Serdar Demirel

Serdar Demirel

İftiradan medet ummak

İftiradan medet ummak

Türkiye’nin ve bölgenin geleceğiyle alakalı yıkıcı ve tesiri yıllarca sürecek bir kavganın toz dumanı içindeyiz. Bu zeminde rahatça işlenen birçok günahın yanında büyük bir günahın da sıradanlaştığına şahitlik ediyoruz: İftira…

İnsanlar amaçlarına ulaşmak uğruna dini terminolojiyi ve nassları yerli yersiz pervasızca kullanabildiği gibi çok rahatlıkla iftira da atabilmekteler..

Doğrusu ülkeye kurulan bu tuzakta, Allah adına kardeşlerine iftira edenlerin çokluğu bizi ürkütüyor. Medya ve internet üzerinden kardeşlerinin namus, iffet, haysiyet ve manevi şahsiyetlerini ayaklar altına rahatlıkla alabilmek ne büyük cürüm, insan inanamıyor!..

Allah’a ve ahirete inandığını söyleyen kişiler bunu yapabilir mi?.. Hele de sözkonusu iftira medya ve internet üzerinden yürütülmekteyse.. Çünkü iftira ne kadar yayılır, etkisi ne kadar büyük olursa cezası da o derece büyük olur..

İftira, bir kimseye asılsız olarak suç, günah yahut kusur sayılan bir söz, davranış veya nitelik isnat etmektir. Yani olmamış bir olayı olmadığını bildiği hâlde olmuş gibi anlatmak veya nakletmek. Hakikatin aksi bir durumu hedef seçtiği kişiye isnat etmek.

Bu yüzden iftira insan üzerinde menfi büyük tesirler bırakır. İftiranın en yıkıcı olanı da insanın namusunu hedefleyen çeşididir. Hele de iftira insanın güvendiği, dost dediği kişi ve çevrelerden gelirse inkisarı da büyük olur.

Nice büyük dostluklar iftira sonucu bitmiştir. Nice büyük dostluklar bir iftira sonucu düşmanlıklara evrilmiştir. Sebep ne olursa olsun itfira atmak bütün dinlerde ve bütün örflerde kötü görülmüştür. İslâm’da ise büyük günahlardan kabul edilmiştir.

Zira toplumsal dayanışmanın ve birliğin düşmanıdır iftira. Bu yüzden dinimize göre bu dünyada da iftira atana ağır ceza verilir. Kanunların güdük kaldığı ülkelerde, bizde olduğu gibi, iftira suçu cezasız kaldığından rahatlıkla yaygınlaşabilmektedir.

Kur’an, iftiranın yıkıcı ve şahsiyet cellatı karakterini, günah boyutunu meşhur ifk olayı üzerinden ölümsüzleştirir ve Müslümanların bundan kaçınması gerektiğini öğretir.

Hani Efendimiz (sas) bir defasında çıktığı gazveye Hz. Aişe validemizi de götürmüştü. Dönüş yolunda kamp kurmuşlardı. O da ihtiyaç için kamptan biraz uzaklaşmıştı. Kampa döndüğünde gerdanlığını düşürdüğünü farketmiş, bulmak için tekrar geri dönmüştü. Bu arada kervan yola çıkmış, Hz. Aişe’nin devenin üzerindeki gölgeliğin içinde olduğu zannedildiğinden geride bırakılmıştı. Döndüğünde kervanın gittiğini görünce kendisini almaya gelmeleri için orada beklemeye başlamıştı.

Olan da bundan sonra olmuştu. Kervanın arka gözcüsü Safvan b. Muattal Hz. Aişe’yi devesine bindirerek kervana yetiştirmişti. Kalbinde hastalık olanlar bu fırsatı kaçırmak istememişlerdi. Başta münafıkların reisi Abdullah b. Ubey olmak üzere bunlar Hz. Aişe’ye zina iftirasını atmışlardı.

Peygamber şehri Medine’nin huzur atmosferi bir ay bu iftira dedikodusuyla zehirlenmişti. Başta Efendimiz (sas) ve pâk eşleri Hz. Aişe olmak üzere mü’minler bu iftira sebebiyle sarsıldılar. Tâ ki Nur suresi bu iftirayı açığa çıkarana kadar:

“O uydurma haberi getirip bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır. Onlardan (elebaşlık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır.

Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: ‘Bu, apaçık bir iftiradır’ demeleri gerekmez miydi?

Onların (iftiracıların) da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki şahitler getiremediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler.” (Nur: 24/11-13).

Şimdi, İslâm’ı kendisine referans aldığını, hayatını Allah ve ahiret inancıyla anlamlandırdığını söyleyen kişi ve çevrelerin Allah’ın gazabını celbedecek iftiradan medet ummaları nasıl izah edilebilir?

Efendimiz (sas) Müslümanı tanımlarken;  “Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği, emin olduğu kimsedir” (Buharî: 1/13, hn. 10; Müslim: 1/65) dememiş miydi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Serdar Demirel Arşivi