M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Övgüde Aşırılık ve Peygamberimizin İlk Nebi Oluşu

Övgüde Aşırılık ve Peygamberimizin İlk Nebi Oluşu

Kişide olan meziyetleri söylemek “tahdis-i nimet”tir. Kişide olmayan vasıflarla onu övmek ise kınanmıştır. Mübalağalı övgüler “meddahlık” sayılır. Rasulüllah(a.s): “Meddahların yüzüne toprak saçın”(Sahih-i Müslim) buyurarak hoşnutsuzluğunu dile getirmiştir.

Nimet’in kaynağı insan değil, Allah’tır. Nitekim, “Rabbinin nimetini yâd et”(Duha,11) ayetinde nimet Allah’a nispet edilir. Kişi, nimetin kendinden olduğunu iddia ederse, bu “küfran-ı nimet” olur. Kemâlât ise, Allah’a mahsustur. Peygamberler dahil, yaratıklardan hiçbiri eksiksiz, kusursuz, noksansız ve mükemmel varlıklar değildir. Bu sebeple gerçek övgü, medh ve sena sadece Allah’a aittir(Fatiha,1).

***
Bazı insanlar, övgüde aşırı giderek hem kendilerini hem de muhataplarını tehlikeye atarlar. Hele bu, din alanında olursa daha da tehlikelidir.

Hoca, âlim, imam, müçtehit, şeyh, mürşit, ağabey, reis, kim olursa olsun, bunlarda olmayan sıfatlarla onları övmek, yüceltmek, derecelerini yüksek göstermek, onları hata yapmaz, yanılmaz, günahlardan korunmuş masum kişiler olarak takdim etmek, bu cümledendir. Bu gerçek dışı anlatım ve uydurma rivayetler zamanla gerçekmiş gibi algılanmaya ve o kişileri tabulaştırmaya başlar. Artık onlar, halk nezdinde her söylediği hakikat ve her yaptığı hikmet olan dokunulmaz varlıklar olur. Allah’ın vahyi ve Peygamberin tatbikatı ikinci planda kalır.   

Bu aşırı övgüler ve olmayan sıfatlarla kişileri niteleme hastalığı, zaman zaman Peygamber efendimiz için de yapılmaktadır. Ne yazık ki bazı Müslümanlar, Hz.Peygamber’i Allah’ın Kur’an’da övmesini sanki yeterli görmeyerek kendileri farklı nitelemelerle onu övme çabasına girerler. Bunu yaparken de hataya düşerler. Çünkü, Peygamber’i övme adına yaptıkları isnatların pek çoğu asılsız, mesnetsiz, uydurma haberlerle doludur. Peygamber’i öveyim derken, onun söylemediği sözleri ona söyleterek, “cehennemdeki yerini hazırlamış” olurlar. Rasulüllah(a.s) mütevatir bir hadiste şöyle buyurur: 'Her kim benim adıma yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın" (Buharî,İlm,38; Müslim,Zühd,72; Ebü Dâvud,İlm, 4;vd.). 

***
Bir örnek olması bakımından, sohbet meclislerinde çokça anlatılan bir rivayeti aktaralım: “Adem, su ile çamur arasında iken ben nebi idim.” Başka bir rivayette: “Adem, toprak ve su yokken ben nebi idim.”

Hadis uleması, Peygambere isnat edilen bu sözlerin aslının olmadığını, bunun uydurma bir hadis olduğunu hem de “müttefekun aleyh” olarak zikrederler. Başta, Suyûti olmak üzere, İbn Hacer, Beyrutî, Elbanî, Aclûnî gibi kadim büyük âlimlerle İzmirli İsmail Hakkı gibi yakın geçmişimizin büyük üstatları, mezkur rivayetin kesinlikle hadis olmadığını tespit ile “uydurma hadis” olduğuna hükmetmişlerdir.    

Zaten, hiçbir hadis kaynağında da bu rivayetler geçmez ama her nasılsa bunlar tasavvuf kitaplarında yerini almıştır. Sohbetlerde de, sevgili Peygamberimizi övme adına bu rivayetler derin bir duygu yoğunluğu içinde gözyaşlarıyla anlatılır.

Peygamberimizi övmek için, bu tür uydurma rivayetleri anlatmaya ihtiyaç var mıdır? Daha kimse yaratılmadan önce ilk yaratılan ve yaratıldığında da kendisine nebi’lik verilen bir Peygamber, nasıl olur da Kur’an’da “Hateme’n-Nebiyyîn=Nebilerin Sonuncusu” (Ahzab,40) diye vasıflandırılır?! Şimdi, bu rivayetlerdeki sözler mi doğrudur, yoksa Kur’an’daki ayetler mi?!..

***
Sahih nakli esas alan ana kaynaklardan uzaklaşınca, Kur’an ve Sünnet tatbikatında yer almayan rivayet kültürünün itikadımızı nasıl kaydırdığına sanırım bu “uydurma hadis” çarpıcı bir örnektir. Rabbim, bizi sırat-ı müstakim üzere daim kıl, amin.

NOT: 42KonyaTV’de canlı yayınlanan “Sahur Vakti”nde; Cumartesi:Prof.Dr.Ali AKPINAR, Pazar:Prof.Dr.Mustafa AYDIN konuklarım olacak inşallah, beklerim.

twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
60 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi