Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Hafif müdahale!

Hafif müdahale!

Mısır’da katliamlar yaşanırken ABD hep ikircikli hareket etti. Askeri yardımlarını kestiğini, yok kesmediğini açıkladı. Batı basını ABD’nin cılız tepkisinden söz etti. Hafif baskı seçeneğini kullandığını yazdı. Sabah gazetesi de Suriye rejiminin kimyasal silahlar kullanması karşısında Obama yönetiminin biraz kılını kıpırdattığını ve hafifinden müdahaleye hazırlandığını yazdı. Bu da net değil. Lakin müdahale edecek olursa, bunun çerçevesi belli. El Hayat gazetesinin yazdığı gibi Esat’ı yıkmayacak tarzda, silahlarına müdahale olacak.

Bu yönüyle Suriye’ye müdahale olursa bunun tarzı ilk olacak. BM şemsiyesi olmayacağı ve hava harekatından ibaret olacağı için Bosna ve Kosova’ya benzetiliyorsa da sonuçları itibarıyla aynı olacağını söylemek de mümkün değil. ABD’nin Suriye’de siyasi vizyonu olmadığı için siyasi iradesi de yok. Rejimle bir derdi yok. Taarruz ve bombardıman yapılacaksa bunun iki nedeni olacak. Birincisi, itibarın ikincisi de İsrail’i Suriye’nin silahlarından kurtarmak. Hafif müdahale Esat’a değil, silahlarına olacaktır. İsrail’in daha önce yaptıklarının daha geniş bir devamı olacaktır. ‘Ortadoğu’yu yakarız’ diyen rejim de her zamanki gibi blöf yapmaktadır. Olsa olsa kıçını yakar. Müdahale Suriye halkı için değil İsrail için tasarlanıyor. Veya hem itibar hem İsrail çıkarları. Bir taşla çift kuş. ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey Suriye’deki durumla ilgili şöyle bir tahlil yapıyor, “Suriye bugün iki taraf arasında seçim yapmıyor.

Tersine, birçok taraf arasında seçim yapıyor... ABD’nin seçmesi gereken taraf ise, dengeler değişeceği zaman çıkarlarımızı desteklemeye hazır olmalı. Ancak durum şu anda bunu göstermiyor.” Demek ki, ABD ordusu Suriye’deki durumu nihai tahlilde iki kanat olarak görmüyor. Bir kanat bütün olarak rejim diğer kanat da parçalı olarak muhalefet. Bunu biraz daha açacak olursak Hüseyin Nasr’ın oğlu Veli Nasr, ABD’nin Suriye’ye hiç bulaşmak istemediğini ve hatta Obama’nın içten içe veya içinden Esat’ın kazanmasını dilediğini söylemektedir (‘US never wanted to be engaged in Syria, tacitly accepts Assad’s win’).
*
Kimyasal silahlar kullandığına dair Suriye rejimine yönelik ilk suçlama İsrail’den gelmiştir. İsrail böylece geleceğe devretme ihtimali dahilinde bulunan silahlardan bu vesile ile kurtulmayı hedeflemektedir. Bundan dolayı İsrailli liderler durumdan vazife çıkarmak ve fırsatı değerlendirmek için seferber olmuşlardır. Netanyahu kimyasal saldırıyı kınamış ve Şimon Peres de fırsat bu fırsat diyerekten fakirlerin atom bombası olan kimyasal silahların Suriye’den sökülmesini istemiştir.

İsrail istihbaratı Suriye askeri komuta kademesi arasında 8200 konuşmayı tarassut etmiş ve saldırıyla alakalı buradan maddi bir delile ulaşmıştır. Elbette bunu söyleyen İsrail’in elinde daha korkunçları var. İkinci sürprizi de İran yapmıştır. Hasan Ruhani taraf belirtmeden Suriye’de kimyasal silahlar kullanıldığını itiraf etmiştir. Bu zımni olarak Suriye rejimini suçlamaktır. Zira imkan ve vicdani olarak bunu kullanmaya en yakın ve yatkın taraf rejimdir. Buna mukabil İran’daki askeri çevreler bildiğini okuyor ve Suriye rejiminin dilini kullanarak bu silahları muhaliflerin/teröristlerin kullandığını ileri sürüyor! Mısır rejimi gibi onlar da halkın kendi kendini öldürdüğünü söylüyor. İşte bu rejim de Ortadoğu’da İsrail’den sonra ikinci nükleer güç olmak isteyen rejimdir! Suriye’de kitle imha silahları kullananların safındadır. Bir de bu ülkenin nükleer silahlar edindiğini düşünün! İsrail ile İran ve Suriye mihveri şeytanın sağını ve solunu temsil ediyorlar.
*
Tam da geçmişte kullanılan kimyasal silahlarla ilgili inceleme yapmaya gelen uluslararası bir heyet huzurunda Esat bu silahları kullanmaya nasıl cesaret etti? Bu soruya üç şıklı bir cevap veriliyor. Muhalefetin toparlanması ve Esat’ın Kuseyr ve bazı bölgelerdeki zaferini kalıcı hale getirememesi, savaşın vur kaç fasıllarıyla sürekli hale gelmesidir. Daha öldürücü silahlarla muhalifleri pes ettirmek istemesidir.

İkinci neden ise Humus ve Kuseyr’den sonra Şam bölgesini de temizleyerek muhtemel Cenevre görüşmelerinde avantajlı hale gelmek. Yine aynı doğrultuda Humus-Hermel hattını tahkim ederek; başkent ve sahili olası bir Nusayri devletine hazır hale getirmektir. Üçüncüsü de ABD’nin vurdumduymazlığı ve kılını kıpırdatmamasıdır. Daha önce ABD, rejim tarafından kimyasal kullanıldığını kabul etmesine rağmen, politikalarında bir değişikliğe gitmemiştir. Hatta muhalifleri silahlandırma konusunda sözünü bile tutmamıştır. Kaderin bir cilvesi olarak; Obama 20 Ağustos 2012 tarihinde Suriye konusunda kırmızı çizgilerini ilan etmiş ve bunun merkezine de kitle imha silahlarını koymuştu. Bu konuşmasının sene-i devriyesinde Esat, Obama’ya nanik yapmıştır.

Bu, onun pervasızlığından ziyade ABD ve dünya düzeninin duyarsızlığındandır. Pekala! Beşşar neden Cobar’da BM denetçilerini kabul etmiştir? Bunun cevabı da rejim gibi karmaşıktır. Ahmet Davudoğlu’nun ifadesiyle rejim Cobar’a saldırarak ve karşı taarruz yaparak delilleri karartma imkanına kavuşmuştur. Elbette burada kimyasal silahlar kullanıldığı kurbanları üzerinden inkarı kabil olmayan bir hakikattir. Rejim ise dolap çevirerek bunları muhaliflerin üzerine yıkmaya yeltenmektedir. Han Aseli de yapmak istediği gibi. Rejim BM denetçilerini buyur ederek vakit kazanmış ve iyi niyetini (!) belli etmiştir. Lakin süreç içinde ayak diretecek ve Mustafa Dabi sırasında olduğu gibi denetçileri çalıştırmaz hale gelecektir. Delilleri karartacak veya yanıltacak, yanlış yönlendirecektir. Esat’ın yanlış yapmasının ardında umutsuzuk, işlerin sarpa sarması ve yanlış hesaplar yatmaktadır. Obama açısından da pasif kalmak bir seçenek olmaktan çıkmıştır.

Obama son saldırıyla birlikte gerçekten de harekete geçecek midir? Kıçını kımıldatacak mıdır? Belki. Ama düşük yoğunlukta. Esat’a zarar ve halel gelmesin! Muhalifler 400 hedefin belirlendiğini ve muhtemelen bunların havadan ve denizden vurulacağını ifade ediyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi