Faruk Köse

Faruk Köse

Abdullah Gül Bakanlar Kurulu’na Başkanlık ederse...

Abdullah Gül Bakanlar Kurulu’na Başkanlık ederse...

Tam Bülent Arınç üzerinden kurgulanan “kriz”in -şimdilik- kontrol altına alındığını düşünürken, Ak Parti’nin üçüncü “özgül ağırlıklı kurucu”su Cumhurbaşkanı Abdullah Gül üzerinden, “Ak Parti’nin akıbeti”ne ve “siyasetin geleceği”ne dair yeni senaryolar servis edilmeye başladı.
Sanki Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasındaki son günlerin “ana gündem maddesi” olan dershanelere dair “görüş farklılığı” üzerinden yeni bir “politik fırtına” kurgusu devreye alınmış gibi.
Başbakan görüşünü net olarak söylemişken, Cumhurbaşkanı Gül’ün, dershanelerin özel okula dönüştürülmesi konusuna dair “görüş bildirme gereği”ni hissetmesi manidar değil mi? Kanun yapma sürecinde tartışmalar olabileceğine dikkat çeken Gül, “önemli olan bunun kırgınlıklara ve üzüntülere sebep vermeyecek şekilde yapılmasıdır. ...Kanun yapanlar da bütün bunları dikkate alacaklardır” diyerek “bu sözümü dikkate alın” demeye getirdi ve tarafların dikkatini “orta yol”da buluşmaya çekti.
Tabiî Cumhurbaşkanı’nın bu çağrısı üzerine dershane birlikleri, hazırladıkları raporu sunmak için Cumhurbaşkanı Gül’den randevu talep ettiler. Böylece “Başbakan’a Cumhurbaşkanı üzerinden etki etme” siyasetine soyundular.
Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan “Erdoğan üzerinde etki/baskı kurma”ya kalkışır mı? Ya da Arınç gibi “hadi bana eyvallah” deyip kendine başka bir yol mu çizer?
Bu sual etrafında, Gül’ün “başka bir yol” çizmeye kalkışması halinde, o yolun Arınç’ın tuttuğu yol gibi olmayacağına dair yorumlar yapılıyor. Arınç, siyaseti bırakıp torunlarıyla ilgileneceğini açıklamıştı; ancak Gül’ün daha başka bir yol çizeceği üzerinde duruluyor.
Nitekim Abdurrahman Dilipak’ın önceki günkü yazısı tam da bunu dile getiriyordu. Cumhurbaşkanı Gül’ün, hâlâ “Gezi eylemleri”nin ilk günlerindeki “eylemcilere sempati duyduğu”nu söylediğini yazan Dilipak, ardından dikkat çekici bir bilgiyi paylaşıyor: Gül’ün, çoğu Kayserili olan arkadaşlarının, tıpkı AK Parti’nin kuruluş günlerinde kurdukları “PAM” gibi “yeni bir oluşum”un içinde olduklarını, “Türkiye’nin siyasi gündemindeki dalgalanmaları yakından izleyerek değişen ve gelişen dengelere göre, yeni politik alternatifler ve senaryolar üzerinde zihinsel bir hazırlık yapmak üzere istişareler”de bulunduklarını iddia ediyor. Sonra bunu tutup Cemaat’e bağlıyor; “Gül ile Cemaat’in, karşılıklı olarak birbirlerine yakın durmaya özen gösterdiği”ni ima ediyor. Sonra iddialı bir cümle kuruyor: “Gül polemiğe girmiyor gibi gözükse de, Başbakanla aynı yöne bakmadıkları ve aynı şeyleri söylemedikleri yönünde bir kanaat var.”
Peki, Cumhurbaşkanı gerçekten farklı bir yol takip etmeye kalkışırsa neler yapar? Mesela, “uluslararası destek” için yurtdışı ve “ulusal destek” için yurtiçi programlarını yoğunlaştırır mı? Cumhurbaşkanı Gül’ün bu ayın başından itibaren yaptığı yurtiçi gezilerini “başka türlü yorumlamak” mümkün ve doğru olur mu?
Nitekim Sayın Gül, Kasım ayı içinde Erzincan, Kelkit, Gümüşhane, Ünye, Ordu, Giresun ve Mersin’i ziyaret etti. Ayrıca, İran Dışişleri Bakanı, Suriye Türkmen Meclisi üyeleri, Diyabet heyeti, “Freedom House” Başkanı, Pakistan Milletvekilleri ve STK temsilcileri heyeti; Küba, Guatemala, Fiji, Surinam, Myanmar, Polonya ve Seyşeller Büyükelçileri; Azerbaycan Cumhurbaşkanı, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü heyeti, Norveç Kralı, Suudi Arabistan Ulaştırma Bakanı, NATO Parlamenter Asamblesi Başkanı, The Guardian Gazetesi, Google Başkan Yardımcısı, Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi heyeti, ABD Enerji Bakanı, Bağımsız Türkiye Komisyonu heyeti, Tataristan Cumhurbaşkanı, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği heyeti ile görüştü. Köşk’te Muharrem Orucu açma yemeği verdi, “Munch/Warhol” Sergisinin açılışına katıldı, Edinburgh’da Türk vatandaşları ile buluştu, Edinburgh’da Türk-İngiliz 3. Tatlıdil Forumu’na, York Dükü tarafından onuruna verilen akşam yemeğine ve Lüksemburg Büyük Dükü tarafından verilen resepsiyona katıldı, Erzincan Cemevini ziyaret etti.
Gördüğünüz gibi, Cumhurbaşkanının sadece bu ay başından itibarenki programı bile çok yoğun. Bütün bu faaliyetlerin, “Cumhurbaşkanlığı görevi” gereği olduğu söylenebilir ve aksini iddia etmek doğru olmayabilir. Ancak Cumhurbaşkanı’nın bu yoğun programını “sahaya inmek” olarak değerlendirenler de var.
Eğer Cumhurbaşkanı sahaya indiyse bu, gidebildiği yere kadar gider anlamına da gelebilir. Bu kapsamda, ister misiniz Bakanlar Kurulu’na da Başkanlık etsin!.. Zira Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri, Anayasa’nın 104. maddesinde düzenleniyor. Buna göre, Cumhurbaşkanı’nın “yürütme alanına ilişkin” yetkilerinden biri şöyle:
“Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak.”
Şimdi Sayın Gül, mesela dersaneler konusunda bu “Anayasal yetki”sini kullanırsa kim ne diyebilir?
Ne dersiniz, senaryoyu yazanlar, Gül’ü bu kadar hafife alabilecekleri zannına kapılmış olabilirler mi?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Faruk Köse Arşivi