Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

‘Altın Çağ’ geri gelir mi?

‘Altın Çağ’ geri gelir mi?

Suriye ve Irak’ta toprağa düşen canlar kadar yer ile yeksan olan medeniyet eserleri de vicdanları kanatıyor. Pazar günü Esed askerlerinin bombaladıkları Şam’daki Hazret-i Ömer Camii, bölgede dönen zulüm çarkının ilk kurbanı değil, son da olmayacak bu gidişle.

Maalesef Esed gibi zalimler camileri, medreseleri yakıp yıkarken, sair İslam beldelerinde de bu mekânlar ihya edilmeyerek benzer bir zulme maruz bırakılıyor!
İslam’ın ‘Altın Çağ’ında camiler birer ilim merkezleriydi. Yükseköğretim yuvalarıydı hatta. Mısır’daki Ezher Camii bunların en meşhurudur mesela. Keza Bağdat’taki Medine Camii (Mansur Camii), Rusafe Camii (Mehdi Camii), Kasr Camii (Halife Camii) de hakiki ilmin en yüksek seviyede okutulduğu mahallerdi. Yine Şam’daki Ümeyye Camii, Kahire Merkez Camii, Basra Merkez Camii, Kufe Merkez Camii, İsfehan Merkez Camii İslam’ın Altın Çağı’nda yüksek tahsil yerleriydi. Camilerde ‘ilim halkaları’ olur, âlimlerin camilerdeki yerleri belli olurdu. Sadece din ilimleri değil beşeri ilimler de okutulurdu camilerde.  Tefsir, Fıkıh, Hadis, Edebiyat, Arapça, Tarih, Tasavvuf ve daha pek çok dersler camilerde okunurdu.
Şimdiki camilerle kıyaslamayı varın siz yapın!

ŞEHRİNİZDE KAÇ ÂLİM VE TALEBE VAR?

Darü’l-Hikme ve Darü’l-İlim merkezleri hem en kıymettar hem en muteber mahallerdi Altın Çağ’da. Bunların en meşhuru Bağdat’daki Beytü’Hikme idi. Burası çok önemli eserlerin tercüme ve muhafaza edildiği bir yerdi. Halife Me’mun (825) Basra’daki âlim ve talebeleri saydırmış ve âlimler yedi yüz, talebeler on bin kişi çıkmıştır. Me’mun bunları vakıflarla desteklemiş ve yirmi yılın sonunda yaklaşık iki yüz bin âlimin yazdığı üç gemi dolusu kitap toplanmış ve Bağdat’taki Beytü’l-Hikme’ye gönderilmiştir.
Yine Bağdat’taki Hizanetü’l-Hikme, (Endülüs) Kayrevan’daki Beytü’l-Hikme, Musul’daki Darü’l-İlim, Bağdat’taki Darü’l-İlim, Kahire’deki Darü’l-Hikme, (Azerbaycan) Merağa’daki Darü’l-Hikme Altın Çağ’ın önemli müesseseleriydi.
İslam Dünyasındaki bir diğer yüksek tahsil merkezleri elbette medreselerdi. İlk medreseler yine Bağdat’ta kurulan Nizamiye Medreseleri idi. (1067) Nizamü’l-Mülk’ün ilk defa hoca ve talebelere bütçe tahsis eden kişi olduğu da söylenir.  (1092) Daha başka kaynaklar ise ilk defa İslam âleminde medreselerin Buhara ve Nişabur’da kurulduğunu yazarlar. Buhara İbn Saman Medresesi (907), Bağdat Selam Medresesi (924), Nişabur Kerci Medresesi (943), Şam Sadiriye Medresesi, Halep Züccacin Medresesi (1026), Fas Murabıtin Medresesi (1096), Musul Nizamiye Medresesi (1092), Erbil Kale Medresesi (1138), İskenderiye Avfiye Medresesi (1137), Yemen Medreseleri (1138), Mekke Asrufi Medresesi (1175), Tunus Şemma’iye Medresesi (1237), Endülüs Yusufiye Medresesi İslam’ın Altın Çağı’nın planlandığı, tesis ve tespit edildiği ilim mahalleriydi. Hiç şüphesiz İslam Dünyası’nın en görkemli medresesi Bağdat Nizamiye Medresesi’ydi. Ebu Hanife, Nişabur, Belh, Herat, İsfahan, Amul (Taberistan), Musul, Basra, Tus, Halep gibi şehirlerde benzerleri tesis edilmişti.

BUGÜNLERİ ARAR MIYIZ?

Son iki yıldır Suriye’deki vahşetin ortaya çıkardığı bir başka gerçek de Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubi’nin hatıralarına ve manevi miraslarına da kastedildiğidir. İlim aşığı Nureddin b. İmaduddin Zengi (v.1173) Nuriye Medreseleri’ni inşa ettirmişti Bilad-ı Şam’ın her köşesine. Şam, Halep, Musul, Harran, Humus, Hama Nuriye Medreseleri bu bölgenin ruhu, canı, kalbiydi. Keza Selahaddin Eyyubi’nin Nasiriye (Selahiye) Medreseleri ve Kahire’de, Şam’da, Kudüs’te kurduğu medreseler İslam’a Altın Çağı’nı yaşatmışlardı.
Bunların yanında aynı asırda İslam Dünyası’nın her yerinde yaygınlaşan Darü’l-Hadisler ve Darü’l-Kur’anlar İslam’ın iki kaynağının müesseseleşmiş şimdiki tabirle akademileriydiler. 1242’de Halife Mustansır tarafından Dicle kenarında tesis edilen Mustansırıye Medreseleri de müsbet ve İslami ilimlerin bir arada okutulduğu benzersiz bir yüksek tahsil kampusuydu.
Bediüzzaman Hazretleri’nin asırlar sonra hayalini kurup tesisi için gayret ettiği Medresetüzzehra ‘Altın Çağ’a dönüşün reçetesiydi aslında.
Tekrar başa dönelim ve soralım: “Altın Çağ geri gelir mi?”
Gelir gelmesine de önce hakiki âlim ve talebeleri yetiştirecek ilim yuvalarını tesis etmeye niyet etmemiz, hayırseverleri de bu ilim yuvalarına infak etmeye ikna etmemiz lazım.
Yoksa…
Yoksa bugünleri bile ararız Allah muhafaza!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Muhsin Meriç Arşivi