Cemal Nar

Cemal Nar

İslam Laiklik ve Özgürlük

İslam Laiklik ve Özgürlük

İslam bireysel ve toplumsal hayatımıza yasal bir çerçeve çizmiştir. Müslümanlar içtimaî hayatlarını bu ilahî yasalara göre düzenlemek, sorunlarını bu kanunlara göre çözmek, aralarında meydana gelen anlaşmazlıkları bu ahkama göre halletmek zorundadırlar.

Bu mecburiyet hem dünya hayatlarında barış, emniyet, asayiş, istikrar, huzur, refah, kalkınma ve kardeşlik açısından daha fadalı ve güzel, hem de ahiret hayatı bakımından mutlak gerekliliktir.

Birisi kalkar da “İyi ama ben bu kanunları, bu İslam ahkamını, bu ilahî yasaları kabul etmek istemiyorum. Onun yerine insanların geliştirdiği evrensel değerlerden doğma ileri devletlerde uygulanan yasaları almak istiyorum” dese, buna hakkı yok mudur?

Bu önemli bir sorudur. Çünkü çağımızın en temel sorununa parmak basmaktadır.

Bu soruya hem “evet” diyebiliriz, hem de “hayır”.

İki zıt bir arada olmayacağına göre bu sözü nasıl anlamalıyız?

Hemen söyleyelim; hem Müslüman kalmak, hem de bu soruya “evet” demek mümkün değildir. İnsan Müslüman olmuşsa, Allah Teâlâ’nın  dinine, yasalarına kayıtsız şartsız iman etmeli, benimsemelidir. Bu işin olmazsa olmazıdır. Sonra da onları hayatında uygulamalıdır. İman noktasında eksiklik asla kabul edilemez. Ama amel ve uygulama noktasında eksiklik hoş karşılanmasa da telafi edilebilir, insanı dinden çıkarmaz. Tövbe kapısı daima açıktır.

Ancak insanın özgür iradesi vardır. Dilerse imandan çıkar, kafir olabilir. Eğer bir adam “ben Allah’ın kanunlarını, yani İslam’ın ahkamını, bu ilahî yasaları kabul etmek istemiyorum. Onun yerine insanların geliştirdiği evrensel değerlerden doğma ileri devletlerde uygulanan yasaları almak istiyorum” dese, Müslüman olarak buna hakkı yoktur. O zaman dinden çıkmayı göze alır ve kafir olur. 

İnşallah şimdi “Bu soruya hem “evet” diyebiliriz, hem de “hayır” sözümüz doğru anlaşılmıştır.

Ne yazık ki be durum bilinmediğinden bir çok kimse imandan çıkıp kafir olduğu halde kendini Müslüman sanmaktadır. Bizim bu çağda en büyük vazifemiz bu gibi insanları uyarmaktır.

Ama iyi biliyorum, zira kaç kere başımdan geçti, bu yüzden çok acı çektim, zarar gördüm, şimdi bazı bu durumda olanlar, “yahu adam uyarmasa imanımızı kaybederek sonsuza dek cehennemlik olacakmışız, şu adama bir teşekkür edelim” diyecek yerde, “bana bak hoca, kimde iman var yok onu Allah bilir. Adam ben Müslümanım diyorsa Müslümandır. Çağdaş kanunları kabul etmek laikliktir, aydınlanmadır. Sen hala bizi şeriata mı çağırıyorsun? Bırak insanları mü’min kafir diye ayırmayı ve bir biriyle çatıştırmayı. Memlekete ne zarar geldiyse, sizin gibi halkı birbirine düşüren fitnecilerden geldi vs. vs.” diyeceklerdir.

Desinler, biz de doğruyu anlatmaya devam edeceğiz. Zira Rabbimiz, kınayanın kınamasından korkmadan bizi sabırla hakkı tavsiye ile İslam’a davet etmeye devam etmemizi emretmektedir.

Bu konuda söylediklerimizin doğru olduğuna yalnızca şu ayeti bilmek ve üzerinde düşünmek bile yeterlidir:

“Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin. Sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.”(Nisa, 59)

Evet, işte bu ayet müslümanların bilgi ve hüküm kaynaklarını sıralamıştır. Sonradan “Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas” şeklinde formülleştirilen İslam’da hüküm verme, kanun koyma kaynaklarının temelini koymuştur. Sonra da sıkı sıkıya uyarmıştır: bir anlaşmazlık çıkarsa çözümün bu kaynaklara başvurularak aranacaktır. İslam’da yasama ve yargının temellerini işte ayet böylece ortaya koymuştur.

Gerek bu ilkeyi, gerekse bu ilkeler doğrultusunda konulan kanunları kalben reddetmek veya benimsememek, imana ters düşen bir davranıştır. İçten samimi olarak inanmakla birlikte bir menfaat karşılığı, bir çıkar hesabı veya daha başka dünyevi kaygılarla bunları terk etmek, kişiyi büyük günaha sokan, hem Allah Teala katında, hem de müslümanlar yanında yüzünü kara çıkartan bir harekettir.

Eğer bu söylediklerimizde bir şüphe ve tereddüt varsa, konuyu devam ettirebiliriz. Fikrinizi yorumlarda okumak isterim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi