Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Neol Baba bizim köyden değil

Neol Baba bizim köyden değil

6 yaşındaki yeğenim, “Neol baba nerede yaşar” diye sorduğunda, bir hristiyan geleneği olan yılbaşı kutlamalarının, bizim çocuklarımıza cafcaflı hale getirilerek sunulduğunu düşünmüş ve hüzünlenmiştim. Çocuklar doğaları gereği, görüntüden etkilenir, esrarengiz olaylara ilgi duyar ve masal kahramanları ile özdeşim kurarlar. Çocuk ileride kendine ait olanla olmayanı ayırt etse dahi neol baba, onun zihninde ilginç giysileriyle, beyaz sakalıyla ve hediyeleri ile hep kalacaktır… Ne acıdır ki, anne babalarımız çocukların midelerine ne gireceğine bakmadıkları gibi beyinlerinin ve hafızalarının da nasıl bir taarruza maruz kaldıklarının şuurunda değiller…

Hafızamıza beynimize midemize ve günlük hayatımıza yansıtmamız gereken hal ve hareketlerimiz kendi değerlerimize ve kendi köklerimize dayanmalıdır. Bu topraklarda, yüzyıllarca hristiyanlarla Müslümanlar iç içe yaşadılar ancak Müslümanlar etkin bir duruş sergileyerek kültürel miraslarına sahip çıktılar. Fakat son üç yüz yıldır müslüman toplumlar bu etkilerini kaybedip Hristiyan kültür ve geleneğinin etkisi altında kalmışlardır.

Allah’ın Resülü bizlere, eylem ve söylemlerimizde tutarlı olmayı ve inandığımız üzere yaşamayı tavsiye etmiştir. Ama gelin görün ki üzerinde yaşadığımız toprak şehit kanıyla ve onların yaşanmışlıklarıyla doluyken, insanlarımız kendilerine tarihsel olarak intikal eden mirası taşıyamaz hale gelmişlerdir. Allah’ın Resülü bir hadisinde ise şöyle buyurur: “Bir kimse müşkirlerin bayramarına katılmak suretiyle onlara benzerse o kimse kıyamet günü onlarla beraber haşrolunur” Kimlik kişiyi diğerlerinden ayıran keskin bir çizgidir ve bu çizginin şekillenmesinde dinin büyük etkisi vardır. Müslüman bir ailede doğup büyüyen bir çocuğun kişiliği de aynı şekilde İslami tonlarla şekillenir ve bu tonlar hayatın tamamına yansır. Ancak inandığı ile yaşadığı arasındaki çelişkinin farkında dahi olmayan insanlarımız çocukları üzerinde tutarlı ve tersirli bir etki bırakamıyorlar.

Çocuk müslüman bir ailede doğuyor ve genellikle de kulağına ezan okunuyor. Fakat daha sonra özünden uzaklaşmış ve başkalaşmış bir aileye oradan da çevreye açılıyor. Müslüman olduğunu iddia eden fakat bir batılı gibi yaşayan ailelerin çocukları kimlik oluştururken tutarlı bir yol takip edemiyor ve kendileri olamıyorlar… Bu çocuklar bir süre sonra aileyi taklit ederek, inandığı gibi yaşamayan ve yaşadığı gibi inanmayan biri oluyor. İnsanlarımız, “Elhamdülillah müslümanım” diyor ve dinin bazı vecibelerini yerine getiriyorlar fakat yaşamlarının ekserisinde bir batılı gibi hareket ediyor ve batı kültürünü temsil ediyorlar. Bu insanlara baktığınızda hangi topluma hangi kültüre ve hangi inanca sahip olduklarını anlamakta zorlanıyorsunuz. çünkü artık hayatlarının bir çok alanında yaşadıkları gibi inanmaya başlamışlardır.

Yılbaşı programları insanımızın bu tutarsız tavır ve çelişkilerini gözler önüne seriyor… Eğlenceler tertip ediliyor, içki alemleri ve kutlamalar yapılıyor, alış verişlerin haddi hesabı belli olmuyor. Çocuklarımızın zihninde ise bu resimler derin bir tesire neden oluyor. Elbette müslüman olarak biz yılbaşı kutlamalarını tasvip etmiyor ve bunun bize ithal edilmiş bir kültür olduğunu biliyoruz. Peki çocuklarımızı bu kültürün etkilerinden nasıl koruyacağız? Bu konuda bilinçli ailelerimiz gerekli açıklamaları yaparak çocukları bilgilendirmeli ve sağlıklı bir kimlik oluşturabilmeleri için yardımcı olmalıdırlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Fatma Tuncer Arşivi