Faruk Köse

Faruk Köse

Doğu Türkistan bize uzak mı?

Doğu Türkistan bize uzak mı?

Filistin canımız-ciğerimiz, ilgileniyoruz. Suriye komşumuz-kardeşimiz, ilgileniyoruz. Somali, Libya, Tunus din kardeşimiz, ilgileniyoruz. Bunlar güzel. Peki, Çin zulmü altında inleyen ve sistematik bir katliama tâbî tutulan Doğu Türkistanlılar neyimiz? Sahi, Suriye ve Filistin bize yakın da, Doğu Türkistan uzak mı? Arada “ırkî ve imanî bağ” varken, Suriye bize ne kadar yakınsa, Doğu Türkistan da o kadar yakın sayılmaz mı?

Çin’in işgali altındaki Doğu Türkistan’da Müslüman Türklere ağır bir baskı ve zulüm uygulanıyor. Çin, en küçük bir hak ve özgürlük isteğini bile en şiddetli biçimde müdahale edip kanlı bir şekilde bastırıyor. 25 milyon Doğu Türkistanlı Müslüman, Çin’in zulmü altında.
Gençler sebepsiz yere tutuklanıp rejime karşı oldukları iddiasıyla idam ediliyor. Toplu infazlar rutin halini aldı. Çin mahkemelerinin verdiği “ceza”lar da son derece acımasız ve vahşi. Diri diri toprağa gömmek, öldüresiye dövülen bir insanı çıplak halde karlarda yatırmak, iki bacağından iki ayrı öküze bağlanarak parçalamak, çırılçıplak soyup meydanlarda teşhir etmek gibi “ceza”lar son elli yıl içinde uygulananlardan. Onbinlerce Türk kamplarda ağır işkenceler altında. Mahkemeler tek celsede sona eriyor ve en ağır biçimde cezalandırılıyor. Binlerce siyasî tutuklu var. İşkence sıradan. Çoğu tutuklu hapishanelerde kayboluyor, bir daha haber alınamıyor.
Uygurlar iki seçenekten birini seçmeye zorlanıyor: Asimilasyon, ya da imha... Nitekim, Doğu Türkistan’da 1949’dan bu yana doğrudan katledilerek ya da rejimin doğurduğu kıtlık sebebi ile ölüme terk edilerek öldürülen Doğu Türkistanlı sayısı korkunç boyutlarda: 35 milyon! Hayatta kalabilenleri bekleyen ise büyük baskı ve işkenceler... Asimilasyon son hızıyla devam ediyor. Bu kapsamda Türkçe eğitim yasak. Uygurların alfabesi 30 yıl içinde 4 defa değiştirildi. Doğu Türkistanlılar, Çinlilerle evlenmeye zorlanıyor.
Doğu Türkistan’da uygulanan zulmün en önemli nedeni halkın Türk ve Müslüman olması. Cemaatle ibadet engelleniyor. Tüm dinî kurum ve ibadethaneler merkezi organizasyona bağlı ve “Maoizmin propaganda merkezi” olarak kullanılıyor. Kur’an okuyanlar dövülerek öldürülüyor, Cuma ve Bayram namazlarına katılanlara kurşun sıkılıyor. Pek çok cami yıkıldı, Kur’an kursları kapatıldı, okullarda dinsizlik propagandası yapıldı. İnsanları dinden soğutma çalışmaları son hızıyla sürüyor. Dinî ilimlerin öğrenilmesi ve öğretilmesi yasak. Din dersi programları ateizmi işliyor. İslâmî DVD, VCD ve kitap gibi materyaller suç. Hastanelere, toplu taşıma araçlarına, taksilere sakallı-peçeli insanların girmesi yasak.
Çin, 1949’dan itibaren bir yandan Müslümanları imha ederken, bir yandan da bölgeye sistemli olarak Çinli göçmen yerleştirdi. 1953’te yüzde 75 Müslüman, yüzde 6 Çinli yaşarken; bu oranın 1990’da yüzde 40 Müslüman, yüzde 53 Çinli şeklinde değişmesi, “etnik temizlik”in en açık göstergesi. Nüfus politikasının bir başka yönü, Uygurları köylerde oturmaya zorlayıp şehirlere Çinlileri yerleştirmek şeklinde. Öyle ki, bazı şehirlerde Çinli nüfus yüzde 80’lere ulaşmış durumda.
Çin, Müslüman Türk nüfusunun artmasına engel olmak için “doğum kontrolu kanunu”nu acımasızca uyguluyor. Kanuna uymayanlar çok ağır cezalandırılıyor. Uygur kadınlara toplu kürtaj operasyonları yapılıyor. Hamile kadınlar evlerinden alınarak gayri sıhhi şartlarda zorla kısırlaştırılıyor. Sadece 1991’de, sadece Hoten vilayetinin Karakaş ilçesinde zorunlu kürtaja tâbî tutulan annelerin sayısı 18 bin 765. Hamile kadınların karınlarındaki çocuklar çıkarılıp öldürülüyor! Kural dışı doğan çocuklara isim verilmiyor, vatandaşlık hakkı tanınmıyor. Yasağa karşı çıkanlar hapsediliyor.
Müslümanların servet sahibi olmamaları için, ağır vergilerle kazandıkları ellerinden alınıyor. Uygurlar açlık sınırında yaşıyor.
Çin’in nükleer denemeleri Doğu Türkistan’da yapılıyor ve bu da Müslüman Uygurları nükleer etki altında korkunç bir sona sürüklüyor. Nükleer denemeler nedeniyle 210 bin Müslüman ölmüş, binlercesi sakat kalmış, binlercesi kansere yakalanmış, 20 bin özürlü çocuk dünyaya gelmiş.
Bunlar sadece birkaç örnek... Bütün bunları dünya da görmüyor, Türkiye de...
Sizce, Doğu Türkistan’da yaşananlar sadece Müslüman Uygur Türklerinin sorunu mu? Devlet olarak Türkiye ve millet olarak Türkiyeli Müslümanları bu sorun ilgilendirmiyor mu? Eğer mesele “inanç” ise, Doğu Türkistanlılar da Müslüman, biz de... Eğer mesele “ırkî yakınlık” ise Doğu Türkistan, Türklerin ata yurdu; Uygurlar, Türklerin atasının nesli... Eğer mesele insan hakları ise, Doğu Türkistan’daki hak ihlâllari ve zulüm, Bosna’da, Suriye’de, Filistin’de, Çeçenistan’da, Arakan’da ve daha pek çok yerde olandan çok daha fazla. O halde niçin ata yurdumuzla ilgilenmiyor, putperest Çin’in zulmü altında inleyen kardeşlerimize destek olmuyoruz?
Yapılacak hiç mi bi şey yok? Siyasî, diplomatik, kültürel, ticarî, hukukî vb. hiçbir şey yapılamaz mı? Doğu Türkistanlıları gizlice örgütleyip kendi savunma güçlerini kurmalarını sağlamak için hiçbir şey yapılamaz mı?
Türkiye ile Çin arasındaki ticarî ilişkilere dair 2012 tablosu şöyle: 21 milyar dolarlık ithalat, 3 milyar dolarlık ihracat... Bütün suskunluk 24 milyar dolarlık ticaret hacmi için mi? Ya dindaşlarımızın ve ırkdaşlarımızın hak ve özgürlükleri?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Faruk Köse Arşivi