Şevket Tandoğan

Şevket Tandoğan

Ulu Hakan Abdülhamid Han

Ulu Hakan Abdülhamid Han

 

10 Şubat 1918 de ebedî âleme irtihal eden Ulu Hâkan Sultan 11.Abdülhamid Han’ı vefatının 95. yıldönümünde rahmetle, minnetle ve dualarla anıyoruz. Merhum ve mağdur cennetmekân Pâdişah nur içinde yatsın.
 
            Osmanlı İmparatorluğunun çöküş döneminde, çok karışık ve sıkıntılı bir zamanda tahta çıkarak, idârî ve siyasî dehasıyla Devletin dizginlerini sıkı tutan Sultan Abdülhamid Han; bilhassa dış politikadaki denge ustalığıyla DEVLET-İ ALİYYE’nin dağılmasını 33 yıl geciktirmiş güçlü bir Hükümdardır.
 
            Muasırı tarafsız tarihçiler ve devlet adamları;Sultan Abdülhamid’in zekâsı, basîreti, çalışkanlığı, dindarlığı, dürüstlüğü ve dirayetli yönetim tarzından sitayişle bahsederler. Aynı zamanda halkına düşkünlüğü ve merhameti tarihî bir gerçektir.
            Saray kâtiplerinden Reşit Bey hâtırâtında şöyle anlatır:
 
            “Kâtiplik hizmetinde bulunduğum on dört sene zarfında, âdî cürümlerinden dolayı haklarında idam hükmü verilenler elbette yüzü geçmiştir. Pâdişah bunların arasında yalnız birinin, anasını ve babasını katletmiş bir canavarın idam hükmünü tasdik etti…Otuz üç sene süren saltanat devrinde idam edilenlerin tamamı birkaç kişiden ibarettir.”
 
            Abdülhamid Han bütün ülkede kalkınma, eğitim ve öğretim seferberliği başlatmıştır. Okullar, hastaneler, yollar ve imarethaneler yaptırmıştır. Böylece pek çok ünlü ilim adamı, edebiyatçı ve Devlet adamları onun zamanında onun kurduğu okullarda yetişmiştir.
 
            Bütün bunlara rağmen, Filistin topraklarında Yahudi devleti kurulmasına izin vermediği ve şer odaklarına göz açtırmadığı için, iç ve dış düşmanların çeşitli hile ve komplolarıyla (ve takdir-i ilâhi) tahttan hal’edilmiş, Kızıl sultan denilmiştir.
           
Siyonistlerin ve diğer dış düşmanların tesirinde kalan İttihatçılar, Aydınlar, Edebiyatçılar hep bir ağızdan Hürriyet ve istiklal teraneleriyle, Ula Hâkan’a kızıl sultan, diktatör, zâlim, deli ve benzeri çirkin sözlerle yıllarca hakâret etmişler, ders kitaplarında bile gençlerimize ecdadına küfretmeyi öğretmişlerdi.
           
Çok şükür ki, gerçek münevverlerimizle namuslu tarihçilerimizin gayretleriyle geçmişe sövme dönemi artık kapanmış, milletimiz uyanmıştır. Bir örnek olarak yazı ve hicivleriyle Sultan Abdülhamid’e haksızlık ettiğini sonradan anlayarak pişman olan ve bir şiirle onun ruhaniyetinden özür dileyen Şâir,filozof Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın, 30.5.1947 tarih ve 65.sayılı Büyükdoğu dergisinde yayınlanan meşhur şiirini naklediyorum:
           
ABDÜLHAMİD’İN RUHANİYETİNDEN İSTİMDAT!
 
Nerdesin Şevketlim Sultanhamid Han?    Haddi yok alçakla derde girenin,           
Feryadım varır mı bârigâhına?                Sehpâ-yı kazaya boyun verenin,          
Ölüm uykusundan bir lahza uyan,           La’netle anılan cebabirenin,
Şu nankör milletin bak günahına.            Rahmet okuttu bu en küstahına.
Tahkire yeltenen tac ve tahtını,            Çok kişiye şimdi vatan mezardır!
Denedi bu millet kara bahtını,              Herkesin beladan nasibi vardır,
Sınadı sillenin nerm-ü sahtını,              Selamete eren pek bahtiyardır,
Rahmet et Sultanım sûz-i âhına.           Bu şeb-i yeldanın şen sabahına.
 
Tarihler ismini andığı zaman,                Milliyet davası fıska büründü!
Sana hak verecek ey koca Sultan!         Rida-yı diyanet yerde süründü,   
Bizdik utanmadan iftira atan,                Türkün ruhu zorla âsi göründü,
Asrın en siyasî Padişahına.                    Hem Peygamberine hem Allah’ına
 
Padişah hem zalim,hem deli dedik,       Sen hafiyelerle dem sürdün ancak
İhtilale kıyam etmeli dedik,                  Bunlar her tarafa kurdu salıncak,
Şeytan ne dediyse biz belî dedik,          Eli,yüzü kara bir sürü alçak,
Çalıştık fitnenin intibahına!...                Kement attı dehrin mihr-ü mahına
 
Divane sen değil,meğer bizmişiz,           Bu itler –nedense-bana salmadı,
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz,               Pahalıydı başım kimse almadı,
Sade deli değil,edepsizmişiz,                 Seyrandan başka iş de kalmadı,
Tükürdük atalar kıblegâhına.                 Gurbet ellerinin bu seyyahına!
 
Sonra cinsi bozuk,ahlâkı fena,              Hoş oldu cilvesi cumhuriyetin!
Bir sürü türedi girdi meydana,              Tadı kalmamıştı meşrutiyetin,
Nereden çıktı bunca veled-i zina!          Deccala zil çalan böyle milletin,
Yuh olsun ecdadının ham ervahına.       Bundan başka çare yok ıslahına.
 
Bunlar halkı didik didik ettiler,             Lakin sen sultanım gavs-ı ekbersin!
Katliâma kadar sürüp gittiler,              Ahiretten bile himmet eylersin,
Saçak öpmeyenler secde ettiler,          Çok çekti şu millet murada ersin,
Bir âsi zabitin pis külahına.                  Şefaat kıl şâhım medet hâhına!
 
Bugün varsa yoksa………,                        Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI
Şöhretine herkes fuzulî dellal,
Alem-i ma’nadan bak da ibret al,
Uğursuz talihin şu kem râhına!
       
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Şevket Tandoğan Arşivi