Cemal Nar

Cemal Nar

Bizim Zavallı Almancı

Bizim Zavallı Almancı

İçinde yaşadığımız bu ortam bizim için korkunç bir vaziyettir. Bu vaziyette bazen ağlanacak, bazen de gülünecek çok olaylar cereyan etmektedir. İşte size önce ağlanacak bir olay:

Almanya’ya giden bir Türk işçisi, sabah akşam beraber yaşadığı bir Alman’a sık sık “Müslüman ol” telkininde bulunuyor, o da reddediyormuş. Adam bir gün cana gelmiş ve demiş ki:

“Ulan ben niye Müslüman olayım? Sabah akşam seninle beraberiz. Benden ne farkın var? Ben alkol içiyorum, sen de içiyorsun. Ben zina yapıyorum, sen de zina yapıyorsun. Ben keyfimce konuşuyor, eğleniyor, oynuyorum, sen de aynısını yapıyorsun. Farkımız nedir ki beni senin gibi olmaya davet ediyorsun. Ulan utanmaz, ben hiç olmazsa haftada bir Pazar kiliseye gidiyorum, sen onu da yapmıyorsun. En son camiye ne zaman gittin? Hal böyle iken ayıp olmuyor mu senin ikide bir beni İslam’a davet etmen?”

Bizim sözde Müslüman mahcup olmuş, bir daha Alman arkadaşına Müslümanlık teklifinde bulunmamış. Öyle ya, Allah Teâlâ’nın emrini ne bilsin cahil adam:

“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir. (Saf 2-3)"                                                 

Gerçekten iman etmiş samimi Müslümanların söz ve eylemleri arasında uyumsuzluk olmaz. Yani doğru ve ideal olanı olmamasıdır. Müslümana yakışan tutum, söylem ile eylem arasında tutarlılığın olmasıdır. En azından buna mümkün mertebe dikkat etmek gerekir.  Ayetler bu dikkat ve özeni göstermek gereğini bildirilmektedir. Bunun aksine bir davranış kişiyi hem sözünün geçersiz olması ve muhatabın gözünden düşmesine, hem de ondan öte Allah Teâlâ’nın katında değerinin düşmesine sebep olur.

Ancak bu ayeti yanlış da anlamamak lazımdır. Yani bu ayet bir Müslümanın kendisinin yaşamadığı dini konuları başkalarına asla ve kat’a anlatamayacağı anlamında değildir. İnsan yeri gelir, dini anlatırken yapmadığı şeyleri de söyleyebilir bir bütünlük oluşsun için. Ama bu bizim Almancı kadar aşırı da olmamalı elbette. Yoksa ters teper. Bu aşırılığın kaçınılmaz bedelidir.

Din, yapılmayanların mümkün mertebe söylenmemesi gibi, yapılan iyiliklerin ve kötülüklerin de icap etmedikçe ulu orta anlatılmasını da hoş karşılamaz. İnsanın gerekmedikçe öyle ulu orta kendisini övmesini ayıp sayar, halk içinde, kalabalıkta tevazu gösterini “ucb”, yani kendini beğenmişlikten sayar, başkasının sevgisini kazanmak, bir çıkar sağlamak için amel etmesini ise neuzü billah “küçük şirk” diyerek riya ve süm’a sayar, çirkin görür. Ama yeri gelir, örnek vermek için iyi niyetle anlatılabilir. Hatta öğretmen ve hocalar bu konuda serbesttirler. Öğretme adına yaptıklarını da yapmadıklarını da anlatabilirler. Çünkü başka türlü vazife yapılamaz. O görevin yapılmaması da bir zarardır çünkü. Ama bunu yapan kalbine dikkat etmeli, amacını sorgulamalıdır. Zira Allah Teâlâ’yı kandırmak mümkün değildir.   

Bir gerçeği daha söyleyelim de yorum eksik kalmasın.

O nedir?

Göreceğiz inşallah!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi