Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

İran’ın siyasi ahlakı var mıdır?

İran’ın siyasi ahlakı var mıdır?

Ahlak dinin sağlamasıdır. Ahlakı olmayanın dini de yoktur. Aldatmacadır. Bundan dolayı seyri sülûk ve hüsnü’s sülûk yani güzel davranış dinin en önemli rüknüdür. Hadiste ‘ed din el muamele’ denilmiştir. Din uygulama ve davranıştır. İran’ın Büyük İskender’den Yavuz’a kadar siyasi ahlakı yakın markaj ve altını oymak şeklinde olmuştur.

Şah İsmail döneminde Osmanlı’nın başında Sufi Beyazıt vardı. Ya İran tehlikesini tam olarak görmemiş ya da onunla yüzleşmeye gücü yetmemiştir. Buna mukabil, Şah İsmail barışçı bir yöntem izleyeceğine Anadolu’nun altını oymuş ve şeyhlikten şahlığa terfi ederken Anadolu halkını ayartıp bir kısmını devşirmiş ve Anadolu’da ikilik meydana getirmiş ve onun ötesinde tahribata ve yıkıma yönelmiştir. Büyük İskender döneminde de böyle olmuş, lakin Büyük İskender Daryus’u dize getirdiği gibi İran ülkesini çiğneyip geçmiştir.

Ahlaksız siyasi politikalar tersiyle meyvesini vermiş ve İran yerle bir edilmiştir. Fesat ve ifsat politikalarının sonucu yıkım olarak geri dönmüştür. Şah İsmail’in yaptıkları hak eri olan Yavuz’un tarassutundan kaçmamış ve babasını devirerek bu gailenin ve tehlikenin önünü almıştır. Tarih, Humeyni devrimiyle birlikte yeniden güncellenmiştir. Şah İsmail şeyhlikten şahlığa terfi ederken Humeyni de mollalıktan veliyi fakih doktrini altında la yüs’el bir biçimde şahlığa terfi etmiştir. Dokunulmazlık zırhına bürünmüştür. Sıfatının illa da şah olması gerekmez, sıfatlar icraatları ve yetkileriyle ölçülür. Tevazu görüntülerine de aldanmamak gerekir. Hatemi herkesle birlikte yemek yiyordu.

Nejad ortalıkta uyuyordu ama sonrasında cumhurbaşkanlığı sarayına taşındığı gibi devlet eliyle zenginleşenlere imrenmiş ve ABD’ye gittiğinde en lüks otellerde kalmıştır. Neredeyse bütün kabinesiyle Güvenlik Konseyi toplantısı bahanesiyle ABD’ye taşınmıştır. ‘Biraz da biz yiyelim’ derdine düşmüştür. Gelirken kameramanı da ABD’de unutmuştur. Kameramanı kendisinden uyanık çıkmıştır. Hizbullah’ın İsrail’e kaçan kasası gibi. Göz boyama ile gerçek tevazuyu birbirinden ayırmak gerekir. Bugün dünyada en zengin din adamları Yahudiler ile Şia arasında çıkmaktadır. Bazılarının elinde devletlerin bütçesinden daha fazla para toplanmaktadır.

¥
Büyük İskender’den Yavuz’a kadar izledikleri kuralı, kriteri ve ahlakı olmayan politikaları günümüzde de sürdürüyorlar. Hem de pek saklama gereği duymayarak. Birkaç yıl içinde Hamaney ve Devrim Muhafızları utanmadan ve sıkılmadan Türkiye’nin altını oymak için Alevi dedelerine (700 civarında) çengel atmış ve İran’a davet etmişler. Onların ötede berideki temsilcileri ise İran’ın yol geçen hanı olduğunu ve her önüne gelenin Hamaney’le görüşebileceğini söylüyorlar.

Acaba öyle mi yoksa potansiyel olarak nüfuz casusu görülenlere mi çengel atılmaktadır? Elbette İran’a giden herkesin onların aradığı evsafta olduğunu söylemiyoruz. Kalpleri Allah bilir. Ama davet ettiklerini ayartmak istiyorlar. Ceplerine de Petro dolarları sıkıştırmayı unutmadan. Ayartılma potansiyeli içinde gördüklerine çengel atıyorlar.
¥
Onlara göre, hedefe giden her yol mübahtır. Bundan dolayı hiçbir kural ve kriter tanımıyorlar. Muhammedi ahlaka istinat etmeyen Makyavelist yöntemlerinden dolayı gayet pişkindirler ve yaptıklarından utanma ve kendilerini sorgulama gereği hiç duymazlar. Büyük Şeytan dedikleri CIA ancak onlarla Makyavelist yöntemde boy ölçüşebilir. Sözgelimi, altını oyma politikalarında bir CIA bir de İran marifetlidir.

İhsan Sabri Çağlayangil, 1971 için şunları söyleyecektir: CIA altımızı oymuş haberimiz olmamış! Şeytanlar arenasında büyük şeytanın kimliğini ancak Allah bilir. Nedeni, CIA’nın ayarttıkları geçici statüde olmasıdır ve zamanla yaptıkları küllenir. Ama İran iğva ve ayartma politikalarıyla kalıcı hasar bırakmaktadır. İran aynı zamanda maharetle İsrail politikalarını devreye sokmaktadır.

Sözgelimi İsrail Holokost üzerinden bütün Yahudileri korkutarak ayartmış ve İsrail’i toplamıştır. Bağdat ve Kahire’de barış ikliminde yaşayan Yahudiler çeşitli tertip ve kundaklama eylemleriyle İsrail’e çekilmiştir. İran da Sünnilerle Şiilerin birlikte yaşadıkları coğrafyalarda tertiplerle Şiileri korkutmak ve asabiyetlerini gıdıklayarak kendilerine çekmeye veya sığınmaya zorlamaktadır. Şiileri böylece arkasında toplamaktadır. Lakin yine de İran’a göre, diğer Şiiler ötekidir. Arap Şiileri dun ve değersiz görür. Ama yine de onları tarihi kavgaları güncelleyerek ayartmaya ve kendisine çekmeye çalışır. İsrail’de beyaz Yahudilerle (Eşkinaz) ötekiler (Sefardim) eşit değildir. İran’da da Persler beyaz Şiilerdir ve ötekilerle kendilerini eşit görmezler.

Sünnilerin ve Vehhabilerin üzerine atılsa da Samarra’daki Hasan Askeri ve Mehdi Türbesine saldırı esrarını korumaktadır. Sünniler yaptıysa bugüne kadar yüzlerce yıldır Samarra kontrolleri altında olduğu halde niçin beklediler ve yapmadılar? Elleri mi ermedi? Irak’ta işgal ordularının Komutanı George William Casey Jr. Irak’la ilgili hatıratında İran’ın siyasi tarzını ele veren mühim bir ifşaatta bulunmuştur. George William Casey Jr. 2006 yılında Samarra’da İki İmam Türbesini hedef alan kundaklamanın İran’ın eseri olduğunu ifade etmektedir. ABD işgalinden sonra Irak’ta iki büyük kalleşlik yaşanmıştır. Bunlardan birisi Samarra kundaklaması, ikincisi de Sünni direnişi bastırmak için içeriden işbirlikçilerinin devşirildiği Sahavet meselesidir.

Casey, Irak’ta sivilleri hedef alan kundaklamaların genelinden İran’ın sorumlu olduğunu ileri sürmektedir. Casey, Hasan Askeri ve Mehdi Türbesiyle alakalı kundaklamadan İran’ın sorumlu olduğu bilgisini Maliki ile paylaştığını da ifade etmektedir (http://www.almokhtsar.com/node/167501).

Casey İran’ın Irak’ta hedeflerine ulaşmak için Şii milislerini kullandığını söylemektedir. Suriye ve Lübnan’da da bu görevi Hizbullah deruhte etmektedir. İran’ın yıllardır Türkiye’yi arkadan hançerlemesi ve PKK’ya gizlice yardım ve yataklık etmesi tesadüf müdür? İran’ın kimyası budur. Irak’ın altını oyan, Türkiye’ye ne yapmaz? Ancak korkarsa elini çeker. Velhasıl, ahlakı olmayanın dini de yoktur. İran şunu bilsin: Hakkın yalnız olması gücünü azaltmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi