Ferda Paksüt skandalı ve Anayasa Mahkemesi

Ferda Paksüt skandalı ve Anayasa Mahkemesi

Ferda Paksüt olayı, insanı şaşkına çeviren büyük bir skandal. Üstelik Anayasa Mahkemesi'nin verdiği ve vereceği kararları şaibe altında bırakacak çapta büyük bir skandal. Ferda Paksüt'ün, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili olan eşiyle birlikte Ergenekon davasının henüz ele geçmeyen kilit sanıklarından Turhan Çömez'le yaptığı telefon konuşmaları, AK Parti kapatma davasına ve verilen karara çok farklı bir boyut getiriyor. Kapatma davasının bir hukuk davası olmadığını, bir siyasî mühendislik projesi olduğunu gösteriyor. Diyalogların açıkça gösterdiği proje şöyle: Kapatma davasının yol açtığı depremle AK Parti sarsılacak ve parçalanacak. Bu parçalanmadan iktidar adayı yeni bir siyasî oluşum çıkartılacak. Plan bir hükümet darbesi planı. İki taraf arasında geçen diyaloglar, kapatma davası ile ilgili söylenen "Yargı darbesi" hükmünü bütünüyle doğrulayan karanlık ilişkiler ağına ışık tutuyor. Anayasa Mahkemesi 11 üyeden oluşan çok özel bir mahkeme. AK Parti kararı bir oy farkla kritik eşikte verildi. Bu yüzden bir üyenin, hükümet darbesi ve yeni bir siyasî oluşum projesi ile irtibatlı görünmesi, Mahkeme'nin kararını bütünüyle şaibe altında bırakmaya yeterli. Diyaloglar, siyasî mühendislik projesinin Anayasa Mahkemesi tarafının "üye eşi" sıfatıyla Ferda Paksüt tarafından yürütüldüğü izlenimi veriyor. Mahkemenin diğer üyeleri hakkında bilgi sahibi değiliz. Ancak aralarında bir diplomasinin yürüdüğü, bazı telkinlerde bulunulduğu da ortada. Ferda Paksüt'ün üyelerin kendi aralarındaki ilişkiler için kullandığı "kanka" nitelemesi üzerinde mutlaka durulmalı. Dünkü Radikal'de, Ankara Cumhuriyet savcısına ifade vermeye hazırlanan Ferda Paksüt'ün açıklamaları yer alıyor. Ben bu açıklamaların, Ergenekon soruşturması kapsamında dinlemeye takılan Turhan Çömez'le olan diyaloglar kadar önemli ayrıntılar içerdiğini düşünüyorum. Bayan Paksüt tutuklanacağı endişesini açıkça dile getiriyor. Söylediklerinde "tutuklanırsam birilerini yakarım" havası hissediliyor. Bol bol isim veriyor. Abdüllatif Şener'le ilişkisinden bahsetmesi manidar. Ama en önemlisi kapatma davası açıldıktan sonra Cemil Çiçek'le yemek yediğini ve dava hakkında konuştuğunu söylemesi. Şu sözlerin anlamı üzerinde düşünmek lâzım: "Dava açıldıktan sonra Cemil Çiçek'le de yemek yedim. Abdülkadir Aksu ile de konuştum. İkisi de çok sevdiğim insanlardır. Davaya ilişkin konuştuk. 'Dava açıldı artık ne olacak, şimdi ne yapsak?' dediler." Ferda Paksüt'ün hakkında kapatma davası açılan hükümet partisinin bir bakanı ve önde gelen bir ismi ile "kapatma davası" hakkında konuşması, en az Turhan Çömez'le irtibatı kadar tuhaf değil mi? Üstelik bu sözler dinlemeye takılan gizli kapaklı diyaloglar değil, kamuoyuna hitaben söylenen sözler. Ferda Paksüt, eşinin Anayasa Mahkemesi üyesi sıfatıyla tarafsızlığına gölge düşürecek bu bilgileri niye veriyor, bu isimleri neden deşifre ediyor? Yine bu sözler arasında başka bir ayrıntı daha var. Bayan Paksüt, Turhan Çömez'in kendisine davanın uzaması ve ağustosa sarkması telkininde bulunduğunu açıklıyor. Bu ayrıntı da, yürütülen siyasî mühendislik projesine önemli bir ışık tutuyor. Neden ağustos? Paksüt'ün altını çizerek verdiği bu bilgi, projenin başka ayaklarına dair ihsaslar içermiyor mu? Dün savcıya ifade verdikten sonra Paksüt'ün hiç konuşmaması da manidar değil mi? Bu skandalın doğurması gereken ilk sonuç, Osman Paksüt'ün Anayasa Mahkemesi üyeliğinden hemen istifa etmesi olmalı. Üyesi olduğu mahkemede görülen ve ülkenin kaderini belirleyecek çapta önemli bir dava ile ilgili kendisinin ve eşinin, tarafsızlığa açıkça halel getiren ilişkiler içine girmesi Mahkeme'yi töhmet altında bırakıyor. Anayasa Mahkemesi'nden komplo kokuları geliyor. Belki çıkartılacak daha önemli bir sonuç, anayasal yargının yeniden düzenlenmesi ihtiyacı. Anayasa Mahkemesi'nin kendisine biçtiği siyasî vesayet misyonu, anayasal yargıyı evrensel hukuktan uzaklaştırıyor. Anayasa Mahkemesi, yasama organına paralel bir senato gibi çalışıyor. 11 kişilik senato olmaz. Ferda Paksüt olayı gibi skandallar, olamayacağını da gösteriyor. Devlet ve hukuk düzenimiz, dolayısıyla siyasal sistemimiz aksıyor. Aksamanın kaynağında Anayasa Mahkemesi duruyor. Bu aksaklığın düzelmesi için ilk adım Osman Paksüt'ün hemen istifası, ikinci adım ise anayasal yargıya hukuku egemen kılacak düzenlemelerin yapılması.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi