Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Ölmek yerine, susmak!

Ölmek yerine, susmak!

Bizim oralarda ‘hır durmak’ diye bir tabir vardır. Rahat durmak anlamına gelir. Bana bu ifadeyi çağrıştıran Fethullah Gülen’in İtalyan gazetesine yaptığı açıklama oldu. La Repubblica gazetesine verdiği özel röportajda, son dönemde Türkiye’de yaşananların sorumlusu olarak gösterildiği hatırlatılan Gülen, “Ölümümle Türkiye’nin sorunlarının çözüme kavuşacağını bilsem, her gün bin kez ölmeyi tercih ederim” ifadelerini kullandı. Şu mübalağaya bakın! Mübalağa da tevazu veya tevazuda mübalağa var mıdır? Bu ifade bana tırmalayıcı ve rahatsız edici geldi. Çünkü hakikati aksettirmiyor. Konuşması çelişki yüklü. İnsan genelde çelişkiye aynı anda işlemez ve düşmez. Ama Gülen’in konuşmasında çelişki zaman ayarlı. Demirel gibi bazıları geniş zamanlar içinde yaptığı farklı tutum ve ifadelerle çelişkiye düşer. Bundan dolayı Demirel de çelişkileri mazur göstermek için ‘dün dündür, bugün bugündür’ klişesinin arkasına sığınmış veya savrulmuştur. Gülen ise aynı anda ve ilk anda kullandığı ifadelerde çelişkiye düşmektedir. Türkiye’nin kendisinden kurtulması için ölümüne ihtiyaç yoktur. Susması veya rahat durması kafidir. Ondan ötesi lütuf olur. Zaten Gülen Bediüzzaman gibi olsaydı herhalde bu ifadeyi şöyle kullanırdı: Ölümüm sağlığımdan daha fazla hizmet edecektir! Mesela tamir yolunda ilk hareketini yaparak, adımını atarak; yerli ve yabancı basının çanak tutmasına ve mikrofon uzatmasına aldırmadan ve iltifat etmeden suskunluğu ihtiyar ve iltizam ederdi. Konuşmanın fayda vermediği günlerde susma orucunu yeğlerdi. Lakin o kendisiyle çelişme yolunu seçmiştir. ‘Herkes konuştu, o sustu’ bahanesi altında hiç durmadan laf yarışına girmiştir. Bir taraftan ölümü dileyecek, diğer taraftan da çilehanesinde hiçbir faniye nasip olmayacak kadar dünyaya konuşacak! 

Hallac tartışmalı bir kimlik ve kişiliktir ama amiyane tabirle onun bir sözüne bitiyorum. İnne hayati fi memati. Hayatım ve diriliğim, ölümümdedir. Hoca’nın hizmeti ve hayatı da aslında suskunluğundadır. Ama o,’ ölsem mi, ölmesem mi’ med ve cezirlerinin ve sorularının eşliğinde sürekli konuşuyor. Burada samimiyet eksikliği sırıtıyor. Saflık bitmişse samimiyet can çekişiyor demektir. Daha önce de bir takıntısı vardı ve kendisinden manevi olarak kurtulmak isteyenlerden bahsediyordu. Bunun karşı kitlelerde aksi sedası şöyle hissedilecektir: Hep hayatımıza girmek zorunda mısın? Kendini bize dayatmak zorunda mısın? Buna hakkın var mı? Herkes hayatlarına girmenin bedelini bir şekilde ödüyor. 17 Aralık sürecinde ekonomik olarak yaşadıkları gibi. İslami camia olarak gerçekten de büyük iddialara değil fıtri tavırlara ve samimiyete ihtiyacımız var.

Hallac’dan girdik sufilerden devam edelim. Sufilerin meşhur sözlerinden birisi şudur: Vucuduke zenbun la yukasu aleyhi zenbun aher! Varlığın günahtır ve onun ötesinde başka bir günaha ihtiyaç yoktur! En büyük günah tevazu suretiyle gelen kibirdir. Bu kibirlilerin kibrinden daha büyük ve daha kötüdür. Sağ gösterip sol vurmak ve bu suretle aldatmaktır. Suret-i haktan görünmektir.  Hazreti Ali’den menkul bir söz vardır. Buyururlar ki, en büyük düşman, hilesi gizli olandır (ekberü’l a’dai ehfahum mekideten). Elbette bu Şia için geçerli olduğu gibi Şia meşrep anlayışlar için de geçerlidir. Her fikrin rafizisi vardır. Nurcuların da rafizileri çoktur. İbni Ataullah İskenderi de milletin başında dolaşan taat sarhoşları için şunu söylemiştir: Zillet, iftikar getiren bir mâsiyet ve günâh; izzet ve kibir getiren bir ibâdet ve tâatten daha evladır! 

Süleyman Şah Türbesi ile alakalı sızıntılar veya kayıtların yayınlanması akıllara Adana’da MİT TIR’ına düzenlenen operasyonu getirmiştir. Artık siyasi çekişmeler milli güvenlik veya milli çıkarlar üzerinden yürütülmektedir. Kimsenin ölmesini istemeyiz ama susmasını istemek de hakkımızdır. Ölümü istemek hakkımız da haddimiz de değildir. Allah’ın işine ve cilvelerine karışmak olur. Lakin hayır için konuşma ve hayır için susma prensibi çerçevesinde susmasını yeğleyebiliriz. Susmak ‘mutu kalbe en temutu/ölmeden evvel ölün’ sırrına da uygundur. Susmasını bilen için ölmeye gerek yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi