Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Tütüncüden bardakçıya!

Tütüncüden bardakçıya!

Günümüz kifayetsiz muhterislerin çağıdır. Hadis ıstılahı ve diliyle bunlara ‘ruvaybide’ denilmektedir. Padişah III. Mustafa bu takımı şöyle tasvir etmiştir: Yıkılıptır bu cihan sanma ki bizde düzele/ Devleti carh-ı deni verdi kamu müptezele/ Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele/ İşimiz kaldı hemen merhamet-i lemyezele! Üçüncü Mustafa döneminin ardından gelen devrelerden Üçüncü Selim ve İkinci Mahmut döneminde Mısır çalkalanır. Fransızlar Mısır’a göz dikerler. Mısır’ın çalkalanması sonucu uyanık ümmi Mehmet Ali (bilahare Paşa) hayal bile edemediği Mısır valiliğini kapar. Adamın tek marifeti sınırsız ihtirası, desise ve kurnazlığıdır. Herkesi birbirine satar. Bunu en iyi anlatanlardan birisi İskenderiye ulemasından Mahmut Muhammed Şakir’dir. Risaletün fi’t tarik ile sakafetina/ Kültürümüze Giden yolda Bir Risale başlıklı kitabında Mehmet Ali Paşa’nın bu kurnazlıklarına kayıt düşer (s: 135-136, Daru’l Medeni, Cidde). Napolyon’un hamlesi üzerine Osmanlılar Kahire’ye tekrar sükuneti temin için 300 kişilik birlik sevk ederler. Aralarında bu kurnaz ve uyanık adam da bulunmaktadır. Talihi yaver gider ve zamanla Kahire şeytanı haline gelir. Mehmet Ali, ‘Serçeşme’ rütbesiyle Kahire’ye gelir ve sonrasında bir sürü hezele (namertler, dönekler topluluğu) arasında uyanıklığıyla ve kurnazlığıyla temayüz eder ve paşa haline gelir. Serçeşme rütbesinden paşalığa terfi eder. Mısırlılar Memlüklü nefretinden dolayı Mehmet Ali Paşa’nın paçasına yapışırlar. Daha doğrusu Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olurlar. Ona ilk kananlardan birisi Mısır devriminin başı Ömer Mekrem’dir. Bu kandırılması hayatına mal olur ve ikinci sürgününde kahırdan ölür. 1805 tarihinde Bab-ı Ali’ye sormadan azlettikleri Hürşit Paşa’nın yerine Mehmet Ali’yi Mısır valisi olarak atarlar. Başlarına buyruk atama ters teper.

Mısır valiliğine atandığında 35 yaşındadır. Ümmi ve eğitimsizdir. Ne okuyabiliyor ne de yazabiliyordu. 35 yaşına kadar ki ömrünü ve hayatını tütün satıcılığı ile geçirmişti. Basit bir tütüncü taciri idi. Tütüncülükten sonra orduya kaydolmuş ve bu sayede başına devlet kuşu konmuştur. Hile ve düzenbazlıkta üstat idi. Mısır’ın Makyavel’i halini gelmiştin. Herkesle ilişkisi al takke ve külah düzeyinde idi. Nasır ve Sisi gibiler de peşinden gelmişlerdir. Her hale göre kendini konumlandırabiliyordu. Maceraperest idi, yalan, ikiyüzlülük, nifak ve kalleşlik onun ayrılmaz sıfatları ve parçaları idi. Napolyon’un çekildiği 1801 ile 1805 arasını gözleyerek geçirdi. Çalkantıları tarassut ediyor ve kendisi ve ikbali için fırsat yokluyor ve kolluyordu. Bir yandan Ezher şeyhlerini tavlıyor, komutanlarla ilişkilerini ilerletiyor ve Mısır idaresini yeniden eline geçirmek isteyen Memlüklüler/Kölemenlerle haşir neşir oluyordu. Böylece Mısır’da güç merkezlerinin hepsiyle tanışmış oldu. Bütün güç merkezleriyle dostluğunu geliştirdi. Şeyhler ve komutanlar aldanarak onu Mısır valiliğine atadılar. Ona aldananların başında ise Nakibül Eşraf Ömer Mekrem geliyordu. Gücü ele geçirdiğinde ilk yaptığı ise velinimetlerini tepelemek ve onlara ters dönmek oldu. Ezher’i kayıt altına aldı ve vakıflarını müsadere etti. Ömer Mekrem’i sürgüne gönderdi. Kölemenleri ise Salahaddin’in Kalesinde kılıçtan geçirdi. Kaçabilenler Afrika içlerine balta girmeyen ormanlara doğru kaçtılar.

Sıradan bir tütüncü olan Mehmet Ali böylece kurnazlığının ve kaht-ı rical sayesinde Mısır’ın başına çöreklenebilmiş ve dahası, burada hanedanlık tesis edebilmiştir. Napolyon’un açtığı çığırı o devam ettirmiştir. Böl-yönet kurnazlığıyla Mısır’ı ele geçirmiştir. Alimleri birbirine düşürerek onları güçsüzleştirmiştir. Günümüzde devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mürsi bir nevi Hazreti Osman ve Hazreti Hasan veya İkinci Abdulhamid modelleriyle anılırken bir de Ömer Mekrem modeliyle kıyaslanmaktadır. İki lafı bir araya getiremeyen; bütün sermayesi kurnazlık ve kalleşlik olan Sisi, Mehmet Ali Paşa’ya benzetilirken Mürsi de Ömer Mekrem’e benzetiliyor. Bu benzetmelerin hepsinde eksiklik olabilir. Buna kıyas maa’l farik denmektedir. Bununla birlikte, Mehmet Ali Paşa’nın ilk işi Ezher’in rolünü geriletmek ve cami ve İslami kurumları gemlemek olmuştur. Muakkibi Sisi de aynısını yapıyor.

Napolyon’un çekilmesinden sonra Mısır’da bunlar yaşanırken ve tütüncünün biri ülkenin mukadderatını ele geçirirken Amerikan işgalinden sonra Irak da benzeri olmuştur. Yarı ümmi olan Nuri Maliki de Irak yönetiminin başına getirilmiştir. Nuri Maliki döneminde, işgali aratmamış ve Iraklıları birbirine düşürmüş ve Sünnilere Kölemenler muamelesi yapmıştır. Sayesinde işgal, siyasi ve askeri olarak boynunu uzatmış ve bir kez daha geri dönmüştür. İşlerin içyüzünü bilen Iraklılar Maliki’nin Suriye gibi ülkelerde sürgünde bulunduğu sırada tesbih sattığını söylüyorlar. Maliki tesbihçidir ve tesbihçilik yapmıştır. Emperyalizm sayesinde tesbihçilikten başbakanlığa terfi etmiştin. Mısır’ın tütüncüsü; Irak’ın tesbihçisi zamanla ülkelerinin başlarına geçmiştir. Mesele burada kalsa yine de iyi sayılır. Tesbihçi Nuri Maliki’nin yerine ise bula bula bardakçı Haydar İbadi’yi buldular. Tesbihçinin halefi de bardakçı oldu. O da Irak haricinde kimliksiz dolaştığı sıralarda bardakçılıkla iştigal etmiştir. Elbette onun bardakçılığı ile Cüneyd’in (Bağdadi) zücaciyeciliğini karıştırmamak lazım. Sömürgecilik sayesinde, işimiz tütüncü ile bardakçıya kalmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi