Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Gizli müttefik

Gizli müttefik

Uluslararası sistem İran ve Suriye rejimleri karşısında niye bu kadar sessiz? Ya da soruyu ters çevirip soralım: İran ve Suriye rejimleri uluslararası sistem karşısında niye bu kadar pervasız? Çok kahraman ve korkusuz ve güçlü olduklarından mı yoksa bunun arkasında başka hesaplar ve nedenler mi var? Bir bit yeniği olmalı. Saddam’ı devirmek için onu tuzağa çekenler sıra İran’a geldiğinde ona değmemek için oldukça hassas davranıyorlar. Bu rejimlerin Batı için gizli bir işlevi olmalı. Pervasızlıklarının temel nedeni budur.
 Beşşar Esat 25/8/2011 günü ulemaya dönük olarak yaptığı değerlendirme toplantısında kendisine tapındırma durumunun ferdi bir mesele olduğunu ve minarelere ateş açmadıklarını zira ordunun ağır silah kullanmadığını söylüyor. Demek ki minareleri muhalifler Beşşar’a çamur atmak için ateşe tuttu! Bu konuşmadan sonra Suriye halkına yönelik olarak bombardıman çeşitlendi ve ağırlaştı. Tanklardan, uçaklara ve sonuna da füzelere kadar uzandı. Arada sırada kimyasal silah kullanılması da çabası. ABD ise kırmızı çizgisini deldirmediğini ispat için Esat’ın kimyasal silah kullanması noktasında kulağının üzerine yatıyor. Cezadan yırtmak ve muafiyet kesbetmek için Beşşar rejimi ise gün ortasında yalan söylüyor. Amerikan yönetimi de tutarlı görünmek için yalanlarına çanak tutuyor. Muvazaa halinde seyrediyorlar. Suriye rejimi şimdi halkına karşı füzeleri devreye soktu, kimsenin kılı kıpırdamıyor. Rusya-İran cephesi Türkiye’nin sınıra savunma maksatlı olarak yerleştirdiği Patriot füzelerine çemkiriyordu. Beşşar rejiminin halkına karşı füze kullanması karşısında sessizler. Neden ses çıkarsınlar ki, kullanılan füzeler kendi imalatları.
¥
Tarık Haşimi’nin ifade ettiği gibi uluslar arası arenada terörle suçlanan kesim sadece Sünniler. Çünkü ötekiler, varsayılanın aksine Batı çıkarlarına tehdit değiller. İslam dünyasının karşı ağırlığını zayıflatıyorlar. Terör suçlamasını hem İranlılar hem ortakları Maliki, Beşşar hem de Amerikalılar yapıyor. Bu hususta gizli ortaklar. Keza Sünnilerin mezhepçilik veya sekterizm yaptığına dair Rusya da dahil bu isimler arasında bir anlayış birliği var. Bundan dolayı Obama ilk başlardaki söylemini terk etti; ‘Beşşar gitsin’ demek yerine ‘önce Nusre Cephesi gitsin’ deme noktasına geldi. Onlara göre halkına karşı bütün yaptıklarına rağmen terörü Beşşar ve Şebbiha zümresi değil İslami kesimler işliyor. Türkiye’de de bu koronun seslendiricileri var. Soli Özel, Semih İdiz gibiler Türkiye’yi Irak ve Suriye’de mezhepçi politika izlemekle suçladıkları gibi bu koroya BM de katıldı ve raporlarında Suriye halkının mezhepçilik yaptığını ileri sürüyor. BM Suriye halkına karşı vazifesini yapmıyor ama mazlumları mezhepçi ve terörist göstermeye çalışıyor. Srebrenitsa meselesinde olduğu gibi Suriye’de de kalleşliğe tüy dikiyor.
¥
Temel noktaya gelecek olursak: ABD, İran, İsrail, Şam rejimi Suriye’de Nusre Cephesine karşı aynı hendekte yer alıyor. Nusre Cephesi hatta bütün direnişçiler ortak düşmanları. Aynı cephe Afganistan’da da Taliban’a karşı geçmişte ve gelecekte aynı ittifakın çatısını oluşturuyor.
İran bu cephelerde ABD’nin gizli müttefiki (tacit allies). New York Times gazetesinden Yahudi asıllı yazar Thomas L. Friedman, İran ve ABD’nin Afganistan ve Irak cephesinde sessiz ortak veya gizli müttefik pozisyonu taşıdıklarını yazıyor. 17 Şubat 2013 tarihli New York Times gazetesinde (Any Solution To Syria?) bakın Friedman ne yazıyor: “Bu açıdan bakılınca ABD’nin Afganistan’dan çekildikten sonra istikrar için İran’la birlikte çalışmaktan kendini alamayacağını anlarsınız. İranlı Şiilerle Afganistan’ın üçüncü büyük şehri Herat’ta Farsça konuşan Şiiler arasında geçmişe dayalı bağlar var. Bu yüzden İran, Afganistan siyasetinde hep bir aktör olmuştur. Şii İran hiçbir zaman Sünni Taliban’ı sevmedi. M.J. Akbar, ‘Sünni aşırılığı İran dengeler. Taliban’ı etkisizleştirmek İran’ın çıkarına’  diyor. Afganistan’da Taliban’ı iktidardan indirirken ABD ile İran o yüzden gizli müttefikti ve güçlenmesini önlemek için gizli müttefik olmayı sürdüreceklerdir…” 2014’ten sonra Afganistan’da Taliban’a karşı öyle de kalacaklar. Irak’ta olduğu gibi. ‘Bu kadar düşman olmalarına rağmen neden birbirlerinin çıkarlarını bu kadar hizmet ediyorlar?’ sorusu insanın beynini kemiriyordu. Demek ki, makul bir açıklaması varmış. Can feda böyle düşmanlığa! Irak’la çifte kıskaç politikasına maruz kalmalarına rağmen ABD neden Irak ve Afganistan’ı vurdu da İran’ı es geçti? Bunun da makul cevabı olmalı. Bunun iki cevabı olabilir: Birincisi, Irak’a saldırmak daha kârlı ve külfetsizdi. İkincisi, Irak ve Afganistan İran’a göre daha tehlikeli. Aksine bu ülkeleri işgal için İran ile gizli işbirliğine gitmiştir. Ebtahi, Rafsanjani gibiler bunu itiraf ettiler. Şimdi de aynısını Thomas Friedman yazıyor. Jack Kamhi’nin Vahab Munyar’a ve Nimr Nimr’in Amerikan elçisine söylediği ve Veli Nasr’ın Shia Revival kitabında yazdığı gibi ortada bir Şii-Amerikan zımni ve gizli ittifakı var. Kimse Sünni uyanıştan bahsetmiyor ama Hüseyin Nasr’n oğlu Veli Nasr Şii uyanışından bahsediyor (The Shia Revival: How Conflicts within Islam Will Shape the Future). Kime karşı? Biz bahsetmeden mezhepçi oluyoruz onlar bahsettiği halde mezhepçi olmuyorlar, neden?
 İran bölgeden daha büyük pay istiyor onun için tatmin olmuyor. Fakat gizli ittifak sektirmeden tıkır tıkır işliyor.





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi