Faruk Köse

Faruk Köse

Çözüm sürecinde ikinci aşama “çözülme” mi?-2

Çözüm sürecinde ikinci aşama “çözülme” mi?-2

Dün, terör sorununun çözümünde ikinci aşamanın “Kürtler için veya Güneydoğu için ayrı bir hukuk modeli” anlamına gelip gelmediğini sorgulamış, “güncel PKK eylemleri”nin anlamına dikkat çekmiştim. Bugün, güncel terör eylemlerinin “yargı denetimi”nden ve “asayiş güçlerinin müdahalesi”nden korunmuşluğunu sorgulayacağım.

Her ne kadar sürecin koordinatörü Beşir Atalay “süreç iyi gidiyor, herhangi bir sorun yok” dese de, gidişat hiç de öyle değil. Zira...

Terör örgütü; iş makinalarıyla derin çukurlar açarak, kocaman taşları yığarak yolları kapatıyor, ulaşımı kesiyor. Kapatılan yolları devlet açmayı başaramıyor, devlet gündüz açsa terör örgütü gece tekrar kapatıyor. Askere ve polise bomba atıyor, kurşun sıkıyor, güvenlik güçlerini yaralıyor, korucuları öldürüyor. Çocukları dağa kaçırıyor. Karayolunun ortasına “PKK çadırı” kurup açıkça bölücü propaganda ve gövde gösterisi yapıyor, yollarda etkinlik ve denetim kuruyor. Güneydoğu’yu fiilen ele geçirip yönetmeye çalışıyor. Bölgenin dindar müslümanlarını “ya bölgeyi terketmek, ya kendilerine katılmak, ya da öldürülmek” seçenekleriyle karşı karşıya bırakarak göçe zorluyor; halkın üzerinde yıldırma ve şiddet eylemleri yapıyor. Bölgede karakol, baraj ve yol yapımına karşı şiddete başvuruyor, silahlı baskınlar yapıyor. Bırakın Güneydoğu’yu, İstanbul’un göbeğinde sokak eylemlerinde kamu araçlarına saldırarak yakıp yıkıyor.

Sayın Atalay “sorun yok” diyor ama, terör örgütü işte bütün bunları ve daha pek çok şeyi yapıyor. Peki, bunlar sorun değilse “sorun” ne?

Terör örgütünün elebaşılarından birine göre, bir yandan çözüm isteyen devletin diğer yandan “Kalekol” yapması doğru değilmiş. İyi de, bir devletin, kendi ülkesi içindeki bir bölgeye askeri karakol kurması kadar tabiî ne olabilir ki? Bu yaklaşımın varacağı nokta, “Güneydoğu’nun askerden arındırılması”dır. Bu da ikinci aşamanın, “çözüm değil çözülme, birlikte yaşamanın inşâsı değil ayrışmanın onayı” anlamına geldiğini gösterir.

Nitekim terör lideri Cemil Bayık, “mücadele araç, yol ve yöntemlerini zenginleştirerek” “güç” olmaktan söz ediyor. Böylece “ayrılıkçı terör hareketi”, kendi mücadelesinin geldiği düzeyin muhasebesini yapıyor. Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendiriyor. Suriye’de ele geçirip “devlet gibi” örgütlemeye başladıkları koskoca bir “ülke”yi güçlendirip bağımsızlık ilan etmenin hesabını yapıyor. Yaşanan “siyasi çıkmaz”dan istifade ederek “ayrılmanın yolları”nı güçlendirmeye çalışıyor. Bu kapsamda “Kürt sorununun çözümü” olarak kafalarında taşıdıkları ve her geçen gün yaklaştıkları yol ise, “Güneydoğu’nun şeklen Türkiye’ye bağlı, ama aslen ve fiilen ayrılmış ve kendi içinde tam bir otonomi kazanmış bir bölge, bir yarı devlet statüsüne kavuşturulması” olduğunu izhar etmiş oluyor.

Söyler misiniz, “çözüm süreci, çözülme sürecine dönüştü” de haberimiz mi yok?

PKK’nın “beyin takımı” olan “KCK” sanıklarını bıraktınız. Bunlar ipleri ele alıp PKK’yı reorganize ettiler ve “alan hakimiyeti”ni sağladılar. Verdiğiniz tavizlerle, işi getirdiğiniz nokta itibariyle “ayrışma temayülü”nü “geri dönülmez” biçime kavuşturdunuz. Çözüm sürecindeki güvenli ortamdan istifade eden PKK Suriye’de toprak parçası elde etti, ülke sahibi oldu, devlet otoritesi kurdu. Şimdi o ülkeyi, bizim Güneydoğu ile birleştirmek istiyor. Bunun için, “müslüman Kürt halkının duyarlı kesimleri”ni susturmaya çalışıyor. Yani çözüm süreci, “çözülme süreci”ne dönüştü.

O halde PKK’ya katılan, yandaş olan, propagandasını yapan, terör veya tedhiş hareketine bulaşan, ayrışmayı plânlayan ve uygulayan, PKK ile irtibatlı olan, ilişki içinde bulunan her kim varsa, bunlara kesin ve katı bir müdahalede bulunun. Kürt anaların çocuklarını geri istemesi şeklinde gelişen duyarlılığı destekleyip yaygınlaşmasını sağlayın. Müslüman Kürt halkını PKK tasallutundan kurtarın. Barış sürecinde PKK’yı tek muhatap almaktan vazgeçip, Hüda-Par veya Hizbullah gibi, bölgenin diğer örgütlü unsurlarını da sürece dahil edin. Bölge halkının inanç, kültür ve kimlik değerleriyle uyum içinde olan Kürt örgütlerini güçlendirip, bunları PKK saldırıları karşısında destekleyin ve koruyun. Rejimi tâdil edin.

Bunları yaparken, PKK ile müslüman Kürt halkını birbirinden ayrıştırın. Kürtlerin hangi tür hakları varsa, hemen ve hiçbir pazarlık konusu yapmadan, sadece PKK’dan ayrışma şartıyla verin.

Böylece Kürt halkı şunu anlasın: PKK’ya destek verir veya katılırsa buna izin verilmeyecek, ancak ayrışırsa bütün haklarına kavuşacak!

Böylece PKK’yı marjinalleştirin.

Yoksa çözüm, “çözülme”ye dönüşmek üzere...

Hem de geri döndürülemez biçimde...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum
Faruk Köse Arşivi