Milyarlarca Müslümanın nicedir umut ve hasretle beklediği on bir ayın sultanı Ramazan, bin bir müjde ile bir kez daha çaldı kapımızı.

Ramazan, her yıl milyarlarca insanın katıldığı bir ruh şöleni, bir ruh yolculuğu. Onun için Yüce Rabbimize ne kadar şükretsek az. Şükürler olsun ki, bu yıl yine Ramazanla coşacak kalpler; gönüller, onun ferah havasıyla yumuşayacak; sokaklar, caddeler, şehirler onun nuruyla aydınlanacak, canlanacak ve tüm Müslümanlar aynı saatlerde oruç tutup aynı saatlerde iftar edecek, “bir” olmaya erecek.

Ramazanla bir kez daha vücutların yanı sıra ruhlar da arınacak kirlerinden. İbadetlerin yatağı oruçla coşacak ruhlar. Kalpler şahlanacak. Şehirler ve insanlar bir kez daha manevi iklimiyle aydınlanacak onun. Şehirler, caddeler, sokaklar Allah’ın boyasıyla boyanacak. Mümin yürekler, ışığa koşan kelebekler gibi oruca koşacak. Kalbi kiralayan geçici duygular kovulacak.

Oruç, milyarlarca insanın her yıl katıldığı bir ruh şöleni. Bir tabiatüstü ziyafet, bir gök sofrası oruç.  Mümin med günü dalgaların kıyıya koşması gibi oruca koşar Ramazan’da. Güneş, bir dağın yarığından çıkarken, bir gül açılırken, bir çocuk okula başladığı an; bir insan şehit olduğu vakit; su, kaynağından çıkarken neyse mümin de oruçta o.

Her Ramazan’ın ayrı bir rengi, ayrı bir kokusu vardır. Ramazan’da tüm hayat, yeni bir renk ve anlam kazanır. Allah’ın boyası… Oruç, en keskin renklerinden bir renktir o boyanın. Her yıl Ramazan ayında o boyaya baştan ayağa batmaktır müminin görevi. Eşyayı ve tabiatı, tabiatüstünü, insanı, tarihi, aydınlatacak ışık, bu boyanın aydınlığından tütecektir.

Ramazan’da zaman, içimizde bir kalp çarpması gibi yürür.

Her işinizde sizinle insanların elleri arasına daima bir çiçek girer; o, Ramazan’dır.

*Sezai Karakoç’un “Samanyolu’nda Ziyafet” adlı eserinden faydalanılmıştır.