. Yapılan anketler de milletin büyük ekseriyetle (yüzde 70) yeni bir anayasa yapılmasını istetiğini ortaya koyuyor.
Anayasa konusundaki tartışmalardan biri ve belki de en önemlisi “değiştirilmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler”dir. Bu mesele bugün itibarıyla halledilebilmiş değildir. Ehil uzmanların ifadesine göre böyle maddeler ‘çağdaş anayasa’larda bulunmaz. Nedense ‘çağdaş’lığı hiç kimseye bırakmayan çevreler, uzmanların bu konudaki kanaatlerini dikkate almak istemiyorlar. Her konuda olduğu gibi ‘çağdaşlığı’ da kendi anlayışlarına göre yorumlayıp Türkiye’nin önünü tıkayan ve ufkunu karartan konularda ısrar ediyorlar.
Millete zorla kabul ettirildiği günden itibaren başlayan ‘yeni anayasa’ tartışması mutlak surette hayırlı bir neticeye varmalıdır. Elbette tek başına anayasanın değişmesiyle bütün dertler sona erecek değil. Fakat mevcut anayasa ile yola devam etmek, tekerlekleri patlamış bir araçla yola devam etme ısrarından farksızdır. Türkiye “Büyük Türkiye” olmak istiyorsa bu konuda geri adım atılmamalı. Millete verilen sözler yerine getirilmeli ve mevcudu aratmayacak gerçek anlamda sivil ve demokrat bir anayasa hazırlanmalıdır.
Evet, maniler vardır ve olabilir; ama bu manileri aşmak da milletten yetki alanların boynuna borçtır. Bu noktada en büyük sorumluluğun iktidara düştüğünü hatırlatmaya da her halde gerek yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Faruk Çakır Arşivi