Faruk Köse

Faruk Köse

“Çakma Din Adamları”nın İslam oyunları

“Çakma Din Adamları”nın İslam oyunları

Bu yazıyı, “Hoca”, “Alim” vb. sıfatlarla piyasada yer bulan, bu sıfatlarla İslam üzerinden prim yapan, ekmek yiyen, şöhret elde eden, nam kazananlar yazmalıydı. Ancak, şahsi çıkarlarına dokunulduğunda bağıranlar, nedense Allah’ın dini üzerinde yapılmaya çalışılan tahribata, deformasyona, reformasyona karşı suskun kalıyorlar. İslam adına piyasaya çıkıp attı mı mangalda kül bırakmıyorlar da, İslam’a laf edildiğinde buna cevap vermiyorlar.

Hal böyle olunca olan oluyor. Olan şu:
Meydan “çakma İslamcı”lara kalıyor; din hakkında söz söylemek “Çakma Alim”lere, “Çakma Hoca”lara, “Çakma Taklit Mercileri”ne düşüyor. Müslümanlar “Çakma Şeyh”ler tarafından İslam’a karşı savaşanlara rabıta yapar hale getiriliyor.
İçimize truva atı olarak girmiş olan bu “Çakma İslamcı”lar, “Çakma Şeyh”ler, “Çakma Hoca”lar, “Çakma Alim”ler, “Çakma Taklit Mercii”leri, “arkalarındaki güç” her ne ise, onların “İslam’ı sulandırıp bulandırma projeleri” kapsamında saldırılarını her geçen gün artan dozda, sistematik olarak sürdürüyorlar.
El atmadıkları hiçbir alan kalmamacasına, İslam’a dair ne varsa bozmaya, tahrip ve tahrif etmeye devam ediyorlar.
İslam sanki onların babalarının malıymış da, kendilerine miras kalmış gibi, üzerinde diledikleri gibi tasarruf etmeye kalkışıyorlar.
Aralarında paslaşarak, ya da “İslam’ı tahrif programının çalışma kolları”nı paylaşarak, yapabildikleri ne varsa yapıyorlar.
Önce kavramlar üzerinde durulduğunu, İslam’a dair kavramların anlamlarını değiştirerek insanların kafalarında İslam adına, ama İslam olmayan bir din algısı oluşturulduğunu daha önce (12.03.2013) yazmıştım. Bunlar, sonra “Şeriat’ın ana kaynakları”na el attılar.
Şeriat’ın ana kaynakları üzerinde oynamadıkları oyun kalmadı. Önce “İçtihad” üzerinde durdular, İslam alimlerinden kalan “fıkıh külliyatı”nı gözden düşürüp müslümanları ondan uzaklaştırdılar. Ardından, kendi “tahrif ve tahrip çalışmalarının birer numunesi olan indi görüşler”ini fıkhın yerine geçirdiler.
Sonra Dinin iki ana kaynağından biri olan “Sünnet”e saldırdılar. Hadisler üzerinde öyle bir şüphe oluşturdular ki, Rasullullah (sav)’i sıradan, hiçbir fonksiyonu olmayan, bugün artık hükmü kalmamış, örnekliği geçersiz bir tarihi şahsiyet olarak sundular. Bunu da Kur’an adına yaptılar. Kur’an’ın “örnek alın” dediği Peygamber’i, “Kur’an’a eş koşuyorsunuz” diye Kur’an’dan ayırdılar.
Sonra sıra “Ana Kaynak”a, “Kur’an”a geldi. Ayetleri eğip büktüler, türlü türlü hallere, “ilahi muradın kastetmediği anlamlar”a soktular. Metinde tahrifat yapamadılar, ama insanları önce Kur’an’ın metninden uzaklaştırdılar, sonra da metne mana verirken tahrifat yapıp, bunu Kur’an diye sundular. Hakkı batıl ile karıştırdılar. Böylece, “Şeriat’ın kaynakları”na itibarı ve ittibayı sarstılar.
Şimdi sıra geldi, itikadi ve ameli hususlara dair her ne varsa, onları tek tek ele alıp her birini bozmaya, deformasyona ve reformasyona, tahrip ve tahrif etmeye...
Mesela bir “Çakma Alim” çıkıp, İslam akaidinin ana direklerinden olan “Kader”i inkâr etmeye, bunu da Hasan-ı Basri Hazretlerine dayandırmaya kalkışabiliyor. Piyasada bir hayli itibarı olan bu zatın yazdıklarına ve yaptıklarına bakarsanız, İslam diye bir şey bırakmadığını, ne varsa silip süpürdüğünü görürsünüz.
Mesela bir “Çakma Şeyh”, bu ülkede dini-imanı kaldıran, Kur’an’ı yasaklayan, hayattan uzaklaştıran M. Kemal’i hafız ve çok dindar biri olarak gösterebiliyor.
Mesela bir “Çakma İslamcı”, bizim cenahta zırvalarına yer bulamayınca “Anti Kapitalist Müslümanlar” adıyla kurduğu grupla ne kadar İslam karşıtı varsa onların eylemlerinde boy gösterip kendine yer edinmeye kalkışabiliyor. “Namaz bir ritüeldir” diyen bu zat, her sayısında mutlaka İslam’a ve müslümanlara sövmeyi ihmal etmeyen bir gazetede, oruçla ilgili olarak, “su” ve “sakız”ın orucu bozmadığını yazabiliyor.
İlginçtir, işte bu “çakma İslamcı”ya destek, özellikle Suriye olayları vesilesiyle İslam coğrafyasında ipliği paza çıkan İran ve Şia’dan gelebiliyor. İran’ın “Taklit Mercii” konumunda üst düzey din alimlerinden Ayetullah Esedullah Beyat Zencani’den...
Yani bir “Çakma Taklit Mercii” çıkıp, “susuzluğu giderecek kadar su içmenin orucu bozmayacağı” fetvasını verebiliyor. Görüyorsunuz, İslam’ın itikadi ve ameli yönlerden tahrifi, müslümanların siyasi basiretinin kapatılması için ne lazımsa yapılıyor. Alimlerimiz, Hocalarımız ise sus-pus oturuyor...
Ey müslüman kardeşim!
Bunlar “Din Adamı”, ama hepsi de çakma!... Sen sen ol, sakın bunları takma!... Ne derlerse desinler, ne yazarlarsa yazsınlar, dönüp asla bakma!... İslam’ın iki kaynağı olan Kur’an ve Sünnet’i, Şeriat’ın dört ana kaynağı olan Kur’an, Sünnet, İcma-i Ümmet ve Kıyas-ı Fukaha’yı sakın bırakma!... Dünyanı da, ahiretini de yakma!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Faruk Köse Arşivi