Serdar Demirel

Serdar Demirel

Câmi ruhunun restorasyonu

Câmi ruhunun restorasyonu

Geçen gün, İslâmî  bilinçlenmesini gençliğinin erken yıllarında sistem içi mücadeleyi reddeden yapılar içinde idrak etmiş ve dolayısıyla câmilere hep mesafeli durmuş bir arkadaşım, ‘artık daha bir huzur içinde câmilere gittiğini ve Cuma kıldığını’ söyledi.

Zira o dönemin câmilerinde birçok hocanın irat ettiği hutbeler, mü’min bilincini tırmalayan ve toplumun meselelerine çok uzak düşen bir muhtevadaydı. Bir şeyler söylüyor gibi yapan ama neticede sözü yoran bir kıvamda günü kurtarmanın derdindeydi.

Dönemin devlet ricalinin din perspektifini yansıtan ve vakadaki katı laik uygulamalara asla değinmeyen bir içerikle karşımıza çıkardı hutbeler. Genelde Müslümanların, özelde de câmi cemaatinin meselelerine değinmezdi. Din ve devlet işleri ayrılmalıydı, hutbeler de buna uygun olaraktan ruhani dünyaya dokunan ve dünyaya dokunmaktan özellikle kaçınan bir oto sansürle hazırlanırdı. Oto sansürün olmadığı yerlerde de direkt sansür devreye girerdi.

Buna muhalefet eden hocalar da bin bir sıkıntılarla karşı karşıya kalırdı. Sürülenler, başına birçok sıkıntı gelenler vakayı âdiyedendi…  

Bu arka plana yaslanan dostum, “Görüyor musun, hutbeler ne kadar değişti, ne kadar güzelleşti” dedi. “Eskiden hutbelerin bitmesini bekler sonra câmiye girerdim, şimdi özellikle hutbe dinlemeye gidiyorum” diye de ekledi.

Doğrusu geçen yıl Türkiye’ye kesin dönüş yaptıktan sonra ben de bu olumlu değişimi farkettim. Hutbelerdeki derinlik oraya gelen insanları daha fazla kuşatıyor diye de gözlemliyorum. Bu meyanda en son hutbe de önemliydi. Vandalların ülkeyi yakıp yıktıkları, bir Kürt Türk çatışması çıkarmaya çalıştıkları bir vasatta câmiye Cuma kılmaya gelmiş Kürt, Türk ve diğer etnik kökenli  Müslümanlara kardeş olduklarını hatırlattı.

Kur’an-ı Kerim’in kardeşlik emrini, Hz. Peygamber’in (sas) bizi nasıl birleştirdiğini, ortak tarihi hatırlattı. Çok da zamanında bir hatırlatmaydı. Halka buralarda meseleye kök değerler perspektifinden bakmayı hem öğretmeli hem de hatırlatmalı zaten.

Dünyevîleşmenin çok kesif yaşandığı bir modern ve postmodern dönemdeyiz. Her şeyin neredeyse varoluş gayesini unutturmaya ayarlı dizayn edildiği bir ortam var. İnsanlara, “Bu gidiş nereye!” hatırlatmasını yapacak herkese kapıları açık ve her kesimden insanı toplayan câmilerin önemi daha da artmıştır. 

Câmiler, Müslümanların hayatında oynadığı rol itibarıyla en az dün olduğu kadar bugün de uyarıcı, birleştirici ve eğitici rolünü oynamalıdır. Malûm olduğu üzere câmiler sadece ibadet mekânları değil aynı zamanda eğitim merkezleri, Müslümanların meselelerini istişare edip sorunlarına çözüm buldukları yerlerdir de.

Ruhî terbiye merkezleri olarak buralar toplumun arındığı ve varoluş gayesini idrak ettiği mekânlar olduğu kadar mü’mince dünyaya dokunuşun da öğretildiği yerler olmalıdır.

Bu yüzden câmilerin aslî misyonuna uygun olarak yeniden restorasyon sürecine girmiş olması Müslüman toplumun çağdaş dünyada kök değerlere bağlı kalarak yapıcı faaliyetlerde bulunması adına ümit vericidir.

Yetkililerin bu meseleyi önemsemeleri toplumun geleceği adına önemlidir. Toplumun da restorasyon talebini yüksek sesle dillendirmesi birbirini besleyecek bir süreç olacaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Devlet Bakanlığı’ndan alınıp Başbakanlığa direkt olarak bağlanmış olması da hem hükümete hem de DİB’e tarihî sorumluluklar yüklemektedir.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi