Cemal Nar

Cemal Nar

Meal ve Tefsir Evrad-u Ezkâr Olmalı

Meal ve Tefsir Evrad-u Ezkâr Olmalı

Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle dedi: “Bir adam Kehf sûresini okuyordu. Yanında iki uzun iple bağlanmış bir at vardı. O adamın üzerini bir bulut kapladı ve yaklaşmaya başladı. Atı da o buluttan ürkmeye başlamıştı. Sabah olunca, adam Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve bu durumu anlattı. Bunun üzerine Peygamberimiz:

“O sekînedir; okuduğun için inmiştir” buyurdu.”(Buhârî, Fezâilü’l–Kur’ân 11; Müslim, Müsâfirîn 240)

Atların hassasiyeti malumdur. İnsanın hissetmediğini onlar hissederler. Bu yüzden onların hareket dilinden anlayanlar, atının vaziyetinden düşman baskınlarına karşı tedbir alırlar. Eğer insanlar Kur’an-ı Kerîm ile biraz daha fazla veya yeterince meşgul olsalar, demek ki onların da hisleri sekinet ve melekleri idrak edebilecek kadar incelerek duyarlı bir hale gelebilecektir. Böyle bir zevki kaçırmak erbab-ı gayrete gîran gelmeli değil mi?

Her velinin keşfinin açılmasında yoğunlukla yaşadığı ibadetler yanında özellikle öncelediği ve ehemmiyet verdiği bir vesile ibadeti olur.  Bu kimisinde namaz, kimisinde oruç, kimisinde zikir, kimisinde mahlukata merhamet ve hizmet olabildiği gibi, demek Kur’an-ı Kerîm’in tilaveti de olabilir. Evet, “Allah Teâlâ’nın velayetine ve kurbiyyetine, yani dostluk ve manevi yakınlığına giden yollar, mahlukatın nefesleri sayısıncadır” sözü çok doğrudur.

Arkadaşlarıma bazen diyorum ki, “ben şeyh olsam, dervişlerime ders olarak evrad ve ezkarın yanında Kur’an Meali dersini de verirdim.”

Evet, şeyh efendiler bazı manen ilerlemiş müritlere “Kur’an Okuma Dersi” veriyorlar. Bildiğim kadarıyla en büyük ders de bu “tilavet-i Kur’an’dır.” Hafî ve cehrî yollarda giden sûfîler, bu “Kur’an okuma dersinde” buluşuyor, birleşiyorlar.

İyi güzel de, günde bir cüz okuyan derviş, Arapça bilmiyorsa, okuduğu Kur’an-ı Kerim’den hiçbir şey anlamıyor demektir. Oldu mu şimdi?

Evet, Kur’an-ı Kerimin manası bilinmeden okunması bile ibadettir, insana sevap kazandırır, letaifleri nurlandırır, maneviyatı güçlendirir, bir Kur’an-ı Kerim sevgisi oluşturur, ahrette faydası da olur. Tamam. Bütün bunlar çok güzel kazançlardır. Şeyhler de bunlar vesilesiyle Allah Teâlâ’nın rızasını amaçlamaktadırlar zaten. Ama hala bir eksiklik kalıyor. O da şu; yıllardır Kur’an-ı Kerim okuyan bir çok derviş, onun imanını, ahkamını, ahlakını bilmiyor. Oysa bu kadar Kur’an-ı Kerim okuyanın allame olması gerekirdi!

İnsan buna üzülüyor…

Öbür tarafta da bir sürü kitap okuduğu halde, Kur’an-ı Kerim okumayan alimler, aydınlar, enteller var. Çok yazık. İnsan buna da üzülüyor…

Onun için diyorum ki, madem dervişlerin günlük Kur’an-ı Kerim dersleri var. Hiç olmazsa bu hatimlerin adamına göre üçte birini, dörtte birini, beşte birini mealden yapsa.

Yani her gün bir cüz meal okuyarak hatmetse Kur’an-ı Kerîm’i mesela.  Böylece kalbi gibi kafası da nurlansa, bilgi ile aydınlansa, fena mı olur?

İşte “ben şeyh olsam” dediğim bunun içindir. Yoksa hak etmediğim makamlara hırsım olduğunu su-i zannetmeyin. Ben kim, şeyhlik kim! Aklımdan bile geçmez.

Bakınız, bu konuyu destekler mahiyette Ebu Abdirrahman es-Sülemî şöyle diyor:

“Biz Kur’ân-ı Kerim’i öğrenirken aynı zamanda uygulamasını da öğreniyorduk. Bizden sonrakilerse Kur’an’ı miras olarak alacaklar ve onu su içer gibi içeceklerdir. Fakat bu su göğüslerinden aşağıya inmeyecektir; -elini boğazına götürerek- hatta burayı dahi geçemeyecektir.”(İbn Sa’d VI. 172. Bkz. Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: III. 451-452)

Yine onun şu sözü aynı gerçeğe bir başka açıdan parmak basıyor:

“Bizlere Kur’ân-ı Kerimi öğreten sahabilerin söylediklerine göre onlar Hz. Peygamber’den, on âyeti tam olarak öğrenmedikçe ikinci on âyete geçmemişler ve böylece de ilimle ameli birlikte öğrenmişlerdir.”(İmam Ahmed V. 410; Heysemi I. 165; Kenz I/232 (İbn Ebi Şeybe’den.)

Evet, İbn Mes’ud’un şu sözleri pek meşhurdur:

“Biz Hz. Peygamber’den on âyet öğrendiğimizde bunlarla amel etmedikçe ikinci bir on âyeti öğrenmeye başlamazdık.”(Kenz, I. 232 (İbn Asâkir’den). Üç kaynak için de Bkz. Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: III. 451-452)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi