M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Allah’ı Hesaba Katmamak

Allah’ı Hesaba Katmamak

 

Günlük işlerimizde, kariyer planlamalarımızda, parasal yatırımlarımızda ya da herhangi bir alanda, Allah’ı hesaba katmıyorsak işimiz bitiktir.
Hesabımızı Allah’a göre yapmıyorsak veya Allah’ı yok sayarcasına hareket ediyorsak, çabalarımız boşa!
Var gibi görünen geçici kazançların sonunda, mutlaka mahrumiyet vardır.
 
***
 
Müslüman’a göre, Allah Teala her işe müdahildir. Zira O, tüm hayatımıza karışır.
Başka bir ifadeyle Müslüman, Allah yokmuş gibi davranamaz.
Allah’a rağmen ve Allah’tan bağımsız bir iş yapamaz.
Zaten, onun inancına göre, Allah’tan bağımsız hiçbir hayat alanı yoktur ki!...
Bu sebeple Müslüman, dilinden aşağıdaki kelimeleri hiç eksik etmez:
“Allah’ın izniyle, İnşaallah, Rabbim dilerse, Biiznillah, Allah kısmet ederse, Allah’ın müsaadesiyle, Rabbim fırsat verirse…vb.”
Bu anlayış; hayatını inşa eden, şekillendiren bir Müslüman’ın Allah’la beraber olmasını gerekli kılar.
Müslüman, her işini O’nun izniyle yapmaya çalışır.
Bu konuda yüce Allah şöyle buyurur:
“Ve hiçbir şey için; ‘Ben bu işi yarın kesinlikle yaparım’ deme! Ancak ‘Allah dilerse yapabilirim’ de!..”
(Kehf,23-24).
 
***
 
Kur’an-ı Kerim, Allah’ı hesaba katmadan iş yapanların hazin öykülerini anlatır.
Kalem suresinin 17-33.ayetleri bunlardan biridir:
“Onları da tıpkı bahçe sahiplerini sınadığımız gibi sınadık; hani onlar, sabah erkenden bahçe(deki meyve)yi devşireceklerine yemin etmişlerdi. (Allah izin verirse gibi) bir istisna da yapmıyorlardı. Fakat, onlar uykudayken Rabbinden bir afet o bahçeyi sarıverdi. Bahçe simsiyah kesilivermişti…”(Kalem,17-20).
Allah cc. bu ayetlerde, O’nun verdiği nimetlere/imkanlara şükretmeyip fakirlerin hakkını gözetmeyen başta Mekke müşrikleri olmak üzere, onlara benzeyen herkese ibret olacak bir olay anlatıyor.
Olayda, bahçe sahipleri “Allah izin verirse” şeklinde bir istisna yapmaksızın yarınki işlerini planlıyorlar.
Böylece, Allah’tan bağımsız hesap yapıyorlar, sanki işin içinde Allah yokmuş gibi konuşuyorlar!
Oysa Allah’ın da bir hesabı vardı ve geçerli olan O’nun hesabı idi.
Nitekim, onların haberi yokken Allah bir afetle bahçelerini kül edivermişti!...
 
***
 
Bundan sonrasını yine Kur’an’dan dinleyelim:
“Sabah erkenden birbirlerine seslendiler: ‘Devşirecekseniz erkenden arazinize gidin.’ Hemen gittiler. Birbirlerine fısıldayarak: ‘Sakın ha, bugün yanınıza bir fakir gelmemeli.’  Amaçlarını, planladıkları gibi gerçekleştirmek üzere erkenden yola koyuldular.” (Kalem,21-25).
Varlık içinde şımarmanın, kendinden başkasını düşünmemenin göz döndüren hırsıdır bu!
Güya, fakirler öğrenip de hasat yerine gelmesinler diye, sabah erkence gidip bahçelerini devşirmeyi kararlaştırıyorlar!
Yolda giderken kendi aralarında fısıltıyla konuşmalarının amacı da, fakirlerin duymamasıdır.
Fakirin hakkını, fakirden kıskanıyor ve kaçırıyorlar!
Sonuç?
Aşağıdaki ayetlerden öğrenelim:
“Derken, bahçeyi (simsiyah kesilmiş) görünce, (tanıyamadılar ve) ‘Biz yolumuzu şaşırmışız (galiba) dediler. (Akılları başlarına gelince de) ‘Yok yok biz bundan mahrum edilmişiz (ürünü kaybetmişiz)’ dediler.” (Kalem,26-27).
 
***
 
“İşlerinden ortancaları (en dengeli olanı): ‘Ben size Allah’a sığınarak şanını yüceltmelisiniz (tesbih ve tenzih etmelisiniz, sakın Allah yokmuş gibi davranmayalım) dememiş miydim!’ diye çıkıştı. Dediler ki: ‘Allah’ı tenzih ederiz, biz kendimize yazık etmişiz.’ Ardından birbirlerini kınamaya (karşılıklı özeleştiri yapmaya) başladılar: ‘Yazıklar olsun bize! Gerçekten de biz haddimizi aşmış, azgınlık yapıp sapmışız!’  Belki Rabbimiz bunun yerine bize daha iyisini verir. Artık bizim rağbetimiz Rabbimizedir.” dediler.
Bahçe sahipleri, son kertede gerçekle yüzleşmişler, pişmanlık duymuşlar, dönüş yapmışlar ama “ba’de harab el Basra!..”
Sonuçta, Allah’ı unutma, O’nu hesaba katmama, varlıkla şımarma, hak gaspı, zulüm, isyan ve azgınlık; mahrumiyeti getiren sebepler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ayetin son bölümü, bu hazin sonucu ilan ediyor:
“İşte azap/ceza (dünyevi mahrumiyet) böyle bir şeydir. Ahiret azabı/cezası (mahrumiyeti) ise, hiç kuşkusuz daha çetindir, keşke bilselerdi!..”(Kalem,33).
 
***
 
En büyük azap, Allah’tan uzaklaşmak, O’nun rahmet ve mağfiretinden mahrum kalmaktır.
Allah’ı hesaba katmayıp O’ndan mahrum olmaktan daha büyük bir azap düşünülebilir mi?
O’nun nimetlerinden mahrum kalma endişesi, O’ndan mahrum kalma yanında ne kadar basit ve komik kalıyor değil mi?..
 
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
29 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi