Cemal Nar

Cemal Nar

Barış İçin Teklifim Var

Barış İçin Teklifim Var

Önce şu ayetlere dikkat çekmek istiyorum:

“Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever. Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”(Hucurat 9-10)

Bu ayetlerden anladığımız, kavga eden, araları bozulan iki grup Müslüman varsa, bunların dışında kalan Müslümanlar olaya seyirci kalmayacak, araya girip sulh için çalışarak iki grup arasını ıslah edecekler, düzeltip barıştıracaklar. Bu çok önemli bir emirdir. Terki vebaldir, günahtır. Bu günahı işlememek için Allah’tan korkmak lazımdır. Bu ciddi bir uyarıdır. Eğer bu uyarıya kulak verilmezse, Allah sadece kavga eden iki gruptan değil, bütün Müslümanlardan rahmet elini çeker. Bu da İslam Toplumu için en büyük felakettir.

Peki, bu ıslah nasıl yapılacaktır?

Her ikisine de barışmaları gerektiği bildirilecektir. Bunun için haksız haksızlığını bilecek ve gereğini yapacaktır. Yapmıyor ve kavgaya devam ediyorsa, Müslümanlar diğer tarafla beraber bu azgına vuracak ve mecburen yola gelmesini sağlayacaklardır. Bu zalimler bütün ümmetle savaşı göze alacak değiller ya!

Şimdi bu konunun izahına girişsek laf çok uzar. Bu yüzden kısa ama özlü geçmek zorundayız.

Önce şu tespiti yapalım: Bu kavgayı kim başlattı?

Bize göre M. Fethullah Gülen Hoca Efendi ve cemaati başlattı.

“Ama efendim dershaneyi kapatacaklardı…” denemez. Hükümettir, faydalı görüyorsa kapatır. Yerine ne koyacak, oturur konuşursunuz. Mümkünse anlaşırsınız. Değilse, yargıya gidersiniz. Olmadı, devletle kavga edecek değilsiniz. Mecburen kabulleneceksiniz.

Cemaat böyle yapacağına hükümete savaş açtı. Yargı ve emniyetteki adamları ile hükümeti düşürmek için kısa ve uzun vadeli dosyalar, soruşturmalar yoluyla hükümeti halk nezdinde itibarsızlaştırmaya kalkıştı. Yakında olacak üç seçimde halkı maniple ederek hükümeti düşürmeyi hedefledi.

Hükümet bu planı sezince bütün gücü ile yargı ve yürütmedeki cemaat yanlısı kişilere yüklendi. Hoca bunlara sahip çıktı ve o meşhur bedduayı yaptı ve bütün medya ve cemaat gücüyle iktidara yüklendi.

Olay bundan ibarettir. Şimdi detaya girmeyeceğiz. Ancak cemaat sıkışınca şimdi şöyle diyor:

“Bizim o savcı ve polislerle ilişkimiz yoktur. Hoca onları tanımaz. Yanlış yaptılarsa çeksinler cezalarını. Cemaatin suçu ne?

İyi de, gerçekler öyle değil ki!

Hoca Efendi onlara sahip çıkmadı denilebilir mi? O bedduada “madem onları bizden sayıyorlar, öyleyse biz de kendimizi öyle sayarak diyoruz ki, eğer dine, hukuka….. göre yanlış yapmışlarsa…”

İkincisi, cemaate bağlı bütün medya her şeyi bırakıp bu konuya kilitlenmedi mi? Bu adamlar cemaatle alakalı değilse, onları destekleyen ve hükümeti köstekleyen bu 24 saat canlı yayının anlamı ne?

Şimdi eğri otursak bile doğru konuşalım: Cemaat haksız, yersiz, menfaatsiz, maslahatsız, faydasız, hatta abes ve çirkin bir iş yapmıştır. Bu işin dine, memlekete, Müslümanlara, ümmete, ekonomiye, huzura, barışa vs. hiçbir faydası yok, zararı vardır. Üstelik cemaatin bu zamana kadar güttüğü usule, siyasete, hareket tarzına ve genel anlayışına da terstir. Neden bunu yapmışlardır? Bu cesareti nerden almışlardır? Bu konuda bilgim yok. Zan da “suizan” kısmına gireceğinden, uzak durmamız emredilmiştir.

Her ne ise, görebildiğim kadarıyla Hoca ve cemaat bu işten pişmandırlar. Pişmanlık güzel bir duygudur. Hatta “nedamet tövbedir” der Sevgili Peygamberimiz (sav). İşte burada ben Hoca Efendiden Allah için bir güzel iş bekliyorum ve bunu yapabileceğine de inanıyorum. Nedir mi?

Hoca Efendi Şöyle bir demeç, bildiri, açıklama yayınlamalı:

“Ben bu zamana kadar Müslümanlara hep dua ettim, beddua etmedim. Ama o gün çok dolmuştum, bir boşluğuma geldi, ben de insanım ve bazen duygularıma mağlup olurum; o bedduayı öyle yaptım. Keşke yapmasaydım. Keşke arkadaşlarım yayınlamasaydı. Şimdi görüyorum ki o yolsuzluk dosyaları da çok usulüne uygun yapılmamış. Hele 25 dosyanın mührü açılmadan ilgililerin suçlanması karşısında iyice şaşkınım. Buna binaen bedduamı duaya çeviriyor, o haddini aşan yargı ve emniyettekilerle ilgimi kesiyorum. Kendi üzüntümü Rabbimle paylaşıyor, benim üzdüklerimden de özür diliyorum.”

Bu bildiriyi yayınlamakla Hoca Efendi zaten barışa hazır demektir.

Bunun üzerine memleketin bir grup âlimi, kanaat önderleri bir araya gelip her iki tarafı ziyaret ederek arabuluculuk yapmalıdır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve etrafındaki arkadaşları da kendilerine kurulan tuzağın bittiğini, en azından cemaat tarafından yalnız bırakıldığını görünce, bu ıslah teşebbüsünü teşekkürle karşılayıp kabul etmelidir.

Böylece herkes eski yerine çekilmeli, yine eskisi gibi kendi işine bakmalıdır.

Hoca Efendi İslam’ı insanlara sunma nesillere imanı öğretme işine, eskisi gibi siyasete bulaşmadan, kaldığı yerden devam etmelidir. İktidar da, “bana oy gerek” diyerek, ülkede yaşayan herkes ile iyi ilişkiler kurmaya ve adam kazanmaya devam etmeli, eskisi gibi din görevlilerine, âlimlere, mürşitlere hürmet ve hizmete devam etmelidir. Böylece bu anlamsız kavga geriye bir sürü dersler ve ibretler bırakarak bitirilmelidir.

Biliyorum, bazı kardeşlerimden kimisi bana gülecek, kimisi kızacak, kimisi de “uyumaya devam et” diyeceklerdir. Belki cemaat bile “bizi suçlu gösteriyorsun” diyerek üzülecek veya öfkelenecektir.

Ben doğru bildiğimi yapmaya devam edeceğim. Müslümanlara kavga değil iş birliği yakışır, öyle de yapmalıdırlar. Bizim adam harcama lüksümüz yoktur. Ne M. Fethullah Gülen Hoca Efendi, ne de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gibi insanlar ve etrafındaki cemaatler kolay yetişmiyor. Öyleyse kolayca harcayıp da yok etmeyelim.

Allah aşkına etrafınıza bir bakınız, bu kavgaya kimler sevinmektedir?!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi