Mehmet Talu

Mehmet Talu

Muharrem ayı ve Aşure günü 5

Muharrem ayı ve Aşure günü 5

Ayet-i Kerimelerde açıkça ifade ediliyor ki: Gerek milletler arası münasebetlerde ve gerekse fertler ve topluluklar arası münasebetlerde Mü'minler, daima Mü'minlerin yanında yer alacak; güç, kuvvet ve şerefi bu beraberlikte arayacaklardır. Kendilerini korumak veya güçlenmek için kâfirlere baş vuran milletler küçüldükleri gibi fertler de manevi değerlerinden kayıp verirler.

Kâfirleri ve müşrikleri dost edinmeme konusu, Kur'an-ı Kerimde sık sık zikredilen ve üzerinde durulan bir konudur. Yahudi ve hıristiyan-ların Mü'minlere dost olamayacağı, Müslümanların da onları dost edinmemeleri gerektiği ısrarla belirtilmiştir. Mü'minler, küfür ehlini veli, dost ve idareci edinemez. Ancak zaruret sebebi ile işbirliği ve dayanışma, ülkeler arası ilişkilerin gerektirdiği ticarî, ekonomik sağlık ve sosyal alanlarda karşılıklı çıkar ilişkisi çerçevesinde antlaşmalar yapılması mümkün ve caizdir. Fakat bu dostluktan farklı bir ilişkidir. Bir Müslümanın yahûdi veya hristiyan gayr-ı müslim bir komşusu olabilir. Komşuluk münasebetleri elbette olacaktır. Amma Müslüman Müslüman kalmalı, gayr-ı müslim de gayr-ı müslim kalmalıdır. Müslüman, Cenab-ı Hakk'ın:

"Sizin dininiz size, benim dinim de banadır." Buyurduğu gibi, demelidir. Herkes kendi yoluna gitmelidir.

"Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur, cehennemde yanarsınız. Sizin ALLAH Teâlâ'dan başka dostlarınız yoktur. Sonra O'ndan da yardım göremezsiniz!"

Bu ayet-i kerimelerin yanı sıra Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de Müslümanları, itikadî ve ahlâkî alanda olduğu gibi kılık ve kıyafet, şekil ve merasim yönünden de müşriklere, gayri müslimlere benzememeye davet ve teşvik etmiştir. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Müslüman olmayanlara benzememeye o derece dikkat ederlerdi ki, aslında yaptığı halde sonradan onlarda gördüğü hareketlerde bile değişiklik yaparlardı. Bunlar, çevredeki kültür ve medeniyetlerle, din ve kavimlerle iç içe yaşayan o dönem Müslümanlarına ayrı bir kimlik ve özellik kazandırıp, onların kendi içerisinde bütünleş¬melerini sağlamaya yönelik önlemlerdir. Meselâ: Henüz hicret etmeden evvel Muharrem ayının onuncu, Aşûre günü oruç tutmayı adet edinmişlerdi. Hicretten sonra Medineli Yahudilerin de bu günü takdis ettiklerini görünce onlara benzememek için Muharrem ayının dokuz ve on veya on ve onbirinci günlerinde oruç tutmaya başlamışlardır. Yine müşriklere benzememek için ashabına; sakallarını uzun, bıyıklarını kısa kesmelerini emretmişlerdir.

Useym b. Küleyb (R.A.)nun, dedesinden rivayetine göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz, Müslüman oldum diyene:

"Kâfirlik alâmeti olan saçını kes ve sünnet ol" buyurmuştur.

Bu hadis-i şerif Müslüman olan her gayrimüslimin gusl abdesti alması gerektiği gibi, saçlarını da traş etmesi gerekir anlamına gelmez. Ancak kâfirler, her beldede kendilerine mahsus saç şekli tespit etmişler, moda ortaya koymuşlardır. Mısır'da, Hindistan'da saçın hiç kesilmeyen kısımları vardır. Zaman zaman traş olsalar bile, o hususi kısma dokunmazlar. Bu bir nevi onların dinlerinin, inançlarının bir gereğidir, milliyet sembolüdür. Şu halde böylesi bir kısım saç, İslam'la küfür arasında bir alamet-i farika olmaktadır. İşte Resûlullah (S.A.V.) efendimiz, kâfirliğin alameti olan bu saçın kesilmesini emretmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Talu Arşivi