M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

“Yüzü Suyu Hürmetine” Dualarımız

“Yüzü Suyu Hürmetine” Dualarımız

Radyo istasyonlarını gezinirken bir program dikkatimi çekti.

Konuşmacı duadan bahsediyordu.

Önce, duanın sadece Allah’a yapılması gerektiğini anlattı.

Ama ardından öyle şeyler söyledi ki, önceki anlattıklarını sildi süpürdü.

Özetle dediği şuydu:

“Dualarınızda, Allah katında hatırlı, makamı yüksek kişileri araya koyun! Ya Rabbi onların yüzü suyu hürmetine duamızı kabul et, deyin! Çünkü siz, aciz ve günahkar kullar olarak onlar kadar Allah’a yakın değilsiniz!”

***

“Ne var bunda?” diyenleriniz mutlaka olacaktır.

Hatta, “biz de böyle dua ediyoruz, o yüce zatların hatırına Allah’a talepte bulunuyoruz” da diyebilirsiniz!

Haklısınız, çünkü insan; hep duyduğu ve gördüğü şeyleri benimser, onu doğru bilir ve uygular. Ta ki, gerçeğini öğreninceye kadar!

Şüphesiz, Allah’a dua etmek, talepte bulunmak, yalvarıp yakarmak; Mü’min için bir ibadettir.

Hatta bu ibadet, yani dua; Peygamber dilinde “ibadetlerin özü” sayılmıştır.

Elbette, bir şey istemek, yardım dilemek; ancak bu talepleri yerine getirebilecek olana yapılır.

Bu da, ancak Allah Teala’dır.

Bunun dışında bir makam, mevki veya merci’ye, ne ihtiyaç ne de gerek vardır!

***

Peki, Allah katında değerli, kıymetli, salih amel sahibi Allah dostları yok mudur?

Evliyayı, Gavsları, Mürşidleri, Mücedditleri, Şeyhleri, Şerifleri, Seyyidleri, Seydaları, Sadat-ı Kiram olarak tanınan Allah’ın veli kullarını nereye koyacağız?

Hiç mi bunların Allah katında hatır, kıymet ve değerleri yok?

İşte, can alıcı soru budur.

Hemen belirtelim:

Kim ki, bu sayılanlardan salih amel sahibi zevat-ı kiramın değersiz olduğunu söyler, onları itikaden ve amelen hafife alıp küçümserse, öncelikle Kur’an’la çelişmiş olur.

Bir Müslüman’ın, onlar hakkında olumsuz eylem ve söylemleri, asla caiz olmaz.

Çünkü, bizzat Allah Teala Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde, alimleri, muttakileri, velileri, amel-i salih sahiplerini medh ü sena etmekte, taltif edip övmektedir.

Ancak, bunların böyle olmaları, dualarımızda onları ortak yapmamıza sebep değildir!

Yani, onlar Allah katında değerli de olsalar, yapacağımız duada Allah’ın onlara ihtiyacı yoktur.

“Allah’ın yok ama bizim ihtiyacımız var” diyen olursa, onlar da bilmeliler ki, “bizim de Allah’tan başka ilahımız yoktur.”

Çünkü, Fatiha suresinde O’na söz vermişiz:

“Biz, ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım dileriz” demişiz ve diyoruz.

***

Şu ayet-i kerimeye dikkat edelim:

“Kendilerine yalvardıklarının Allah’a en yakın olanları bile Rablerine daha sevimli gelmek için yol ararlar; O’nun rahmetini umar, azabından korkarlar. Rabbinin azabı gerçekten sakınılması gereken bir azaptır.”(İsra,57).

Ayette, kimler Allah’ın rahmetini umuyor ve azabından korkuyorlar?

Allah’a en yakın olanlar.

Bunlar, Allah’a daha da sevimli gelmek için yol arıyorlar.

Abdullah b. Abbas (r.a)’a göre; bu ayette anlatılan kişiler; Melekler’le, Hz.Zübeyr ve Hz.İsa (a.s)’dır.(Taberi, XVII, 471).

Bakınız, kendileriyle dua edilenlerden biri Peygamber, biri Veli, diğeri de salih kullardır.

***

Demek ki, kendisine yalvarılan ve yardım dilenilen kişi veya kişilerin Allah katında makam ve mertebelerinin yüce olması, durumu değiştirmiyor!

Allah Teala, onlardan yardım istemenin fayda vermeyeceğini açık bir şekilde bildiriyor.

Onlar da zaten Allah’a muhtaçlar!

O’na yaklaşmak için yol arıyorlar!

Allah’ın rahmetini umuyor, azabından korkuyorlar!

Allah’ın bu beyanına rağmen biz hangi yüzle, “Ya Rabbi, onların yüzü suyu hürmetine” diyerek Allah’a dua etmeye cesaret edebiliyoruz?!!



twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin








Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
182 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi