Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Tencerelerde et, kazanlarda siyaset kavruluyor

Tencerelerde et, kazanlarda siyaset kavruluyor

Bugün, bayramın ikinci günü...
Dün “kurban”lar kesildi, etler doğrandı, “pay”lar dağıtıldı... Dolayısıyla da “bayramlaşma” bugüne kaldı...
Bugün “büyük”ler ziyaret edilecek, elleri öpülecek, “dua”ları alınacak; elbette “küçük”ler de “bayram harçlığı” veya “hediye”lerle sevindirilecek.
Bugün sadece “ev”lerde değil, “siyasi parti binaları”nda da “bayramlaşma”lar olacak... Partililer birbirleriyle ve diğer partililerle bayramlaşacak...
Eee, “siyasetçiler” bir araya gelirler de, orada “kulis” olmaz mı?..
Bugün, sadece “kavurma tencereleri” değil, “siyaset kazanı” da kaynayacak...
Kim, ne yapıyor?..
Kim aday olacak?
Kimin şansı ne?..
Herkes bunları konuşacak... Tabiî, MHP ve BDP’liler hariç... Çünkü onlar birbirlerini “rakip” veya “hasım” değil, “düşman” olarak gördüklerinden, birbirlerine “bayramlaşma ziyareti”nde bulunmayacaklar!..
TÜRKÇÜ OLDU KÜRTÇÜ!
MHP kurmayları; “BDP”liler, “Kürt”ler ve “Kürtçe” konusunda o kadar “önyargılı”lar ki, Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatçı’nın yaptığı “ironi”yi bile yanlış anlayıp, adamı “partiden kesin ihraç” talebiyle Disiplin Kurulu’na verdiler... Ülkücüler de belediye binasının önüne “siyah çelenk” bıraktılar.
Oysa Behçet Saatçı’nın yaptığı “Kürtçülük” filan değil, tam aksine “ırkçılık” derecesinde “milliyetçilik”ti!.
Efendim, olayı biliyor olmalısınız...
Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatçı; geçtiğimiz günlerde “Türkçe-Kürtçe karışık bir bayram ilânı” hazırlatıp, bilboardlara astırdı... Kimse bir şey anlayamadı tabiî... Zaten, Başkan’ın vermek istediği mesaj da buydu...
“Anlaşılmasın!”
O “bayram tebriği”nin altına; “Anladınız değil mi?” dedi ve ekledi;
“İşte bu yüzden Tek Millet, Tek Vatan, Tek Dil, Tek Bayrak, Tek Devlet!”
Sizin anlayacağınız;
Adam “Kürtçülük” değil, resmen ve alenen “Türkçülük” yaptı!..
TÜRKEŞ’TEN KÜRTÇE DERGİ
Ama, gel de bunu Devlet Bahçeli’ye anlat!.. Bahçeli; “Qurban Bayramınız piroz be!” ifadesini görünce, “İhraç da ihraç” diye tutturmuş!..
Güler misin, ağlar mısın?..
Şu garabete bakın ki;
Bayram ilânında, aslında “Türkçülük” yapan başkan, “Kürtçülük”ten ihraç edilecek!..
Olayın, bir başka  boyutu daha var... Bahçeli’nin “İhraç” demesi, “Ülkücüler”in de “siyah çelenk” bırakması üzerine Başkan Behçet Saatçı demiş ki;
“Merhum Alparslan Türkeş Kürtçe dergi bile çıkarttırmıştı... Ne yani,  onun mezarına da mı çelenk koyacaksınız?”
Efendim; o derginin izini sürüp, hangi dergi olduğunu ortaya çıkaran Takvim gazetesine göre; Alparslan Türkeş’in çıkarılmasına onay verdiği derginin adı “Kon” imiş...
1979 yılında “tek sayı” çıkarılan “Kon”un Türkçedeki ve Kürtçedeki anlamı “kıldan çadır” demekmiş...
Evet; 1979’un Ocak ayında yayınlanan ve kapağında; “Doğu’ya uzanan emperyalist elleri kıracağız” yazan dergide “Maraş katliamı” eleştirilmiş!..
Sizin anlayacağınız;
“Başbuğ Alparslan Türkeş”in vize verdiği “Kürtçe”ye, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den vize yok!..
Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatçı’nın en çok ağırına giden nedir diye sorsak, herhalde şöyle diyecektir:
“Türkçülük yapayım derken Kürtçülük yapmakla itham edildim ya, yanarım yanarım da buna yanarım!”
Eee, siyaset bu!..
Kimi meramını anlatamaz, kimi de lâfı tersinden anlar!..
TEKİN’İN “PEŞREV”LERİ
MHP’de durumlar böyle... Peki CHP’de “konuşulanlar” ne?..
Bana öyle geliyor ki;
CHP’de konuşulan “iki konu” var... Biri, “aday adaylarının bolluğu”, ikincisi de “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na kimin aday gösterileceği” konusu...
Mustafa Sarıgül mü,
Gürsel Tekin mi?..
Herhalde Can Ataklı değil!..
Evet, CHP’de “aday adayları”nın sayısı çok... Ama, dikkat edin, hepsi de “seçilecek” bölgelerden!.. Yani, herkes “garanti” yerlerden aday adayı olmuş... Garanti olmayan yerlerden “aday adayı” olan yok denecek kadar az!..
Ne de olsa;
Adamlar uyanık!..
“Sarıgül mü, Tekin mi?” sorusunun cevabına gelince... “CHP kulisleri”nden aldığım bilgiye göre; “Sarıgül’ün adaylığı kesin” gibi!.. Peki, o halde Gürsel Tekin niye “aday gibi” dolaşıyor ortalıkta?..
Efendim, o “işin aldatmacası” imiş...
Gürsel Tekin’in; “yalancı pehlivan” rolü oynayıp, ortalıkta “peşrev” çekmesine aldanmamak gerekiyormuş!..
Onun görevi, “dikkatleri kendi üzerine çekmek” ve dolayısıyla “Sarıgül’e yönelik muhtemel eleştirilere kalkan olmak”mış!..
Eğer öyleyse, Gürsel Tekin’i tebrik etmek gerekir... Öyle ya, Sarıgül için kendini feda ediyor.
Mustafa Sarıgül, önümüzdeki günlerde CHP’ye kaydolacak ve daha sonra da “aday”lığı ilân edilecekmiş!..
Dün sabahki “Kemal Kılıçdaroğlu-Mustafa Sarıgül görüşmesi”nde bu durum görüşüldü mü bilmem ama, Sarıgül’ün; “Güzel günler yakında” demesi, kulislerde, “adaylığın onaylandığı” şeklinde yorumlanıyor!..
SARIGÜL’ÜN DOSYALARI!
Peki, Sarıgül’ün CHP’ye girmesi ve adaylığının açıklanması niye bu kadar gecikti?..
Efendim, “dosyalar” meselesi!..
Sarıgül’le ilgili o kadar çok “dosya” varmış ki; bunlar açıklanırsa Sarıgül fena yıpranır, fena hırpalanırmış!..
Gürsel Tekin’in “peşrev”leri de, Sarıgül’ü korumak içinmiş... Ne kadar “az dosya” açıklanırsa, Sarıgül de o kadar az yıpranırmış!..
Uzun lâfın kısası;
Sarıgül’ün İstanbul adaylığına kesin karar verilmiş... Ama ben, sürekli söylediğim sözü tekrar etmek istiyorum...
Malûm, sevgililer ve evli çiftler, birbirlerine “sarı gül” vermezlermiş... Çünkü sarı gül, “ayrılık” demekmiş!..
Mustafa Sarıgül’ün CHP’den adaylığı da “ayrılık”lara yol açabilir!..
“Kılıçdaroğlu’nun ayrılması”na bile!..
Dediydi dersiniz...
ERDOĞAN’I YANILTMAYIN!
AK Parti ile ilgili yazacağım çok şey var... Ama bunları şimdi değil, daha sonra yazacağım...
Şimdilik söyleyeceğim sadece şu:
AK Parti kurmayları; “aday”ları belirlerken, elbette “bakan”ların, “milletvekil-leri”nin ve “parti teşkilatı”nın görüşünü alacak.
Ama, sadece onlarla kalınmamalı ve onların “yanlış yönlendirme”lerine dikkat edilmeli... Çünkü, bazı bölgelerde; bakanlar, milletvekilleri ve parti teşkilatı, ısrarla “kendi adamlarını” aday göstertmek istiyor!..
Oysa “anket”lere kulak verilmeli ve “halkın tercihi” kimlerse, onlar aday gösterilmeli!..
Ama, bunu yaparken de;
Adayların “yerli” ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle “ölünce yorulacak” adaylar olmasına özen gösterilmelidir!
Ben, “bazı ilçe başkanları” ve “aday adayları” tanıyorum ki, “AK Partililik”le uzaktan-yakından ilgileri yok... Meselâ, adam “Ramazan Bayramı”na inatla “Şeker Bayramı” diyor... Meselâ “İçkili Balık Lokantası” işletiyor ama, ısrarla “aday” olmak istiyor!..
Bunlar, Tayyip Erdoğan’dan gizlenmemeli... Adayların özellikleri açıkça söylenmeli ki, Erdoğan, yanlış karar vermesin!..
AK Parti’nin “aday sıkıntısı” çekeceğini sanmıyorum... Öyle ya; oy kullanılacak “200 bin sandık”ta, toplam “800 bin kişi” görevlendiren, yani “her sandığa 4 kişi” gönderebilecek bir AK Parti, aday bulmakta hiç zorlanmaz!..
Düşünebiliyor musunuz;
“800 bin sandık görevlisi!”
Hiç de azımsanacak bir rakam değil... Hele söyleyin, “800 bin oy” alan kaç parti var Türkiye’de?..
Şu hâle bakın;
“800 bin oy” alan bazı partilerin “iktidar rüyası” gördükleri bir ülkede, AK Parti, “800 bin kişi”yi “sandık”larda görevlendiriyor!..
Ama bu durum, hiç kimseye “hata” yapma hakkı vermez!..
BDP’DE SIKINTI BÜYÜK!
BDP’ye gelince... BDP’nin içi biraz karışık... İçi de karışık, dışı da!.. BDP Eşbaşkanı Sebahattin Demirtaş’ın, üzerindeki baskılar yüzünden hayli sıkıntılı olduğunu düşünüyorum...
Öyle sanıyorum ki;
PKK Elebaşı Abdullah Öcalan’ın, önceki gün kendisini ziyaret eden “BDP heyeti” ile gönderdiği mesajda; “Sürece devam” demesi ve ardından da, “Diyarbakır’da Demokratik İslâm Kongresi düzenleyip, Şeyh Said ruhuna uygun çalışmalar yapın” demesi, sadece BDP’yi değil, Kandil’i de sıkıntıya sokacaktır...
Öyle ya;
“Marksist” ve “Zerdüşt”lerin elindeki bir yapı, nasıl “İslâm Kongresi” düzenler ki?..
Şimdilik “parti”lerle ilgili yazacaklarım bu kadar... Ama bitmedi... Bundan sonra, “siyaset”e daha fazla yer vereceğim...
İnşaallah sıkılmazsınız...
Doğu Perinçek’e bir haller oldu...
“Binde bilemem kaç oyu” ile “yeni hükümet kurma” hayalleri kuran, “Güçbirliği” çağrıları ile “iktidar ortaklığı” rüyaları gören Doğu Perinçek, dünkü Aydınlık’ta “bayramı kutlayan” bir yazı yazmış...
Kimlerin bayramlarını kutlamış biliyor musunuz?.. Beşar Esad’ların, Süleyman Demirel’lerin, Hüsamettin Cindoruk’ların, Çetin Doğan’ların, Kemal Alemdaroğlu’ların, Yalçın Küçük’lerin ve Deniz Gezmiş’lerin!..
Pardon; “Ortaçağ’ın Medeniyet Önderi” dediği Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in de bayramını kutlamış, iyi mi?.. “Hz. Muhammed’in topraklarına birer kızıl gül bırakıyorum” demeyi de ihmal etmemiş!..
Merak ettiğim şu: Hz. Muhammed (sav) acaba nereden geldi Doğu Perinçek’in aklına... Dünün “Maoist”i, bugünün “Kemalist”i Doğu Perinçek ve yoldaşları, daha düne kadar “İslâm” ve “Hz Muhammed” denildiğinde “Ortaçağ karanlığı” demezler miydi?.. Ne oldu da, düne kadar “Çöl bedevisi” dedikleri Peygamber Efendimiz’e, bugün “Medeniyet Devrimi’nin önderi” diyorlar?.. Kafalarına saksı mı düştü, ellerinde “istismar” konusu mu kalmadı?!?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi