Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

ABD ile siyasi savaş

ABD ile siyasi savaş

ABD ile Suriye devrimi arasında derinlerde olan ihtilaf Hillary Clinton’ın rest çekmesiyle yüzeye çıkmış oldu. Zaten herkes aslında ABD’nin hem zati çıkarları hem de İsrail’in çıkarları açısından Suriye devrimine uzak durduğunu biliyordu. Lakin Obama yönetimi seçim arifesinde bu muhalefetini niye aleniyete döktü? Burası ilginç. Acaba bunun arkasında AIPAC gibi Yahudi lobilerini ve İsrail hükümetini memnun etme hesapları mı yatıyor?



Bilemeyiz ama Hillary çirkin bir çıkışta bulundu ve İslamcıların Suriye devrimini çalmakta olduğunu söyledi ve yeni bir yapılanmaya çağırdı. Suriye Ulusal Konseyini adeta defterden sildi ve de lüzumsuz saydı. Herkes biliyor ki, Rusya Esat’ın ağzıyla ve söylemiyle konuşuyor. ‘El Esed ile’l ebed’ sloganı atıyor. Esat ebedi olarak kalacak diye sayıklıyor. ABD ise devrim karşıtlarının diliyle konuşuyor. İslamcılar devrimi çalıyormuş! Kim kimin devrimini çalıyor ya da devrim kimin ürünü ki? Suriye’de devrimi cami kaçkını Adonis mi tetikledi? Zaten Adonis, Hillary’nin dilini kullanarak ‘cami çıkışlı devrimi tanımam’ demişti. E. Özkök gibiler de buna şapka çıkartmıştı. Bu adam, Orhan Pamuk gibi ödüle boğdukları Batı’nın yeniçerilerinden. Mustağrip bir Suriyeli. Suriye rejimi laik ve konumu ve yapısı gereği İsrail’ikollayan yapısıyla Batı’nın ve İsrail’in çıkarlarına hizmet ediyor. Bunun için Batı’nın bir acelesi yok. Mısır’da Sadettin İbrahim gibi ABD’nin yeniçerileri devrimin Yusuf Karadavi veya İslamcılar tarafından çalındığını söylüyorlardı. Onların istedikleri devrim Karl Popper’ın misyonerliğini yaptığı açık toplum. İslami toplum ise kendi içinde değerleri olan ve Batı değerlerine kapalı bir toplumdur. Sosyal değerlerde zor buluşurlar. Onların istedikleri Adonis ve Wilders gibi baykuşların tünediği devrimler.

¥

Devrim ile ABD yol çatında. Hiçbir zaman da aynı yol üzerinde olmamışlardı. Hillary Clinton, Tunus’taki Suriye Dostları Toplantısında Suriye halkına bir düşmanlık yaparak hem Suriye Ulusal Konseyinin kadük ve eksik tanınmasına vesile olmuş hem de Suriye Hür Ordusunun silahlanmasına karşı çıkmıştı. Rusya’nın vetosunu tamamlayan Amerikan vetosu da budur. Ardından Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelerin kendi insiyatifleriyle yapacakları yardımları da engelledi. Türkiye’deki Adonis kafadarları ise devrimin gerisinde hep Amerikan parmağı aradılar. Halbuki, ABD’nin sağ gösterip sol vurduğu çoktur. Sözgelimi İran ile aleni düşmandır lakin Suud Dışişleri Bakanı Prens Faysal’ın deyimiyle, 2003’ten sonra Irak’ı altın tepsi içinde İran ve müttefiklerine sunmuştur. Bu yemlemenin sonucunda Maliki iktidara geldi. 2 Kasım 2012 tarihli Şarku’l Avsat gazetesinin manşeti oldukça ilginç ve bir hayal kırıklığını yansıtıyor. Suriyeli muhaliflerin ABD ile çatışma içinde olduğunu yazıyor. Bu çatışma bugünün mahsulu değil. ABD Suriye’de devrimin yanında göründü lakin devrimi köstekledi. ABD açıkça siyasi duruş olarak Rusya, İran ve Çin eksenine daha yakın. Onlar karşı cephe olarak Suriye devrimini durdurmaya çalışırken ABD de içeriden ve dost görüntüsü altında köstekleme faaliyetlerinde bulunuyor. İran’a göre Suriye’de savaşanlar tekfirciler. ABD’ye göre ise muhalefet saflarından temizlenmesi gereken aşırı İslamcılar var. Rusya ve Beşşar rejimine göre ise el Kaideciler. Bütün bu taraflar Suriye muhalefeti karşısında tek bir milleti temsil ediyor.

¥

ABD de, Rusya ve Çin gibi İhvan yayının veya hilalinin Suriye üzerinden tamamlanmasını istemiyor. Bunu sulandırmaya ve İslami tonu seyrekleştirmeye çalışıyor. Müslüman Kardeşler Ürdün kolunun önemli isimlerinden Zeki Beni Reşid, Suriye’deki menhus rejimin düşmesiyle birlikte İhvan ekseninin tamamlanacağını ifade etmiştir. Bu ise başta Rusya olmak üzere Batılı ülkeleri ve İsrail’i ürkütüyor. Mezhep farklılığı nedeniyle İran da bu kervana katılıyor. Zaten, Suriye’de rejimin yanında en aktif duran ülke İran. Rusya’daki siyasi analizcilerden Abbas Halef de Rusya ile Batı’nın tutumları arasında pek bir farkın bulunmadığının altını çiziyor (Et Türkiye Kanalı, 31 Ekim 2012, 21 00 22 00). Bu Habeş Kralı Necaşi’nin Cafer-i Tayyar’a Müslümanlarla kendileri arasında Mesih konusundaki farklılığın dal parçası kadar olmadığını söylemesine benziyor. ABD uzun bir zamandır Suriye’deki rejimi terbiye edeceğine ve ehlileştireceğine muhalefeti ehlileştirme görevini üzerine almış görünüyor. Suriye rejimine katliam hürriyeti var ama muhaliflere örgütlenme özgürlüğü yok. Birleşme adına onları parçalanmaya sevk ediyorlar. Suriye muhalefeti arasında bir bölünme yok sadece dağınıklık var. Bunun nedeni de devrimin hüdayi nabit yani kendinden zuhurlu bir hareket olmasındandır. Önceden planlanmadığından veya örgütlenmediğinden ‘istim arkadan gelir’ misali örgütlenme süreç içinde tamamlanıyor. Kime ne? Lakin ABD meseleye ideolojik olarak bakıyor ve Suriye’nin azınlık rejiminden sonra çoğunluğun eline geçmesinden ürküyor. İsrail’in lehine olarak müstakbel Suriye’nin kırılgan bir yapıda olmasına özen gösteriyor. Bundan dolayı muhalefeti azınlıklar ve laiklik üzerine kurmak istiyor. Mısır’da Mürsi’ye de bunu telkin ediyorlar. ABD ve ideolojisine çalışırken alkışlarla kendine çalışırsan önünü keserler. Burada unutulmaması gereken bir hususta şudur: Geleceğin Suriye’sinde İsrail’in lehine olan aynı zamanda İran’ın da lehinedir. Rusya karanlıkta ıslık çalarak ‘Esat düşmeyecek derken’ ABD de ‘muhalefet değişsin’ diye tempo tutuyor. Ortak çalışıyorlar. Bu arada, Mısır’daki İbni Haldun Araştırmalar Merkezi’nin Türkiye’deki muadili olan TESEV Ortadoğu’daki Türkiye algısıyla ilgili yeni bir alan araştırması yapmış ve şaşırtıcı sonuçlara ulaşmış. Türkiye’nin dış politikasında mezhepçilik yaptığı sonucuna varmış. Sözde araştırmada bir garez ve yönlendirme var. Faraza Türkiye neden dün mezhepçilik yapmıyordu da bugün yapıyor? Bunun cevabı, Türkiye’nin mezhepçilik politikalarıyla yüzleşmesindedir. Mezhepçilik politikası yapanlar kendilerini değiştirmek yerine Türkiye’yi değiştirmeye çalışıyorlar. Lavrov ile Salihi Ahmet Davudoğlu’nu Esat’ın kucağına itiyorlar. Sanki Suriye’de iki yıldır hiçbir şey yaşanmamış ve değişmemiş gibi. İlk sahneye dönmek istiyorlar. Lavrov’un ‘rejim değişirse Sünniler iktidara gelir’ söylemi paralelinde Esat’ı kayırmak mezhepçilik değilse mezhepçilik başka nedir? Halkın yanında olmak mı, mezhepçilik? Bir de soruşturmada Suriye halkının ekserisinin Esat yerine Türkiye’ye karşı olduğu kayda geçirilmiş! Bu kesinlikle sağlıklı değil, ideolojik bir alan taraması. Tek kelime ile saptırma. Adonis ve Sadettin İbrahim’in zaviyesinden yapılmış. İsrail’e karşı çıkarsanız anti semitik olursunuz. Anti semitik olmamak için susmak gerekiyor. İran cephesine karşı çıkarsanız anti Şii olursunuz. Peki! Türkiye’ye karşı çıkanlar niye anti Sünni olmuyorlar?

Allah hepinizin müstahakkını versin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
24 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi