Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

Düşünme değil fiiliyat zamanı

Düşünme değil fiiliyat zamanı

Her devrin itibar ettiği metalar var; ‘bilgi’ bugünün en değerli cevheri ve sahip olmak için en çok mücadele edilen zenginlik.


Geçmişe nispetle bilgiye ulaşmak da çok kolay artık, adeta yağmur gibi bilgi yağıyor şeş cihetten üzerimize.

Öyle ki yağan bu bilgi sağanağı zaman zaman sele hatta tsunamiye dönüşüyor; önüne kattığı yığınları derin uçurumlara, ateş dağlarına veya sonu gelmez yokuşlara sürüklüyor!

Bilgiye ulaşma suhuleti veya tersten ifade edilecek olursa bilginin insana ulaşma kolaylığı beraberinde bazen sonu gelmez bir keşmekeşe bazen de telaş verici bir vesveseye sebep oluyor.

Veya bu kolaylık, şayet ‘temyiz edici’ bir irade yoksa insanlardaki bilgi heyecanından çok cehalet ateşini körüklüyor! Bu ateş de hikmet ve hakikat namına ne varsa kül ediyor!

Çünkü bu kolaylık kontrol edilebilen bir kolaylık değil, tahrip edici bir kolaylık!

Her değerli şey gibi bilginin de sahtesi var çünkü!

Her merğub meta gibi bilgi ile de kitleler bir yönlendirilmek isteniyor çünkü!

Savaşlar bile medya üzerinden bilgi alıp bilgi satarak yapılıyor bugün!

Zamanın sakinleri, sonuçta, çok şey bilen ama çok az bilgili insanlar haline geliyorlar!

Her önüne gelen yemekten birkaç lokma alıp sonunda mide fesadı yaşayan insan gibi akıl midesini her türlü bilgiyle gelişigüzel dolduran insanlar da akıl fesadına maruz kalıyorlar!

Bugünkü umumi vaziyetimiz bu değil mi?

İyi düşünelim ve samimi olalım: Bu kadar bulanık suyun arasında temiz ve pak bir çeşmeye ihtiyacımız yok mu?

BİLGİ-SAYARLAR NEYİ SAY(A)MAZ?

Bilgiyi saymak için makinelerin her yanımızı sardığı şimdilerde bilginin saygınlığı aslında kıymetine münasip bir seviyede değil!

Çabuk kullanılıp atılan bir ihtiyaç malzemesi gibi!

Tüketim alışkanlıkları bilgi tüketimine de yansımış! Tüketip yenisine iştahla saldırıyoruz.

Ama kolay ulaşılan bilgilerin bizi ‘bilim’e ulaştırdığını iddia edebilir miyiz?

Bu bilgilerin ‘ilim’ kırıntıları olabileceğini düşünebilir miyiz?

Hele bu bilgilerin ‘hikmet’e giden yolun taşları mesabesinde olduğunu zannedebilir miyiz?

Böyle düşünür ve kabul edersek yanılırız! Yanarız da!

Bugün en çok ihtiyacımız olan şey ‘çok şey bilmek’ değil yahut ‘her şeyden bir şeyler bilmek’ değil, bir şeyleri ve lüzumlu bir sahadaki bir şeyleri çok iyi bilmek. Yani ‘hazımlı ve derinlikli’ bilgi…

Bu bilgiyi de ‘hikmet’ aşkı ve ‘marifet’ nazarıyla ‘ilm’e inkılâp ettirmek ve bu suretle faydalı kılmak.

Asıl mesele bu!

Ne bilirsen, hangi sahada bilim yaparsan yahut hangi ilimle meşgul olursan ol, kâinattaki nizamı anlamaya, insanoğluna hizmet etmeye odaklı olmalı.

Bu zihniyetin teşekkülü ve bu şuurun teessüsü bugünkü popüler bakış açısıyla mümkün değil!

Bugünkü hakim medeniyetin kodlarıyla tespit edilen vizyon ve misyonla bu hedefe ulaşmak bu anlayışa erişmek imkansız.

Nazarları değiştirmek, ezberleri bozmak, gözlükleri yenilemek gerek önce.

DÜŞÜNME DEĞİL, FİİLİYAT ZAMANI

Bilginin en kıymetli meta olduğu ama tarihinde belki de en çok değersizleştirildiği bu zamanda aklı başında her kurum ve cemiyet ‘yetişmiş adam’ ihtiyacını iliklerine kadar hissediyor ve bu sahada adımlar atıyor.

Cumhuriyet döneminin hâkim mantığı ile sistem, ‘tek tip’, ‘dünyevi’, ‘seküler’ insan yetiştirmeye odaklandı.

Medreselerin kapısına kilit vuruldu, mektepler uzunca bir dönem ve çoğunlukla bilim adamı yerine dünyadan, tarihten, istikbalden kopuk ucubeler üretti.

Aradan sıyrılıp sistemin çarkları altında ezilmekten kurtulmayı başarıp arzu edilen ilimlerle mücehhez hale gelenler ‘yetişmiş adam’ sınıfına dâhil oldu.

Bugün, bu bakış açısıyla âlim, ilim adamı, bilim insanı yetiştiren müesseseler yok mu?

Artık var ve çoğalıyor.

Ama henüz yolun çok başındalar.

Asrı kasıp kavuran ‘tereddüt’ ve popüler olmayan ‘kıymetli’ye olan ‘az rağbet’ akil adamları düşündürüyor.

Oysa düşünme değil, fiiliyat zamanı artık.

Niçin mi yazdım bütün bunları şimdi?

Haftaya devam edeceğiz inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi