Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Aynaya Bakınca Ne Görüyorsunuz?

Aynaya Bakınca Ne Görüyorsunuz?

Aynaya baktığınızda ne görüyorsunuz? Kemik ve etten yüzünüzü mü? Sadece dış yüzünüzü görüyorsanız kalp gözünüz kapalı ve aynanız kirlidir. Aynaya baktığınızda iç yüzünüzü görüyorsanız kalbiniz tezkiye olmuştur.

AYNADA KİMİ GÖRÜYORSUNUZ?                                                                                               

Aynaya bakınca kimi görüyorsunuz? Bir misal olsun: “Ayna tuttum yüzüme / Ali göründü gözüme / nazar eyledim özüme / Ali göründü gözüme” sözlerinin yaşattıklarına benzer hâller yaşadınız mı ayna karşısında? Fakirin ayna sıkıntısı yok şükür. Ali Hocam ve dostlarımın aynasında kendimi görürüm.

Bu imkânımdandır ki sık sık ayna tutarım kendime, sûretimle sîretimin aynı olmadığını görürüm. İçimde bir derviş yaşıyor, Vav gibi huzur ve teslimiyet içinde. Gönlü hoş ve ulvî cezbe ile sarhoş.

“EY DOST! AYNAYA İYİ BAK”

Aynaya bakın ve kendinizi seyredin. Aynadan yansıyanlar, asıl var olanın yansımasıdır. Aynalar yalan söylemez. Hakikatiniz neyse aynada görülür. Aynada gördüğünüzün yalnız kemik ve etten kaplanmış bir beden olduğunu mu zannediyorsunuz? 

“Ey dost! Aynaya iyi bak.” Kalbimiz ve gönlümüz bir aynadır. Kalp temizlenince ayna gibi olur. Allah’ın ayna gibi gönlünü cilaladığı insanlarla dost olmak gerek. Gönlü pak, kalbi temiz olan aynaya bakmaktan korkmaz. Aynaya baktığında kötülüğünü, sahteliğini, şeytanlığını görenler aynadan korkarlar. Aynanız nefsinizle kirlenip paslanmışsa güzellikler yansıtmaz.

AYNALAR YALAN SÖYLEMEZ

Ayna sende olanı, sana yansıtır. Sende olmayanı yansıtmaz. Yüzünde gözünde ne varsa onu gösterir. Aynalar yalan söylemez. Kalbinizi ve gönlünüzü göremiyorsanız, iyi aynaya ihtiyacınız var. Başkalarına iyi ayna olmaya bakın.

Aynaya baktığınızda asıl kendinizi görebiliyor musunuz? Yoksa olmak istediğiniz başka birini mi? Ya da bir başkası olduğuna herkesi inandırmak isteyen birini mi? Egonuzla, benliğinizle şişmiş sûretinizi mi görüyorsunuz, yoksa iç yüzünüzü mü?

Eğer aynaya baktığınızda nefsin hatlarından tecessüm etmiş yüzünüzü görüp kabarıyorsanız, sizin aynanız lekelidir. Aynanız değiştirin. Gönlünüzü, kalbinizi gösterecek bir dost ayna bulun. Aynaya bakışınız kendi sûretine hayran beşerin ayna tutkusuna benzemesin. Bu güruhun aynaya baktığı gibi bakmayın aynaya.

Aynalar olmasaydı, kendimizi bilemezdik. Aynanızı iyi seçin ve aynaya iyi bakın. Aynaya bakmak marifettir. Aynaya bakma tâliminde Necip Fâzıl’ın “Aynalar” şiirini çokça meşk ediyorum. Onun aynaya her baktığında yüzünde gördüğü günahlardan dolayı büyük ıstırap çektiğini anlayınca aynaya bakışım değişti.

“AYNALAR BAKMAYIN YÜZÜME DİK DİK”

Uzun yıllar Allah’tan habersiz geçen büyük şairin hayatı Abdülhakîm Arvâsî Hazretleriyle tanışınca değişir. Kalp ve dimağını temizleyecek aynasını bulmuştur. “Aynalar” şiirinde onun aynalarla arasının açık olduğunu anlamak mümkün:

“Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik / İşte yakalandık, kelepçelendik! / Çıktınız umulmaz anda karşıma / Başımın tokmağı indi başıma” mısralarında aynayla yüzleşen şair günah içinde kaybettiği yıllarına esef ediyor. Aynaya vicdanını aktarıyor. Kendini kirlenmiş buluyor. “Çıkamam, aynalar, aynalar zindan / Bakamam, aynada, aynada vicdan / Beni beklemeyin, o bir hevesti / Gelemem, aynalar yolumu kesti.”

“AYNALAR SÖYLEYİN BEN KİMİM?”

Ham ve nefis ehliyken baktığı aynalar şairin günahlarıyla doludur. Bu hamlık içindeyken aynalar “zindan”a dönüşmüştür. Kimse bilmese bile aynalar bilmektedir. Her günahında aynalara yakalanmakta ve acı duymaktadır. Bu sebeptendir ki “Aynadaki Yalan” romanında kendi iç yüzünü yazmıştır.

“Aynalar söyleyin bana ben kimim?” diyen şair, aynadaki “Ben”i yeterli bulmuyor; çünkü insan sadece sûretten ibaret değil. “Aynadaki Hayâlime” şiirinde de “Akmayan yaşlarla sıcacık yüzün / Yavrum, bugün seni pek ölgün gördüm” diyerek kendi aynasına sitem eder.

EFENDİMİZ: “BEN ALLAH’IN CİLALADIĞI BİR AYNA GİBİYİM, BANA BAKAN KENDİNİ GÖRÜR”

Efendimiz s.a.v., “Ben Allah’ın cilaladığı bir ayna gibiyim. Bana bakan kendini görür” buyuruyor. Hz. Mevlânâ’nın sözüyle, “Her peygamberin verdiği öğüt aynıdır: Sana ayna olacak insanı bul. (…) Kendini bu yeni insanın aynasında görmeye başlarsın. Var olanı değil sende eksik olanı gösteren sihirli bir aynadır o.”                                                                                                                                     
Aziz Mahmud Hüdayi Hz.lerinin “Âyinedir bu âlem, her şey Hak ile kaim / Mir’at-ı Muhammed’den Allah görünür daim” sözünde, Allah’ın güzelliğinin Efendimiz s.a.v.’in kalp aynasında görüleceği dile getirilmiştir.

EBÛ LEHEB İLE HZ. ALİ’NİN, EFENDİMİZ’İN AYNASINDA GÖRDÜKLERİ BİR DEĞİL

Efendimiz s.a.v. ashabıyla otururken, lânetli Ebû Leheb meclise girip, (hâşâ sümme hâşâ) meşum diliyle “Yâ Muhammed birçok yerleri gezdim, senden daha çirkinine rastlayamadım” deyince, “Doğru söylüyorsun Yâ Ebû Leheb” der. Leheb bir kez daha, “Herhalde dünyanın en çirkini sensin” der. Efendimiz s.a.v. tekrar “Haklısın Ya Ebû Leheb” diye cevap verir. O lain beşer uzaklaşınca Hz. Ali r.a. içeri girer: “Yâ Muhammed! Bu dünyada senden güzelini göremedim. Sana baktıkça içime huzur doluyor” deyince,  “Doğrusun, Yâ Ali” diye hitap buyurur.

Meclisteki sahabe: “Yâ Resûlallâh, biraz önce Ebû Leheb geldi “Ne kadar çirkinsin” dedi. “Doğru söylüyorsun” dediniz; şimdi Ali geldi, “Ne kadar güzelsiniz.” dedi, O’na da “Doğrusun” dediniz. Hikmeti nedir? diye sorunca, Efendimiz s.a.v., “İnsan insanın aynasıdır. Kişi kendisi nasılsa, karşısındakini de öyle görür” buyurur.

DOST BİLDİĞİNİZ AYNALARA BAKIN

Tasavvufta kalp ve gönül bir aynadır. Bu aynaya Allah’ın tecellisi ve Allah dostlarının nuraniliği zuhur edebilir, bilene. Kalp tecellî aynasıdır. Allah isim ve sıfatlarıyla gönülde tecellî eder.

Bu sebeptendir ki kalbiniz dostluk mertebesine erişmişse dost bildiğiniz aynalara bakın? Dolunay gibi gönüllerin yüzünüze yansıdığını görmeye başlarsınız ki siz artık bahtiyarsınız.

İNSAN-I KÂMİLLER AYNADIR

Mürşidin gönlü aynadır ki, oraya bakan müridin gönlü de o aynadan gelen feyzi içine alır. Bakmasını bilen için insan-ı kâmiller düzgün gösteren birer aynadır. Onlara bakanlar, onların ahlâkıyla ahlaklanırlar. Mü’minlerin gönülleri karşılıklı aynadır; birbirlerine irşat ve feyz aksettirirler.

Allah’ın göründüğü en geniş ayna gönüldür. Gönül Allah’ın evidir. Allah müminin, insan-ı kâmilin gönlünde tecellî eder. Böyle bir gönül bütün âlemleri kapsayan bir açıklığa sahiptir.

Cemal, yâni gönül güzelliği ile ayna bezm-i elest’te birbirine müptelâdır. Cemal sahibi aynaya âşıktır. Ayna cemâle, cemale bakar ezelden beri. Onun içindir ki Hz. Mevlânâ, “Âyînemiz âyîne-i pür-mânâdır”, yâni “gönül aynası, dünyâ sevgisi, mal-mevki hırsı gibi mânevî tozlardan temizlenirse onda hem yaratılanlar hem de Yaratan görülebilir” demiş.

Niyâzî-i Mısrî Hz.leri ne güzel demiş: “Halk içre bir âyîneyim herkes bakar bir ân görür / Her ne görür kendin görür ger (eğer) yahşi ger (eğer) yaman görür.”

Âlimlerin tevhide aykırı buldukları, İbn Arabi Hz.lerinin “Yaradan sizin aynanızdır, yani sizin kendi özünüzü seyrettiğiniz bir ayna. İnsan, Hakk’ın aynasına baktığında kendini görür. Allah da kendini insanda seyreder” sözünü sadece aynanın ehemmiyetine dair tarafıyla bilmek gerek.

HZ. MEVLÂNA, ŞEMS’İN AYNASINDA KENDİ GÜZELLİĞİNİ GÖRDÜ

Şems Hz.leri, Hz. Mevlanâ’ya ayna oldu. Şems Hz.lerinin aynasında gördüğü kendi eşsiz güzelliğine hayran oldu. Gönlündeki Allah aşkını Şems Hz.lerinde yaşattı. Allah cemalinin parlak tecellilerini onun aynasında görüyordu.

Aynada görünen, kişinin kendi dünyasıdır. Ayna ne kadar cilalı ise, kendine yansıyan görüntüyü de o kadar iyi temsil eder. Mesnevî’deki hikâyeyi dinleyelim: 

“Bir gün padişah Türk ressamlarıyla Çin ressamlarını çağırtır. Onlara bir oda verir ve odanın duvarlarını süslemelerini ister. Araya da perde koyar ki biri diğerinin yaptığı resimleri görmesin. Çinli ressamlar duvarları süslemeye başlarlar, Türk ressamlar da duvarları süslemeyip cilalamaya başlarlar. Verilen mühlet dolar. Aradan perde kaldırılır, Çinlilerin yaptıkları resimler, Türklerin cilaladığı duvara akseder ve cilalı duvardaki görüntü daha güzel olur.” 

İnsan kendi gönül aynasını temizleyip parlattığı zaman, karşısındaki insanın görüntüsü o aynada güzellikler hâlinde yansır ve insan karşısındaki varlığı güzel görür; ayna kirli olduğu zaman da karşısındaki varlık çirkin görünür.

Aynaya gönül gözüyle bakıldığında gören de görünen de aynıdır. Mânevî hakikatler gönül aynasında tecellî edince gönül, ilahî nurların ve güzelliklerin kaynağı haline gelir.

GÖNÜL AYNANIZI CİLALAYIN

Efendimiz s.a.v.’ın “Mü’min mü’minin aynasıdır” buyruğunca gönül aynasını cilalı tutmak gerek. Aynanın cilâlanması, kalbin veya gönlün arındırılmasını ifâde eder. Pas ve kir, kalbin Allah’tan başka şeylere ilgi duymasıdır. Aynanın görüntüyü iyi yansıtabilmesi için pastan temizlenmiş olması gerekir. Kalp ne kadar iyi saflaştırılırsa, ilahî feyz o derece fazla yansır.

Gönül aynasını temiz tutmalı ki başkalarına ayna olsun. Gönül aynası temiz olanları kendine dost edinmeli ki, çirkinlikler dostun aynasında kontrol edilsin.  Sadi-i Şirazî’nin sözüyle, “Sen aynanı temiz tut. Paslı bir ayna, yârin cemalini nasıl aksettirir?”

Ali Yurtgezen hoca T. Ziya Ergunel müstearıyla yazdığı “Kalbe Saykal Vurmak” yazısında (Semerkand Dergisi, Şubat 2011) paslanmış kalp üzeri tozlanmış ayna gibi, ilâhî tecellileri hakkıyla müşahede edemez, diyor.

“…kalbin  ‘silinip cilalanması’ mânası ‘sukile’ fiiliyle karşılanmıştır ki, bu kökten türeyip dilimize geçen ‘saykal vurmak’ tabiri, metal eşyayı parlatarak, kir ve pasından arındırmak demektir. (…) vakti doğru göstermesi için nasıl ara ara saati sildirip temizletmek gerekiyorsa, kalbi de sık sık tevbe istiğfar ile günah pasından kurtarmak gerekiyor. Aksi halde günahlardan hasıl olan lekeler kalbi kaplayacak, kalpteki fıtrî nuru kapatıp yolumuzun aydınlanmasını engelleyecek, basiretimizi köreltecektir. Kararmış, paslanmış bir kalp, doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, hayır ile şerri tayin etmek üzere kendisine danışılacak emin bir kalp değildir artık. Üzeri tozlanmış bir ayna gibi, ilâhi tecellileri hakkıyla müşahedeye imkân vermediği için, günahlarla kirlenmiş kalbin kelime-i şahadeti tasdiki de kati değildir.”

AYNANIZ KIRIKSA GÖNLÜNÜZE GÜZELLİKLER YANSIMAZ

Aynanız kırıksa veya kırık aynada görüntü bütün olarak görünmez, yâni gönlünüze ilâhî tecellilerle insan-ı kâmillerin hakikatleri yansımaz. Gönül aynası kırık olan kesrete, yâni çokluğa düşmüştür ki onun aynasına ilâhî hakikatler tecelli etmez.

Hz. Mevlâna, “Aynayı kırmayasın, yoksa seni yüz şekle sokar” diyor. Aynayı kırdığınız takdirde her kırık parçasından parça parça görüntünüzü görebilirsiniz ancak.

“SİZE AYNA OLACAK İNSANI BULUN”

Dostlarınıza ayna olabiliyor musunuz? Kendine bakılacak ayna olma sırrını bulun. Onun içindir ki gönlü saf ayna olun, kendinize saf aynadan bakın. Aynalarda saklıdır sırrımız. Bunu için de aynanın sırrını bilmek ve sırrı olan aynaya bakmak gerek.                                                                                       

Sözün hülâsası, “Size ayna olacak insanı bulun.” İnsanın kendini tanıyabilmesi için aynaya ihtiyacı var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi