Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Türkiye yalnızlığa mı itiliyor?

Türkiye yalnızlığa mı itiliyor?

Geçen hafta, Mısır’daki darbeyi değerlendirmiş ve son cümle olarak “Mısır darbesi ile Türkiye, Mısır’da ve Suriye’de muhalefete düştü. Bu, Türkiye’nin bölgede yalnızlaştırılmasının bir parçası mı yoksa?...” demiştik.

Kaldığımız yerden devam edelim.
2 sene öncesine kadar, aramızdaki bütün sorunları hallettiğimiz Suriye’de, iktidarla beraber değiliz; muhalefeti destekliyoruz.
Geçen haftaya kadar, Mısır’da, Mursi yönetimi ile iş birliği yapıyorduk; şimdi ayran içtik, ayrı düştük. Mısır’da da darbeci iktidarı değil, muhalefeti destekliyoruz. Başta Suudiler olmak üzere, bazı Arap devletleri de darbecileri destekliyor.
Irak ile olan ilişkilerimiz, iki devlet arasındaki ilişki değil; bir devletle bir aşiret arasındaki ilişki gibi…
İran’la ilişkilerimiz, 1979’dan beri bir türlü eski kıvamına kavuşmadı. Bu da malum…
Lübnan ve Ürdün ile pek sorunumuz yok ama bu iki devlet, Ortadoğu ve İslam dünyasının dominant devleti değildir.
Geriye sadece Libya, Tunus ve Cezayir kalıyor. Bunlarla ilişkilerimizin iyi olması da, hiçbir derde dava değil. İyilik hoşluk olsun tadında bir ilişki
Türkiye’nin gittikçe yalnızlaştırıldığının farkında mıyız?
Bu yalnızlaştırma yeni başlamadı… Yani Suriye ve Mısır olayları ile başlamadı. Taa 2008’de Obama’nın başkan seçilmesiyle başladı.
O zamanlarda da yazmış ve “Yeni dünyanın kuruluşunun merkez üssü Ortadoğu ve Müslüman dünyası olacak. ABD, bu yüzden Müslümanlığa bulaşmış bir başkan seçti ki Müslüman halklara sempatik gelsin” demiştik. 2003’te Bush’un Irak müdahalesi ile başı öne eğilen ABD’nin, tekrar güven kazanması gerekirdi. ABD, bunu Obama ile yapmayı planladı.
2008 öncesi ABD’nin kurguladığı yeni dünya, Obama’nın göreve gelmesiyle hayata geçirilmeye başlandı. İşte gördük Kuzey Afrika’yı ve ardından Suriye’yi…
Şimdi de Türkiye “baharlaştırılarak buharlaştırılmaya” çalışılıyor.
Hemen “Bırak hoca bu komplo teorilerini!...” demeyin. Bir fıkra anlatayım.
İki inek konuşuyormuş. Biri diğerine, “Bu sahibimiz var ya, bu sahibimiz!... Sütümüzü alıp sömürüyor… Yavrumuzu alıp sömürüyor… En sonunda da bizi kesip etimizden faydalanarak sömürecek.” demiş. Öteki inek de, “İnanmaaa!... Bunlar komplo teorileri.” demiş.
Valla benim dediğim, Türkiye’deki eylemleri, komplo teorisine bağlayıp rahatlamak ve gerçek sebepleri karartmak değil. Siz isterseniz “öteki inek” gibi düşünebilirsiniz. 27 Mayıs’tan beri yaşadıklarımız ayan-beyan meydanda. Eylemlerin amacı iktidarı düşürmekti ama geri tepti; iktidar şimdi rahat.
Pekiii!... İktidar rahat da, Türkiye rahat mı?
Türkiye’nin rahat olduğunu kimse düşünmesin. Eylemlerle, bütün dünyaya yumuşak karnımızı gösterdik. Dünya bundan sonra hep bu yumuşak karnımıza çalışacaktır.
Yalıtılıp yalnızlaştırılmış bir Türkiye’de, muhalefet, sadece CHP, MHP ve BDP değildir. Türkiye’nin muhalifi, artık bütün dünyadır. Gezi eylemlerinden alınacak ders sadece iç politika malzemesi olarak görülmemeli; yalnızlaştırılan Türkiye’nin vizyonel perspektifine de katkıda bulunmalıdır. Bu sadece iktidarın sorunu değil; muhalefetinde sorunu olmalıdır. Batan bir Türkiye’de, sadece iktidar batmaz çünkü.
Gene söylüyorum; siz “öteki inek” gibi düşünüp düşünmemekte serbestsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi