Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Taksimci ve Ulusalcı İlahiyatçılar Fitne Görevindeler, Dikkat Ediniz

Taksimci ve Ulusalcı İlahiyatçılar Fitne Görevindeler, Dikkat Ediniz

Medrese ve tasavvuf kültürümüzü esas aldığı müddetçe ilahiyatçıların ve ilahiyatçı yetiştiren üniversitelerin Müslümanca eğitim hayatımız açısından fonksiyonel olduğu şüphesizdir.

     Fakat,  İslâmî değerleri kanlı “inkılâplarla” fesh eden ve ezip geçen Atatürkçü Cumhuriyet Devleti’nin düşmanca tavrının mazlum milletin hafızasında kötü bir iz bırakmasından dolayı Cumhuriyet’in yetiştirdiği ilahiyatçıların tavır ve kitaplarına karşı daima temkinliyimdir.  Zihniyet ve görüşlerini, kitap ve tezlerini ince elekten geçirir ve hangi parsel durduğunu anlamaya çalışırım. Çünkü Türkiye’de her on ilahiyatçıdan beşinin doktora tezi “Atatürk’ün Dindarlığı ve İslâm’a Hizmetleri” üstünedir. Bu büyük yalan üstüne yükselen ilahiyatçı

akademisyenlerden hep şüphelenirim.

      Medrese ve tasavvufun birbirini denetlediği İslâm kültür ve eğitim anlayışına peşinen karşı çıkıyorsa bir ilahiyatçı, onun ulusalcı, Atatürkçü seküler bir İslâm’ı savunan ilahiyatçı olduğunu anlar ve uzak dururum. Bir ilahiyatçı, M. Kemal’in dindarlığından ve İslâm’ı sevdiği”nde bahsediyorsa o ilahiyatçı ulusalcı derin merkezlerin hizmetkârıdır ki asla güvenilmez. Bir ilahiyatçı “milletin yaşadığı İslâmî hayat ve ibadetin çoğu hurafe ile doludur” diye söze başlıyorsa ve ardından “Cumhuriyet rejimi ve M. Kemal Atatürk İslâm’a büyük hizmetler etmiştir…” diyerek sözüne devam ediyorsa o ilahiyatçı Kemalist derin güçlerin propagandacısıdır.

   Meselâ ilahiyatçı profesör Haydarov Başoviç adlı Kemalist ulusalcılığın tellâllığını yapan kişi Taksim fitnesini zehirli kelimeleriyle daha da fitnelemektedir. Taksim fitnesinin Türkiye’yi zayıflatmak için iç ve dış derin güçlerce çıkarıldığını dağdaki çobanımızın dahi bilmesine rağmen, dinî kisve altında bu fitne ateşinin altına odun atarak hizmet etmektedir. Fitnenin en ağırı olan şu zehirli sözleri sarf eden bir ilahiyatçının verdiği zarar küffarın verdiği zarardan daha yakıcıdır:

      “Çapulcularla hukukum iyidir, onları severim, onlar da beni severler. İnanıyorum ki, bunlar Türkiye'nin bir numarasıdır. Bunda kimsenin kuşkusu olmasın. Henüz çapulcu arkadaşlar eylem yapmamıştı ama benim kulaklarım çok derinlerden ses alır. Baktım benim çapulcu kardeşlerim bunlara bir şamar atacak. Senin çapulcu dediğin millettir. Bu çapulcuya karşı kendi grubunu toplayarak, meydan gösterisi yapıyor. Vallahi bu tarafın kafası bozulursa, seni tükürüğüyle boğar. Bu çapulcu grup vatanın, milletin, devletin, dinin, ordunun, siyasetin sahibi olduğu için sabrediyor.”

      Taksim çapulcularına millet ve Türkiye’nin bir numarası demek, devletin, ordunun, siyasetin sahibi demek, Mekke’de ilk dönem İslâmların arasında fitne yayan Yahudilerin yaptığına benziyor. Güya Atatürkçülüğün sözde “şeyhliğini” yapan, saçaının- sakalını, bıyığını ve kaşlarının boyatarak sîmasında tadilât yaptıran Haydarov Başoviç adlı derin merkezlerin sahte ilahiyatçısı bununla kalmıyor, tahrik tetiğini çekiyor.

     Şu sözler Menemen Hadisesi’ndeki tahrikten kat kat daha zehirlidir. Taksim meselesinin içine “Atatürk ve cumhuriyet inkılâplarını” sokarak bu kanlı inkılâba güya karşı çıkmış ve idam edilmiş bir hocanın adını katarak kepkepi yılanının zehirinden daha öldürücü sözler ediyor. Bu sözlerin ne mânaya geldiğini darbeler tarihini ve zorba Atatürkçü vesayet rejiminin zulümlerini bilen bilir. 

      Şapka İnkılâbından iki yıl evvel yazdığı “Frenk Mukallitliği” risalesinden dolayı idam edilen İskilipli Atıf Hoca’ya iftira atan Haydarov Başoviç, bu mazlum şehid ve âlim insanın “Hain” olduğunu ağzı dolusu salyaları akarak söylüyor:

      “Ben olsam on defa diriltir yirmi defa asardım Niye ederim? İstiklal mücadelesi yapılıyor. ‘Sakın ha Yunan ordusuna bir şey demeyin, Kuva-yı Milliye’ye ‘Eşkıya ordusu’ diyor. Sen bana karşı bu mücadeleyi vereceksin ben de sana hayat hakkı tanıyacağım…  Vatan düşmanı, manyak!... Ne olmuş… eee. Peygamber onu davet etmiş. ‘Ne bekliyorsun gel!’ Kurban kesin onu Peygambere… Vatan düşmanı…”

       Ulusalcı derin güçlere hizmet eden, bu hizmetini Taksim fitnesiyle sürdüren Haydorov Başoviç adlı karıştırıcı ilahiyatçı, İskilipli Hoca hakkındaki yalan beyanları yüzüne vurulmalıdır. Dikkat edilmesi gereken nokta şu ki: Bu sözleriyle müstakbel Türkiye İslâm Cumhuriyet’inin varlığından rahatsız olan iç ve dış güçlerin kuklalığını yapan Atatürkçü, ulusalcı, Devrimci Karargâhçı, PKK’lı, laikçi, alkolist, artist ve benzeri ne kadar insanlık dışı zümre varsa onlara hitap ediyor.

     Fitnekârlığını öyle bir noktaya getiriyor ki, Taksimci güruhun akıl almaz kaosuna sözde din bahsi, kuvva-yı milliye ve M. Kemal adını katarak alâkasız bir mecraya çekiyor. Tarihî belgeler bir bir çıktıkça artık, büyük bir kitlenin inanmadığı M. Kemal’in “dindar”lığı meselesini sanki meseleleriymiş gibi Taksim çapulcularına anlatıyor:

      “Mustafa Kemal’in hafız olduğunu biliyor muydunuz? Ve Mustafa Kemal annesinin dergâhına gelir zikir halkasına oturur, Allah, Allah, Allah, Hay diyerek kan ter içinde kalırdı…”
       Bu yazının mevzuu olmasa da, M. Kemal’in dindarlığının kısa bir çocukluk dönemine ait olduğu belgelerle bilinen bir gerçek. Ayrıca Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) peygamberliğinin uydurma olduğunu ve Allah (c.c.)’ın (haşâ) olmadığını söyleyen agnostik(yaradancı) biridir ki bu gerçekler kendi beyanları ve el yazılarıyla gün ışığına çıkmıştır.

      Hâsıl-ı kelâm; Haydarov Başoviç martavallarıyla tanınsa da Kemalist derin oligarşinin dinî kisveye bürünmüş “aktör”lerinden biridir. Taksim hadiselerinin gelişme seyrini, olan biteni çok önceden bildiğini hem de açık konferanslarda söylüyor.  Safi zihin vatanperver zümreler bu fitnekârın sözlerine aldanmamalı. 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Ahmet Doğan İlbey Arşivi