Faruk Köse

Faruk Köse

“İnsanları fişlemek ahlaksızlıktır”, ya sürekli izlemek?..

“İnsanları fişlemek ahlaksızlıktır”, ya sürekli izlemek?..

Son günlerin ana tartışma konularından biri de “fişleme.” MİT’in bazı kurumlarla yaptığı “veri paylaşımı protokolü” üzerinden fırtınalar estiriliyor. Mesela MİT ile Milli Eğitim Bakanlığı arasındaki protokole göre Bakanlık, denetimindeki “her kişi ve kuruluşa ait her türlü bilgi”yi MİT’e aktarmakla yükümlü.

Bu bilgi basında yer alınca her kesimden konuya dair fikir üretilmeye de başlandı. Ancak, bence en ilginç değerlendirmeyi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yaptı: “İnsanları fişlemek ahlaksızlıktır!” Arınç’a göre, “resmî bir görev olmadan insanların takip edilmesi, özel hayatlarına girilmesi, kişilik haklarına karşı saygısızlık yapılması fevkalâde çirkindir, suçtur, ahlakî noktadan bakarsak ahlaksızlığın tâ kendisidir.”

Hükümet 2014’te her vatandaşın cebine “Akıllı (Chipli) Kimlik Kartı” koyacakken, Arınç’ın “insanları fişlemek ahlaksızlıktır!” sözü ne kadar anlamlıdır acaba? Zira, herkese birer “chip” taktığın zaman insanları fişlemiyorsun ama, onları “bütün yaşamları boyunca izliyor, sürekli kontrol ve gözetim altında tutuyor”sun. Çünkü, eğer üzerinde “chip” taşıyorsan, mutlaka bir şekilde izlenmen mümkün. Üstelik bunları, sana “o teknolojiyi satan odakların erişimi”ne de ister istemez açık hale getiriyorsun.

Meseleyi “ahlâk” bağlamında ele aldığımızda buna ne diyeceğiz şimdi?

“Devletle fert arasındaki vatandaşlık bağını somut hale getiren ilk ve temel belge” olarak tanımlanan “Akıllı Kimlik Kartı” hayatı kolaylaştıracakmış. Nasıl mı? “İnternete bağlı” olarak “bütün sağlık kurum ve kuruluşları”nda, “elektronik hizmet süreçlerini kullanan bütün kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör kuruluşları”nda, “sosyal güvenlik”te, “sigortacılık”ta, “banka hesaplarının kaydı”nda ve “bankacılık”ta, “maaş ödemeleri”nde, “e-Devlet hizmetleri”nin her aşamasında bu kartlar kullanılarak... Hatta “seyahat belgesi”, “e-imza” ve “sürücü belgesi” olarak kullanılarak...

Görüldüğü gibi, vatandaşın neyi var neyi yoksa, hayatını sürdürebilmesi için yapacağı her işine dair bütün bilgileri, cebine konulan “chip”le kayıt altına alınıp “internet erişimi”ne açık hale getirilecek.

Peki, “fişleme”yi “ahlâksızlık” saydığımızda, “izleme ve kontrol”e ne diyeceğiz? Zira, eğer “e-Devlet” kapsamında sunulan hizmetlere, internetin bulunduğu her yerden bu kimlik kartı ile erişilebilecekse, bu, vatandaşa da her zaman “erişilebilecek” demektir. Yani vatandaşın şahsına ait hiçbir “mahrem-sır alanı” kalmayacak demektir. Bu “tecessüs” kimin için?

Bu noktada, “Chipli Kimlik Kartları” ile “güvenlik açığı”nın kapatılmasının plânlandığı açıklanması çok manidar. Demek ki vatandaşın bilgilerine erişimde “güvenlik açığı” sorunu varmış. “Akıllı Kimlik Kartları’nın kopyalanması veya sahtesinin üretilmesi eskisi kadar kolay olmayacak” deniliyor. Bu, “olabilecek” anlamına gelir. “Kolay olmayacak, ama olabilecek...” Demek ki, artık “her vatandaşın bir ‘hacklenme sorunu’ olacak!” Manşetleri görebiliyor musunuz: “Vatandaşı hacklediler!...”

Denildiğine göre, “Akıllı Kimlik Kartları” verilirken, “parmak izi” ve “damar izi” alınacak, şifreli kart bu bilgiler ışığında üretilecekmiş. Peki, bundan âlâ fişleme mi olur?

“Chipli Kimlik Kartı”na yüklenen bilgilerin güvenlik altında olduğunu ifade etmek için deniliyor ki: “Bu, bilgilerin yetkisiz kişiler tarafından erişilmesini ve değiştirilmesini olanaksız hale getirir.” Demek ki, vatandaşın kartına “erişebilecek” bazı “yetkili kişiler” var. Kim bunlar? Bunların vatandaşın bilgilerini değiştirmeyeceğini, yönlendirmeyeceğini, başka yerlere aktarmayacağını kim garanti edebilir? “Bazı kişiler” karta erişebiliyorsa, buradan, “başka bazıları” da erişebilir anlamı çıkmaz mı?

Kartta İçişleri Bakanlığınca belirlenen bilgiler saklanacak. Peki, vatandaşın haberi olmadan kartın “chip”ine uzaktan erişimle bilgi yüklenemez mi? Bu bilgi ile, vatandaş kartını belli yerlerde kullandığında ona “ayrı bir muamele” yapılması mümkün olmaz mı? Karta erişebilecek hackerler ya da yabancı gizli servisler, istediği kişiyi fişlemez mi, bilgilerini çekip kullanamaz mı? Hatta, “taklidi yapılamaz” deniyor, ama daha güçlü bir teknolojiye ve yazılım bilgisine sahip olan, kartın talidini neden üretemesin?

Bu “tele-takip sistemi” nereye varır dersiniz?

“ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) İzleme Programı”nı hatırlatmak istiyorum. İnternet üzerinden yapılan her veri akışı, “IP” numaralarını dağıtan ve bir merkezde toplayan ABD tarafından kontrol edildiğine, istendiğinde erişilebildiğine göre, “Akıllı Kimlik Kartları”nın aklını okuyan ABD teknolojisinin, vatandaşın her şeyine “erişebilmesi” mümkün değil mi?

Bu durumda, madem MİT’in fişlemesi ahlâksızlık, teknolojik olalım diye vatandaşı “ABD ve Siyonist odakların denetimine ve erişimine sokmak” ne anlama geliyor?

Ya paranoyak olduğumu ispat edin, ya da bunlara bir açıklık getirin!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Faruk Köse Arşivi