Ayhan Demir

Ayhan Demir

Saraybosna Müdafaası

Saraybosna Müdafaası

Bosnalı Sırplar, 1990’lı yılların ikincisine henüz girilmişken, Saraybosna tepelerine konuşlandırdıkları topları ve yüksek binalara yerleştirilen keskin nişancıları vasıtasıyla, bu şehrin sokaklarında hareket eden her canlıya ateş ediyorlardı.

Sırp keskin nişancıların, nokta atış yapabilen, dürbünlü tüfeklerinden çıkan ilk kurşunlar, SDS binası ve Holiday Inn otelinin çatısından atıldı. 5 Nisan 1992’de, barış yanlısı bir gösteri esnasında atılan kuşuna hedef olan, Suada Dilberoviç isimli Dubrovnikli tıp fakültesi öğrencisi kanlar içinde yere yığıldı. Suada’nın hayatını kaybetmesine sebep olan o kurşun, Saraybosna kuşatmanın ilk kurşunu ve kendisi de, ilk şehid kabul edildi.
Sırp saldırganlığına silahsız ve savunmasız yakalanan Saraybosna, her geçen gün biraz daha, dünyadan kopuyordu. Bu şehirde yaşayanların, hayatta kalabilmek için, hızlı koşmaktan başka çareleri yoktu.

Koşevo Hastanesi hekimlerinden Esat Buçuk, 6 Nisan 1992’de yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor: “Saraybosna’nın her tarafından güçlü bir gürültüyle top sesleri duyuldu. Her tarafta gök gürültüsü gibi şiddetli patlamalar oluyor. Çetnikler şehri yok ediyor. Hastanenin kapısına yaklaştığım zaman, bir adam seslendi: “Dikkat et, keskin nişancı! Çetnik vinçten ateş ediyor.”

Bosna halkı için belki de en büyük travma, saldırganların; komşuları ya da arkadaşları olmasıydı. Saraybosnalı bir Yahudi olan Dr. Milan Stern, iyi dostu olan bir Sırp cerrahın, kliniğinde bulunan taşınabilir tüm donanımı çalıp, götüremediklerini tahrip ederek, bir gecede kaçıp gitmesi karşısında dehşete düşmüştü.

Sırp saldırganlığının en akılda kalanlarından bir diğeri, Mayıs 1992’deki, Markale Pazar Yeri Katliamı idi. Ekmek almak için sığınaklarından çıkan onlarca insan, Sırp topçusuna ait üç top mermisinin hedefi olmuştu. Onlarca insanın yaşamını yitirdiği saldırıda, 150’den fazla kişi yaralanmıştı.

General Ratko Mladiç’in, 12 Mayıs 1992’de şehri kuşatma altında tutan Sırpların başına, geçmesiyle, Sırp saldırganlığı bir kat daha arttı. Mladiç, Albay Mirko Vukasoviç’e telsizden “Başçarşıyı vurabilir misin” diye sorduğunda, Vukasoviç “Evet” cevabını verince, ateş emrini şu sözlerle veriyordu: “Doğrudan Boşnak Parlamentosuna ve Başkanlık binasına ateş edin.” Ardından da Albay Kovaçeviç’e dönüyor: “Bosna Parlamentosuna, Başkanlık binasına sürekli ateş edin. Onları yok edin. 155 mm’lik silahlarla Başçarşı’ya ve kuzeyindeki Gazi Husrev Bey Camisine kadar ateş edin. Öldürebildiğiniz her şeyi öldürün.”

Dr. Esat Buçuk, 25 Haziran 1992’de yaşadığı bir başka olayı şöyle anlatıyor: “Bu sabah, evinin yakınında bulunan fırında ekmek sırası bekleyen 6 yaşlarında bir erkek çocuk hayatını kaybetti. Bugün Saraybosnalı bir esir, bir Sırp nişancıyla değiştirildi. Hapsedilen Saraybosnalı, Lukavic’daki kışlada gördüğü ve yaşadığı korkunç olayları anlattı. Sırp teröristler, bir baba, oğluna iki saat dayak atması için zorlanıyor, sonra da oğlu, babasına iki saat sürekli dayak atmak zorunda bırakılıyor. On beş Çetnik, 15 yaşlarındaki beş genç kıza, anne ve babalarının gözleri önünde tecavüz ettiler.”

Resmi kayıtlara göre, bin 425 günlük Saraybosna kuşatması, modern tarihin en uzun şehir kuşatması oldu. Saraybosna kuşatması sona erinceye kadar; günlük ortalama 329 adet bomba atıldı. 22 Temmuz 1993 tarihinde atılan 3 bin 777 bomba, bir gün içerisinde atılan en fazla bomba sayısı oldu. Atılan bombaların yaklaşık 490 bini isabet buldu. Bin 641’i çocuk olmak üzere, 11 bin 541 insan yaşamını yitirdi. Yaklaşık 50 bin kişi yaralandı.
Sırp saldırganlığından şehrin hafızası ve tarihi de payını aldı. Gazi Husrev Bey Kütüphanesi, Viyeçnitsa Kütüphanesi ve Saraybosna Şarkiyat Enstitüsü de, Sırp saldırganlığından payını fazlasıyla aldı. Saraybosna Şarkiyat Enstitüsü’nde bulunan 300 bin orijinal arşiv belgesi ve 5 bin 263 el yazması, 17 Mayıs 1992 günü yok edildi.
Saraybosna, düşmanlarının tüm kanlı şarlatanlığına rağmen ayakta kalmayı başardı. O, artık geçmişin yaralarını sarıp, hayata umutla tutunuyor. Günün ilk ışıklarıyla yollara düşen, akşam ezanından evvel evlerine dönen tüm Saraybosnalıların dilinde ve gönlünde şu mısralar var: “Saraybosna, güzel şehir / Sensin benim, ben senin / Senden ayrı olsalar bile senin evlatların hep seninle / Ve seninleyim.”*
Direnişin kutlu olsun Saraybosna…
(*) Saraybosna, Dino Merlin

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Demir Arşivi