Cemal Nar

Cemal Nar

Yanan Müslümanların Kurtarılması

Yanan Müslümanların Kurtarılması

“Müslümanların kardeş olmaları”, aynı zamanda sevgi ve saygı kadar, birlik ve beraberlik içinde karşılıklı yardımlaşmayı, maddi manevi kalkınma, ilerleme ve zenginleşmede birbirlerine destek verip arka çıkmayı da gerektirir. “Müslüman Müslümanın velisidir” ilkesini böyle anlamamız gerektirir herhalde

.

Müslümanların yaşadıkları beldeler, diyarlar ve ülkeler farklı da olsa, imkan dahilinde birbirlerine destek olmaları vaciptir. “Ümmet olma” bilincinin verdiği sorumluluk bunu gerektirir. İslam Alimleri, yeryüzünün neresinde olursa olsun, zulme uğramış, esir edilmiş ya da baskılara maruz kalmış müslüman kardeşlerini kurtarmaya gücü yettiği halde bunu yapmayan müslümanların büyük bir günah işlemiş olacakları hususunda ittifak etmişlerdir.

 

Müslümanların birbirlerindeki hakları sayılırken, “hem zulüm etmemesi, hem de zulme teslim etmemesi” temel ilke olarak sayılmıştır.

 

Buna göre Müslümanlardan esir düşmüş ya da baskılara maruz kalarak ezilmiş insanlara, kardeşlerinin arka çıkmak gerekir. Onların yardımına bilfiil koşmak vaciptir. Yaşadığımız müddetçe gücümüz oranında onlara maddî ve manevî alanlarda bilfiil destek vermek zorundayız. Şayet sayımız elverişliyse onları kurtarmak üzere harekete geçmemiz gerekir. Yoksa bütün mali gücümüzü ortaya koyarak, bütün malımızı onları kurtarma yolunda harcamamız gerekir.

 

Maddî alanda Müslümanları düşman esaretinden kurtarmak ve vatanlarını korumak, diğer Müslümanlara bir vazife olsun da, neden manevî alanda Müslümanları ve vatanlarını korumak bir vazife olmasın?

 

Müslümanlar  “öz yurdunda garip, öz vatanında parya” olmuşlar ve “bugün öz vatanlarında hanumansız bir serseri kalmışlarsa”, onları kurtarmak neden bir vazife olmasın?

 

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli,

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.    

 

Ama şimdi ezan seslerini bastıracak kadar yurdumun üstünde inleyen sesler nedir?

 

Materyalizmin, pozitivizmin, lebaralizmin, sekülerizmin, laikliğin, din devlet ayrılığının, şeriatın hayattan kovulmuşluğunun çan sesleri değil midir?

 

Adı Müslüman, ama kalbi ona yabancı, ona karşı nefretle atan, ona karşı “irtica” adıyla açıkça savaş veren, Müslümanlara “mürteci, siyasal İslamcı, fundamantalist, kökten dinci, aşırı dinci, gerici, yobaz, tutucu, örümcek kafalı, çember sakallı, sıkma başlı” diye hakaret eden, onlara bu ülkede hayat hakkı tanımayan, Arabistan’a, İran’a, Cezayir’e Malezya’ya postalamaya çalışan, ama bütün bunlarla beraber  adı hala Müslüman olan insanları, farkında olmadan düştükleri küfür çukurundan kurtarmak, doğru dini öğreterek yeniden iman etmeye davet etmek, yeniden Müslüman olmaları için çabalamak, neden bir vecibe, bir fariza olmasın?

 

Bugün sözde Müslümanlara yapılacak en büyük hizmet ve iyilik, onları özde Müslüman yapmak için verilecek eğitim ve terbiye cihadına girişmektir.

 

Evet, bugün Müslümanların en büyük vazifesi, özlerini yitirmiş sözde Müslüman kardeşlerini, diri diri yandıkları çağdaş küfrün ateş çukurlarından kurtarmak olacaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi