Abdullah Şanlıdağ

Abdullah Şanlıdağ

İslami düşüncemizi yeniden gözden geçirmek

İslami düşüncemizi yeniden gözden geçirmek

İslami anlayışımızı ve topyekun bütün algılarımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekmektedir. Bu manada akidemizin bir rektefeye  ihtiyacı vardır. İslam nasıl bir dindir, Müslüman kime denir? Kur’an nasıl bir kitaptır? Vahiy nedir ve insanlığı neye çağırmaktadır?

Anadolu insanı saf ve temizdir. Seküler sistemler insanımızın akidesini ve yaşam biçimini değiştirdi. Cumhuriyet döneminde din, asli bir unsur olarak hiçbir zaman gelenek ve törelerin, hele de ceberut kanunların önünde yer almadı. Toplumsal refahtan gereken payını alamadığı için, iktidarda belirleyici, bürokrasiyi çekip çevirici bir konumda da olamadı. Ak Parti iktidarına kadar hepimizin bilinç altında ‘servet ve iktidardan yoksunluk’ hep bir kompleks olarak dipdiri durdu. Bu kompleks sebebiyle şimdi savrulma yaşıyoruz.

Hiç şüphesiz Allah’ın kelamı Kur’an, İslam’ın temel öğretilerinin yer aldığı ana kaynaktır. Kirlenmemizin, savrulmamızın ve modern elitler karşısında yenik düşmemizin ana sebebi, bu temel kaynaktan uzaklaşmamızdır. Su; kaynağından uzaklaştıkça nasıl kirlenirse, insan da Kur’an’dan uzaklaştıkça cehalet zırhına bürünmektedir. Aydınlanmanın, arınmanın ve nurlu yola ulaşmanın yolu Kur’an’la yüzleşmekten geçmektedir. Rasül ve nebileri aydınlatan da aynı kaynaktır. “Sen daha önce kitap nedir, iman nedir bilmezdin..” (Şura,52)

Batı’nın ve bizdeki Batı yanlılarının temel korkusu İslamofobiadır. Korkunun birkaç sebebi var. Eğer İslam hakim olursa “dünya görüşümüz, yaşantımız ve kafa konforumuz değişir” düşüncesinin altında yatan temel saik, bizim kendi dinimize dair bilgi donanımımızın yetersizliğidir. Modern dünyada hiç kimse bize bakarak İslam’ı tercih etmiyor. “Öteki” diye tanımladığımız kişi, “ben Abdullah’a gidersem o benim sorunlarıma çare olabilir” diyemiyor. Güvenilir, sevilen örnek prototip olmaktan çıktık. Seküler hayat bizleri de kuşattı.

Bir diğer sebep de, İslam’ı tanımayanların İslam hakkında sahih bir bilgiye sahip olmamaları ve bu bilginin kendilerine aktarılmamış olmasıdır. Kendisi himmete muhtaç Müslüman başkalarına nasıl faydalı olabilir? İslam’ı merak eden bir çocuk, babasına İslam’ın nasıl bir din olduğunu sorsa, acaba baba nasıl bir cevap alır? İmam Buhari (Sahih-i Buhari’yi yazan kişi) bir hadisi şerife ulaşabilmek için Buhara ve Semerkant önlerine kadar uzanıyordu. İletişimin tüm imkanlarına sahip olan günümüz insanı google tıkladığında tüm bilgilere ulaşabildiği halde ilim fukaralığı çekiyorsa, acaba sorun nerede ve kimdedir?

Dünyanın gündeminde İslam var. Müslümanın gündeminde ise dünyevileşmek.. İslamcılığın öznesi ve nesnesi bizleriz. Global dünya ile iletişimin bu kadar hızlı olduğu bir dünyada hâlâ söyleyecek bir sözümüz, örneklik teşkil edecek eylemlerimiz ve entelektüel bir birikimimiz yoksa, “sorun” ötekinde değil bizdedir. İslam’a ve Müslümanlara yönelik ön yargı, yanlış algı neticesinde küresel bir düşmanlığa dönüşüyorsa yine sorumlusu bizleriz. Bu küresel düşmanlık, farklı kültür ve inanca sahip medeniyetlerin birbirini ötekileştirme hastalığına sebep oluyorsa, iki elimizi başımızın arasına alıp düşünelim: Bu kutuplaşma ve ötekileştirmeden kim zararlı çıkar?

Modern dünya insanlığı İslam’a düşmanlık besliyorsa bu düşmanlığın temelinde bilgi eksikliğinin yattığını bilmemiz gerekir. Her insanın fıtratı, doğduğunda temizdir. Fıtrat kirlenmesi, düşmanlık ve ötekileştirme sonradan kazanılan bir haslettir. “Can çıkar, huy çıkmaz” derler ama katılmıyorum. Cana hidayet konuk olursa kötü huy değişir. Kişi bilmediğinin düşmanı oluyorsa, bilgiyi aktarmayanın da bu düşmanlıkta payı vardır. Hiç kimse kendisini tertemiz ve günahlara bulaşmamış olarak göremez.

İslam, evrensel manada sadece Müslümanlara seslenmez. Bu algıyı kendimiz oluşturduk. “Ey Ademoğulları, ey insanlar!” çağrısının muhatabı sadece inananlar mı? Kur’an onlara seslenirken “ey iman edenler!” der. İslam, tüm peygamberlerin dinidir. 3500 yıllık lahit mezarının önünden geçerken “gavura bak   gavura” diyen şuursuz Müslüman, İseviliğin de tek Allah inancına dayalı İslam olduğunun farkında değil. Bozulmamış hanif dinine mensup insanlar onun nazarında ehl-i kitap bile değil. Bilmediğini bilmemek kadar kötü bir şey yoktur.

Bizim insanımız İslam denilince, bundan 1400 yıl evvel Abdullah oğlu Hz. Muhammed (s.a.v)’in tebliğ ettiği dini anlıyor sadece. Oysa ki bütün peygamberler insanlığı Allah’ın birliğine davet etmiş olup hepsinin de ortak tarafları, tebliğ edilen dinin isminin farklı olup, temelde İslam olmasıdır. Kavramların lügat anlamına takılıp kalmanın bir anlamı yoktur. Sen nasıl ki Kur’an’la Allah’a yaklaşmaya çalışıyorsan, 3500 yıl önceki İsevi de aynı şekilde İncil’le Allah’a yaklaşmaya çalıştı. Daha evvelki Mushaf ve kitapların bozulmamış saf haline iman farzdır. Peygamberlere iman da öyle. Hatta hiçbirisini bir diğerinden üstün ve ayrı görme lüksüne de sahip değilsiniz.

Buraya kadar yazdıklarımın özeti şudur: Biz Müslümanlar ile Allah’ın gönderdiği İslam dini aynı şeyler değildir. Bizim mevcut yaşantımız ile sergilediğimiz İslami gelenek (gelenek diyorum, bakın dikkat edin), Kur’an İslam’ının çok ötesinde duruyor. Bu anlayış ile bu kervan yürümez. Namazda yanıldığında ne yapacağını bilmeyen Müslümanla nereye varılır? Evrensel barışa, insanların müşterek değerlerinin ve farklılıklarımızın zenginlik sayıldığı ortak havzalara ve birbirimizi ötekileştirmediğimiz bir dünyaya bu medeniyet anlayışıyla ulaşamayız. İslam ve temel hakikat hiç kimsenin tekelinde değildir. Müslümanın kelime anlamı, İslam’ı tekeline alan değil, bilakis İslam’ın kendisine teslim olandır. İslam insanlığın temel ortak doğrularını içinde barındıran bir yol haritasıdır. Yalnızca Allah’a teslim olması gereken Müslümanın hangi değerlere yaslandığını bir gözden geçirmesi elzemdir. Entelektüel sahih İslami bilgiye sahip olmayanları köle pazarında “ucuz işçi” diye satarlar.

Sosyal ve siyasal hayatımıza da hitap eden İslam’ı kamusal hayattan dışlayanlar da bilgi fukarasıdır. Bilgisizliği inançsızlığından daha büyüktür. Bu manada İslam’ın en büyük düşmanı sekülerizmdir. Aklını cüzdanına indirgeyenlerin dini kapitalizmdir. Serveti tek elde toplayan sistemlerden hayır gelmez. Aklını, iradesini ve bilek gücünü Firavun’a teslim eden milyonlarca köle, taşıdıkları piramitlerin altında can verdiler. İslam, cahillerin safında yer alarak “anarşizm” kavramının arkasına sığınmak değil, belki de haklı bir başkaldırıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Abdullah Şanlıdağ Arşivi