Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Nereye kadar Ergenekon!..

Nereye kadar Ergenekon!..

Geçen dönem AKP’den milletvekili olan bir tanıdıkla karşılaştık. Eski parlamenter tanıdık söze “Bu Ergenekon ne olacak? Nereye kadar gidilebilecek?” sorularını yönelterek başladı. Bizden beklediği cevabı alamamış olacak ki “Devlet kendisinin böylesine sorgulanmasına izin vermez. Devlet geçmişte ülkeyi yönetenlerin de bilgisi dahilinde yapılmış bir takım eylemleri böylesine ortalığa dökerse kendisi zarar görür” diyerek düşüncesini açıkladı.

Anladım ki, muhatabımız devletin kutsallığı noktasında takılıp kalmıştı.

Bazı konulara dikkatini çekmek maksadıyla düşüncemi kısaca aktardım: “Ergenekon soruşturmasının başladığı günden bugüne kadar her gün gazetelere öylesine bilgiler akıyor ki insan şaşırıp kalıyor. Ve bunların hepsinin devlet adına ve devleti korumak için yapıldığını şahsen anlamakta güçlük çekiyorum. Pek çok faili meçhul cinayetin arkasından Ergenekoncuların çıktığı görülüyor. Elbette biz medyaya yansıyanlara göre konuşuyoruz. Bunlar ne derece doğrudur ya o da yanlıştır kararını mahkeme verecek” dediğimde muhatabım hala devletin kendisini didikletmeyeceğini ısrarla vurguluyor ve bu iş bir noktada kapatılacaktır diyordu. Elbette bu da olabilir ve Ergenekon olayının bu şekilde sonuçlanması ülkemiz bakımından pek de sürpriz olmaz.

Baktım muhatabımla bu konuda pek bir ortak noktamız yok, dinlemeyi tercih ettim. çünkü, yabancısı olmadığım bir anlayışla karşı karşıyaydım ve devlet için fertlerin hiçbir önemi olmayan bir yaklaşım sergileniyordu. Devlet elbette önemliydi. Toplumun huzur ve güveni için böylesine bir organize yapılanmaya ihtiyaç vardı. Hatta bir mecburiyetti. Ancak, toplumun huzur ve güvenliğinin sağlanması için oluşturulan bir organizasyonun bir başka oluşum ile fertlerin canına ve malına yönelik eylemlerin aklanması bana ters geliyor.

Hemen belirteyim ki eğer Ergenekon soruşturmasında işin sonuna kadar gidilemeyecekse bu yola hiç girilmemesi gerekirdi. Elbette devlet sırrı olarak nitelendirilebilecek bir takım eylemler konusunda ilgililer gereken gizliliğe dikkat edeceklerdir. Ancak, kontrolden çıkmış güçlerin kendi kafalarından bir takım kararlar alıp, infazlar gerçekleştirdikleri iddiaları doğru ise mutlaka sonuca ulaştırılması gerekir.

Bu arada aylardan beri gazetelere her gün yeni bir olay yansıyor ve insanlar adeta şoklarda. öyle anlaşılıyor ki son yılların tüm cinayetleri ve bir takım gizli kalmış olayları Ergenekon’a dayanıyor ya da dayandırılıyor.

Dağlıca’dan Susurluk’a ve faili meçhul cinayetlere kadar her taşın altından Ergenekon çıkıyor.

Gazetelere yansıyan şu bilgi bile insanı şaşırtıyor:

“özal’ı yaramazlık yaptı diye vurdular. Hiram Abas ve Bahriye üçok katillerini tanıyordu. Şüphelenmesinler diye tanıdıkları kişiler görevlendirildi.”

İşte size dikkat çeken bir başka başlık daha:

“Ergenekon’dan TİKKO’ya silah”

çatlı’nın Ergenekon bağlantısı ya da bazılarının bir takım dış operasyonlarda kullanılması gibi her olay gelip Ergenekon’a ilişkilendiriliyor. Sanıyorum bu noktada devleti korumak için ve devlet adına ve devleti yönetenlerin bilgisi dahilinde yapılanlar ile bir süre sonra kendilerini güçlü gören bir takım kişiler şahsi düşünce ve yaklaşımlarını ölçü alarak zararlı kişiler ve fikirler belirleyerek bunlara karşı operasyonlara girişmişlerse o zaman iş çığırandan çıkmış devleti korumak adına kişisel tatminler hareketi belirleyici olmuş demektir ki buna da hiçbir devlette izin verilemez; verilmemeli.

Sanıyorum bu noktada devleti korumak için, devlet adına ve devleti yönetenlerin bilgisi dahilinde yapılanlar ile bir süre sonra kendilerini güçlü gören bir takım kişilerin kişisel düşünce ve yaklaşımlarını ölçü alarak zararlı kişiler ve fikirler belirleyerek bunlara karşı operasyonlara girişmişlerse o zaman iş çığırandan çıkmış demektir.

Bu arada Susurluk Araştırma Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış yaptığı açıklamada soruşturmalarının çevik Bir tarafından engellendiğini belirterek JİTEM’e dikkat çekiyor ve “Susurluk’ta ortaya çıkan olaylar zincirini araştırırken yasal ve fiili engellerle karşılaştık” diyor. Dolayısiyle Susurluk olayının karanlıkta kalışını bu engellere bağlıyor. Ergenekon soruşturması sırasındada savcılar yasal ve fiili engellerle karşılaşıyorlar mı bilmiyoruz. Elbette yasal engellere herkes uymak zorundadır. Ancak, Ergenekon olayında fiili engeller aşılıp işin köküne inilemeyecek ve dağ fare doğurdu olacaksa bu yola hiç girilmemiş olması sanıyorum daha iyi olurdu. Hiç olmazsa gerçekten devlet adına gerçekleştirilmiş bazı eylemler ortaya dökülmemiş ve didiklenmemiş olurdu.

Bu arada insanın aklına şu soru geliyor. Eğer bu tür yapılanmalar şu ya da bu şekilde kendilerine yasal dayanaklar buluyorlarsa hemen yeni bir anayasa yapılması ve buna uygun yasal düzenlemeler yapılarak bu tür illegalitelere meydan vermeyecek bir yapı oluşturulması, eskiden oluşmuş yapılarda tasfiye edilemez miydi?


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi