Hasan Aksay

Hasan Aksay

Hüseyin Abbas

Hüseyin Abbas

Çok değerli arkadaşlarım oldu. Önden gidenler için yazılar yazdım. Yaşadıkları ölümsüz değerlerin, nesillere bırakılması için yazılması gerekti. Bazan, zaman ve imkan elvermedi. Geçenlerde Mustafa Miyasoğlu kardeşim, arkadan, askerlikte (1956) başlayan, Prof. Dr. Hüseyin  Gülensoy kardeşimi uğurladık. Mekanları cennet olsun. 

Yazmayı, çok isteyip de yazamadıklarım var. Bir kısmı, yazacak şeyin kitaplık olmasından. Babam-annem, ağabeylerim; Prof. Dr. Necmeddin Erbakan; orta birden fakülte bitimine kadar aynı sırada oturduğum Abdulkadir Kocamanoğlu gibi…
Abbas kardeşim de, bu zorlardan biri. Onun zorluğu, iyilik mücadelesi son derece net ve keskindir. Onu tanımadan bakarsan yanlış anlayabilirsin. Sert, inat gibi ciddi yanlışlara düşebilirsin. Oysa, tam tersi; son derece samimi ve fedakardır. Onun keskin, tavizsiz, kararlı karakter çizgilerini fülulaştırmak ise o şahane zirveyi mahvetmektir. Abbas, serttir ama sadece iyiliği hakim kılmak, kötülüğü engellemek; bu yolda vakit kaybetmemek için serttir. Daha iyi veya hızlı bir hizmet yolu diye karar verdiği anda, her imkanını feda edip, yalın ayak yola düşer. Çünkü fani hayatı değil, ölümsüz hedefi önemlidir.   
Benden bir yaş küçüktür. İkimiz de A.Ü. İlahiyat Fakültesi mezunu; İ.Hatip Okulu öğretmeni olduk. AP ile siyasete başladık. Ayrı parti hareketinde olduğumuz zaman dahi, aynı parti arkadaşlarımızdan çok daha fazla, aynı siyasi mücadele içindeydik. Bu konuda CHP Adana milletvekili Mehmet Geçioğlu’nu da rahmetle anmak isterim. İkimiz de Adana milletvekiliyiz ve zıt partideniz. Bir gün gelip dedi ki, “Sana güveniyor ve İslam’ı anlayan biri görüyorum. Bizimkiler İslam’dan pek hoşlanmaz. Küçük şeylerde sorun olmayayım. İslam’a zararlı önemli kanunlarda bana haber ver, milletvekilliğime mal olsa da oy vermem.”  
Abbas, İslam’a, millete ve ümmete, hep daha fazla hizmet gayretinde oldu. Daima hizmette oldu. Hizmetlerini yeterli görmedi. Daha fazlasını yapma heyecanıyla yaşadı ve koştu. Son olarak, köyündeki babasının evini, bahçesini değiştirerek, geliştirerek Kur’an Kursu yaptı. Bir de İmam Hatip okulu yapmak istiyordu. Şimdi, Kur’an Kursunu İmam Hatip Okulu devretmiş. Çok mutlu olmuş. Merhumun cenaze namazını da kıldıran arkadaşımız Ali Acar bey anlatıyor: Köyüne gidip, artık çocuklarımız okumak için şehre gitmeye mecbur değil demiş. Camide abdest alıyormuş. Cemaat, beklemiş, gelmeyince abdest yerine gelmişler ki son nefesinde. Hastaneye götürürken vefat etmiş. Vefatının arkasından güzel bir kıymet bilirlik olmuş. Okula, “Hüseyin Abbas İmam Hatip Okulu adı verilmiş. İnşallah bu okulundan, kendi gibi değerli insanlar yetişecektir.   
Hüseyin Öztürk bir makalesinde, Abbas için, “Şeyh Şamil’in boyu kısası” diyor. Öyle mert, mücahit, İslam ölçülerini esas alan ve bu yolda hiçbir fedakarlıktan çekinmeden sonuna kadar yürüyen bir kardeşimizdi. 
1968’de aradı. Tokat’tan Ankara’ya geldi. “İmam Hatip Okulundaki hizmetlerimi önemli görüyorum. Şimdi, “AP’den milletvekili ol” diyorlar. İstişare için geldim. Delege seçimini kazanırım ama bu hizmette önemli deyip durdu. Meselesi, hiç makam olmadı.
Milli Nizam Partisi’ni kurarken davet ettiğimiz epeyce arkadaş oldu. Milletvekili olanlardan yalnız ikisi, “Olur” dedi. Hüseyin Abbas ve Hüsameddin Akmumcu. Bu ikisinin davete cevapları da çok şahane idi. Rahmetli Akmumcu uzunca bir abdest alıp geldi. Abbas’ı davet için girizgah yapmaya çalışıyordum ki, Abbas bey, “Milli Nizam’a davet değil mi? Milletvekilliği, olsa da olur, olmasa da. Allah’tan niyazımız hizmettir” dedi. Konuşmaya gerek yok. Tamam dedi.
Abbas’tan bahsederken İbni Sina’nın, “Büyük değilim ama, beni içine sığdıracak bir ülke bulamadım. Pahalı da değilim ama, kendime alıcı bulamadım” sözü, Merhum için de biçilmiş kaftandır. Bir yere sığmayacak büyüklenmesi, gururu yoktu. Bilakis olduğu yer ferahlanır, genişlerdi. Çalışkanlığı ve uyumuyla her yerde baş tacı oldu. Onu, sığmadı, sığdırılmadı zannetmek yanlış. Ne sığmadığı, ne de sığdırılmadığı için yer değişti. Hizmet aşkını bir yere sığdıramadı. Öğretmenlikten de, partilerden de yerini dar gördüğünden ayrılmadı. Daha fazla, daha güçlü hizmet imkanı aradı. Yanardağlar, arada bir patlar. Çoğu patlaması isabetli oldu. Sonunda Kur’an Kursu dedi, yaptı. İşi yarılayınca bir de İmam Hatip okulu demeye başlamıştı. Hayatını İmam Hatip ve abdestle noktaladı.
Telefon edip Abbas için bana, başsağlığı dileyen değerli bir arkadaş, ben, “Hiç tavizsiz dosdoğru bir hayat yaşadı” deyince, “Ama MSP’den istifa ettiğini de unutma” demekle, önemli bir noktanın açıklık kazanmasına imkan verdi. Mühim olan İslam’dan, hak, hukuk, millet, devlet davasından sapmamaktır. Kul kusursuz olmaz. İnsan yanılabilir. Ana caddeden sapma yoksa, sapılan dar sokak, üç adımlık yerdir. Böyle şeylerde kazanım, ithamda değil, ehliyle istişarededir. Siyasi sistem particilikse, parti, Hakka ve halka hizmet yolunda hayati bir vasıtadır. Hak değil, vasıtadır. Doğru bir partiden ayrılmanın yanlışlığı, yol sapmamışsa, sadece o hizmetten kopuştur. Hatta yanlıştaki partiden ayrılmamak yanlıştır. Parti, hizmet vasıtası olunca, yanlış parti, hizmetten uzaklaştıran vasıta olur. Otomobilin imalinde fabrikasyon hata, tamirle düzelmiyor. Defolu imalat serisini, fabrika, geri çağırıyor. CHP, 90 yıldır dikta ve darbecilikten kurtulamadı. Kaporta kazası değil, imalat hatası. ANAP kendini tamir edemedi. “Dedemin dedesi de ittihatçı idi” diye yapılan particilik, sadece kendi kendine değil, millete kötülüktür. Particilik, putçuluk değil, fikirle ve milletle birlikte yapılan önemli bir hizmettir. Merhum Abbas, hep ana caddede hizmete koştu. Hizmet parkurlarını değiştirdi. Ama ne durdu, ne şaştı. Nur içinde yatsın.  
Merhuma Allah’tan rahmet niyaz ediyor; yakınlarına, dostlarına, milletimize ve bütün ümmete başsağlığı diliyorum. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hasan Aksay Arşivi