Serdar Arseven

Serdar Arseven

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ile “Çözüm Süreci” üzerine!

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ile “Çözüm Süreci” üzerine!

Geldiğimiz nokta ne?..
Bence, çözüm sürecinde önemli mesafeler aldık.
Bu değerlendirmemizi tereddütle karşılayan dostlarımız var.



Bu meselede, Meclis içi Sağ ve Sol Kemalist Partileri ayrı bir yere koyuyorum…
Onlar için hal belli; bütün politikalarını “çözümsüzlüğe” yaslandırmış durumdalar.
Meclis içi sağ ve sol Kemalist partiler Türkiye’nin temel meseleleri çözüldüğünde ne yapacak?..
Denenmiş partiler; iktidara geldiklerinde ekonomiyi perişan ettiler.
Faiz oranlarını patlatıp, vatandaşı kuyruklarda süründürdüler.
Yolsuzluklar tavan yaptı, bankaların batmasına göz yummakla kalmadılar, yolsuzlukların üzerine gitmeye çalışan devlet birimlerine de takoz oldular.
Vatandaşa vaatleri kalmadı.
Özellikle “sol Kemalist” takımı, sürekli olarak “darbe” kışkırtıcılığı yaptı.
Modern, postmodern darbelerin destekçisi hatta tetikleyicisi oldu.
Bu işlere teşne bazı “tipleri” kullanarak, milletin vermediğini “silah”la almaya çalıştı.



Onlar bir yana…
Büyük Birlik Partisi’nin, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun talebelerinin duruşları herkesin malûmu…
Referandum sürecinde, darbelerle hesaplaşılmasını temin için “evet”e tam destek verdiler…
Gerektiğinde uyarmaktan da çekinmediler.
Bu partiye, (oy oranı ne olursa olsun) özgül ağırlığından dolayı kulak vermekte fayda var.
Bundan dolayı “çözüm” sürecini nasıl değerlendirdiğini sorduk BBP Genel Başkanı Sayın Mustafa Destici’ye…
Sözlerine AK Parti Genel Merkezi ile Adalet Bakanlığı’na yönelik saldırıları nefretle kınadığını belirterek başladı Sayın Destici…
Tepkisini şu ifadelerle dile getirdi:
“Bu saldırıları ilk kınayanlardan biri bendim. Siyasi partilerin bu saldırı üzerinden birbirlerine hücum etmelerini doğru bulmuyorum. Türk demokrasisine yapılan saldırıdır bu. Hem DHKP/C’ ye yönelik operasyonlarla hem de Ergenekon mütalaasıyla ilgili olabileceğini düşünüyorum bu saldırıların.. Meclis’te grubu bulunan bütün partilerin ve hepimizin karşı durması gerekir bunlara. 28 Şubat, 27 Nisan, 12 Eylül’de olduğu gibi ‘Bana yapılınca kötü, sana yapılınca iyi’ yaklaşımı olmamalı. Milli iradeye yönelik bu saldırılara, hepimizin karşı çıkması lazım. Ama maalesef bazı siyasi partilerimiz sırf oy aldıkları tabana mesaj endişesi ile adeta saldırıya destek verir pozisyona düştü. Kınıyorum.”
Evet burası böyle…
Gelelim çözüm sürecine:
“Gerçekten samimi olarak terörü bitirecek bir süreç olduğuna inansam, açıktan destek veririm..
Lâkin, herşey güllük gülistanlık değil.
Gerçek bir helalleşme olsa tamam…
Ancak, bu noktada uyarmamızı gerekli kılan bazı noktalar var.
Evet, terör derhal sona erdirilmeli…
Bu yöntemlerle terör sona erer mi?..
Bir kere, ‘Silahlar bırakılacak, PKK kendini tasfiye edecek.’ deniyor.
Silahlı unsurlar sınır dışına çıkacakmış...
Bu durumda ya Suriye’nin Kuzeyi’ndeki başımızı ağrıtma potansiyeli bulunan yapıya dahil olurlarsa?
Sonra…
Bu çekilme nasıl olacak?
Türkiye’nin elinde bir liste mi var?
Adam, gece eylem yapıyor, gündüz tarlada çalışıyor ya da esnaflık yapıyor…
Bunları kim tespit edecek?
İkincisi, 10 binin üzerinde mağara var.
Bunlar, elindeki ağır, hafif silahları teslim mi edecek…
 Yoksa gerektiğinde kullanmak üzere  mağaraları mı saklayacak?
Büyükşehir yasası çıktı, 2014 seçimlerinden sonra bölgedeki etkinlikleri artacak bunların…
Öcalan ‘Artık siyaset yapacağız’ diyor.
Nasıl bir siyaset?
Nevruz fotoğrafına bakın, bir tane Türk bayrağı olmaz mı?
Nitekim Sayın Başbakan da bu durumdan kaynaklanan rahatsızlığını ifade etti.
‘Müslümanlar Kardeştir!..’
Buna bütün kalbimizle iman ediyoruz…
Kürtlerle kimsenin bir problemi yok. Problem PKK terör örgütü ile.
Dolayısıyla muhatap olarak PKK’nın değil, “teröre” bulaşmamış Kürt kardeşlerimizin alınması lazım.
Oradaki manevi dinamiklerimizin muhatap alınması lazım.
Apo posteri asmak, propagandasını yapmak da yeni paket yüzünden artık suç olmaktan çıkıyor.
Burada da endişelerimiz var.
Ben yine de Sayın Başbakan’ın süreç içinde bir takım olumlu adımlar atabileceğini düşünüyorum…
Tekrar ediyorum; muhatap alınması gereken PKK değil, bölgedeki “samimi” Kürt kardeşlerimizdir.
Onları sürecin dışında tutan yaklaşımlar başarıya ulaşamaz!..”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi