Cemal Nar

Cemal Nar

Nasihat İslam’dır

Nasihat İslam’dır

Bizlerin yöneticilere nasihatımız, onlara karşı vazifemizdir ve kendilerinin iyi ve dürüst olmalarını, doğru yolu bulmalarını, adaletli davranmalarını istemektir.

 

Onlara karşı saygımız ve sevgimiz, şahıslarını tanımamıza veya birtakım özel işlerimizi onlar vasıtasıyla gerçekleştirmemize bağlı olamaz. Böyle bir saygı ve sevgi dinimiz nazarında makbul de sayılmaz. Yöneticilerin adil idareleri altında bütün İslam ümmetinin birliğini ister, bunun için gayret ederiz. İslam ümmetinin parçalanmışlığı yüreğimizi yaralar; insanların zalim yöneticilerin zulmü altında inlemesi, içimizi parçalar.

 

Bu sebeple "yeryüzünü, Allah'ın halis kulları, gerçek mü'minler idare etmelidir" deriz ve bunun tahakkuku için var gücümüzle çalışmamızın gereğine inanırız. Tarih ve yaşanan gerçekler şahittir ki, kafirler ne adaleti gerçekleştirebilecek kanunları yapabilirler, ne de yaptıklarını adaletle uygulayabilirler. Nefs-i emmareleri buna izin vermez.

 

Kur’an-ı Kerîm’in “buyruk sahiplerine itaatı emretmesi” alimleri de gündeme getirir. Zira “ulu’l emr-buyruk sahibi” tabirinden iki sınıf kasdedilir: Amirler ve alimler.

 

Az önce amirlere, idarecilere nasihatın ne anlana geldiğini gördük. Şimdi de alimlere, mürşitlere, müçtehitlere, müftîlere dikkat çekelim isterseniz. Hiç şüphesiz onlar da toplumun önderi ve yöneticileri olarak kabul edilmişlerdir. Hatta bugünkü toplumlarda “kanaat önderleri” diye sivil de olsalar bu değerlere dikkat çekilir.

 

Buna göre, Allah'ın Kitabı ve Resulü'nün sünnetinin anlaşılıp hayata geçirilmesinde alimlerin sorumlulukları çok büyüktür. Onlar Kitap ve Sünnet'in emir ve yasaklarını, kendi heva ve hevesleri, sapık düşünce ve anlayışları doğrultusunda çarpıtmaya çalışanlara karşı koyma ve onların yanlışlarını, hatalarını ilmî bir tarzda reddetme mes'uliyeti taşımaktadırlar. O halde öncelikle alimler, mürşid ve muslihler dini çok iyi bilip, kendileri salah bulmuş olmalıdırlar. Kendileri salah bulmayanların başkalarını ıslah etmeleri mümkün olmaz.

Din alimleri, toplumu yöneten idarecilere, Allah'ın Kitabı ve Resülü'nün sünneti yönünde nasihat etmeyi ve kendilerini hakka davet etmeyi büyük ve şerefli bir görev saymalı, bu hususta görevlerini yerine getirmezlerse, Allah katında en büyük sorumluluktan kaçmış olmanın cezasını çekeceklerini bilmelidirler. Çünkü "En büyük cihad, zalim idarecice karşı hakkı haykırmaktır."( Ebü Davud, Melahim 17; Tirmizî, Bey'at 37)

 

Bunu yerine getirmediği gibi, zalimlerin zulümlerine ortak olan, onları tutan, azgınlıklarına göz yuman, zalimlere övgüler yazanlar Allah katında nasıl makbul olabilir ve Cenab-ı Hakk'ın huzurunda nasıl yüzü ak olarak hesap verebilirler?

 

Gerçek alimler, her asırda ümmete yol ve yön göstermiş, toplumu sapmaktan korumuş, yöneticileri de gerektiği şekilde ikaz etme görevini yerine getirmişlerdir. Bunu yapmayanların bulunuşu, bütün ulemayı suçlamayı gerektirmez, gerektirmemelidir. Çünkü alimlere her asırda şiddetle ihtiyaç duyulmuştur. Ümmete düşen görev, gerçek alimleri yetiştirerek onlara tabi olmak, onları severek ve sayarak desteklemektir.

 

Bütün müslümanların alim olması, alim olanlarının da her şeyi bilmesi mümkün değildir. Her yaştan, her renkten, her ırktan, her cinsten ve her seviyede insanıyla ümmet bir bütündür. Burada herkesin birbirine karşı vazife ve mes'uliyetleri vardır.

 

 

İşte bunları öğrenmek, öğretmek, din ve dünyalarına ait faydalı olan şeyleri insanlara göstermek, onlara yardımcı olmak, kusurlarını örtmek, onlara eziyet etmemek, iyilikleri emir, kötülükleri nehyetmek, başkalarını aldatmamak, haset etmemek, hürmet, şefkat ve merhameti aralarında yaymak, kendisi için arzu ettiklerini onlar için de istemek, kendi nefsi için arzu etmediklerini onlar için de istememek, canlarını, mallarını, ırz ve namuslarını korumak ve müdafa etmek, dinin bütün müs­lümanlar için nasihat oluşunun gereğidir.

 

 

Başlangıçta ifade ettiğimiz ve bu açıklamalar­la görüldüğü üzere nasihat, yaygın olarak anlaşıldığı gibi sadece "öğüt vermek" anlamında kullanılmış değildir. Bu açıklamalardan sonra, nasihatin din ve İslam anlamına kullanıldığını söyleyebiliriz.

 

Evet, nasihat İslam’dır ve asla terk edilmemelidir.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi