Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Ramazanın Hatırına “Diz Çök Ey Zorlu Nefs”

Ramazanın Hatırına “Diz Çök Ey Zorlu Nefs”

Mesnevî’sinde “Ey nefsim! Seni sen yapan benim, beni de ben yapan sensin. Ya yola gel beraber gidelim ya da yoldan çekil ben Hakk'a gideyim...” diyen Hz. Mevlânâ’nın cehdine ne kadar muhtacız bugün.

Âhir ömrümüze kadar takva yanımızla yapışık olarak yaşayacağımız nefs, kişinin kendisidir. Bizimle yatar, bizimle kalkar.

Varlığımızın dünya yüzüdür, onsuz olmaz. Daima gözaltında tutabilmek için hâlis tarafımıza eklenmiş. Ölünceye kadar onunla imtihan ediliriz. Mutmain olması zor bir yanımızdır. Bu sebeptendir ki nefsin samimiyetini sıkça sorgulamak gerek.

Çünkü nefs samimiyetini çabuk kaybeder. Kaypaktır, zaafları vardır. Nefsini ikaz eden, zapturabt altına alan velilerin ahfadı olduğumuzu unutmadığımız müddetçe nefsi kündeye getirmek kolay.

NEFS, ŞEYTANIN İNSANDAKİ MÜŞTERİSİDİR

Şeytanın insandaki müşterisi ve şeytandan gelen telkinlerin alıcısıdır nefs. Hilekârlığa meyillidir. Nefsin cibiliyetsizliğini “Nefis, bir puttur. Diğer putlar da bu puttan doğmuşlardır. Put kırmak çok kolaydır. Lakin nefsi kolay bir şey zannetmek büyük cehalettir. Nefsin sûretini görmek istiyorsan yedi kapılı cehennem târifini oku” diyen Hz. Mevlâna’dan dinleyelim:

İNSANIN FİRAVUN YANIDIR NEFS

“Nefis, bir ejderhadır. Firavunda olan sende de vardır. Lakin, senin ejderhan kuyuda mahpustur. Yâni, her insanda Firavun olabilecek bir kabiliyet vardır. Nefis ejderhası serbest bırakılsa ve her istediği verilse, o insan bir Firavun olur. Bu cihetten baktığımızda Firavun, nefsin müşahhas bir örneğidir.” 
                                               
Benzeri olmayan bir azgın ve inkârcıdır nefs. Kendini yaratan Allah’ın dâvetine icap etmeyen, “Sen sensin ben de benim…” diyecek kadar cüratkâr. Onun ne menem bir yaratık olduğunu “Müzekk’in Nüfûs” unda Eşrefoğlu Rumî anlatıyor ki dehşete düşmemek mümkün değil:

“Allah, ateşten nefsi yarattı. Ona ‘gel’ dedi. Nefis icabet etmedi. Allah, ‘Ben kimim, sen kimsin?’ dedi. Nefis, ‘Ben benim, sen sensin’ cevabını verdi. Allah onu ateşe attı, azab verdi. Yine sordu. Nefis yine ‘Ben benim, sen de sen’ dedi.  Bu defa nefsi aç bıraktı. ‘Ben kimim, sen kimsin’ diye sorduğunda nefis ‘Sen benim Rabbimsin. Ben de senin âciz kulunum’ cevabını verdi.”  

Kendinden emin olanlar dahi nefsin huyunu ve suyunu yeterince tanımıyor.   
                                                                                                                            
Nefsi adam etmenin yolu onu aç bırakmaktır. İnsan, nefis yanıyla lezzetlere müptelâdır.

Nefse karşı gâlib kalabilmenin yolu nefsi açlıktan başka hiçbir şeyin acze düşürmediğini bilmektir. Çünkü az yemek gönlü saflaştırır, nefsin karanlık ve bulanıklığını giderir, zihni pak ve kuvvetli kılar.

“EY NEFS, SEN BENDE EN KORKUNÇ ŞEYSİN!”

O kadar nüfus sahibidir ki nefs, onu kendinden ayırabilenler takva kahramanıdırlar. Necip Fâzıl’ın, “Mümin- Kâfir” kitabında yazdıklarını arada bir okumalı ki nefse karşı dik duralım:

“Ey nefs, sen bende ne korkunç şeysin! Bana o kadar bitişiksin ki, gölgem, sana nisbetle yabancım… Öyle içimdesin, bendesin ki, şu anda hitap ettiğim mi nefs, hitap eden mi, ayırt edemem… Sen bir bütünün bölünmez ayrılmaz parçasısın ve seni kendinden ayırabilenler, kalb çekirdeğini parçalamak, kalb atomunu patlatmak sırrına erenler, ilahi marifete çıkanlardır.”

İnsanın en tehlikeli, en gizli, en sinsi düşmanı nefsidir. Çok insan onun azılı bir düşman olduğunun farkında değil. Açgözlüdür; patlayıncaya kadar yer, semirir, şımarır, azar, zulmeder. “Rabbenâ hep bana!” der, haram helâl ayırmaz. insaf, sabır ve fedakârlık bilmez. Diğergam değildir.

“EY KÖPEK NEFS SENİ BİR DAHA İÇİME ALMAYACAĞIM!”

Sahibinden yana gözükür, fakat münafıktır. Şeytanla ve kötülükle işbirlikçiliği yapar. Dünyayı fesada verir. Islah etmek, yâni Müslüman yapmak gerek. Kontrol altında tutulmazsa ihanet edebileceğini, Kabil karakterine girebileceğini sarsıcı misal ve teşbihle anlattığı için bir kez daha Necip Fâzıl’a kulak verelim:

“Sen, ey benim nefsim, büyük Veli Abdülkadir Geylani’nin uzun açlık ve riyazetlerinden sonra köpek şeklinde ağzından çıkan ve bir köşedeki kabı yalamaya giden habis değil misin?.. Sen, o zaman büyük velinin ‘işte ağzımdan çıktın ve beni kendinden kurtardın! Seni bir daha içime almayacağım!’ dediği ifrit değil misin? Ve yine sen, bu söz üzerine gaiblerden nida gelip ‘onu içine al, biz seni onunla seviyoruz!’ hitabındaki kâfir değil misin?”

MODERNLER NEFSİN NE OLDUĞUNU BİLMİYORLAR

Modernler nefsin ne olduğunu bilmiyorlar. “Nefsini temize çıkar…” dediğinizde hakaret etmişçesine bakıyorlar. Beşer yanımız olan nefs dinî olana soğuktur. Dünyalık olana ve hazza meraklı, ulvî olana ve âhirete duyarsızdır.

Nefis insanın kendisi olduğuna göre kendisiyle yüzleşemeyenler Bezm-i Elest’te verdiği sözü unutmuş olanlardır. Nefs, günah işlemekte cesurdur. Onun menfî cesaretine hâlis bir cesaretle karşılık vermek gerek.

Necip Fâzıl’ın sözüyle “Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!” diyerek yürek gücüyle nefsinin şerrinden korunana helâl olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Doğan İlbey Arşivi