Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Kadın neden kendini savunamaz?

Kadın neden kendini savunamaz?

Büyüklerimizin hayallerinde yaşayan bir kız çocuğu vardır. Bu çocuk duygu ve düşüncelerini bir ömür saklar fakat kimseye bir şey söylemez. Kız dediğin böyle olmalı… Susmalıdır, haksızlığa uğrasa dahi konuşmamalı ve sessizliğe çekilmelidir. Kim ne derse desin duymamalı, görmemeli ve hissetmemelidir. Aksi takdirde bu kız ortama uyum sağlamamış ve büyüklerine karşı saygısız davranmış kabul edilir.
Annelerimiz kızlarını büyütürken, “Yarın gelin olup el kapısına gideceksin, orada ne kadar haksızlığa uğrarsan uğra buraya taşımamalısın, yutmalı sessiz kalmalısın. Çünkü yuvan yıkılır, geri gelsen el âlem ne der, o yüzden yaşadığın sıkıntılar hangi yoğunlukta olursa olsun yutacaksın ve sessiz kalacaksın” diye öğütlerler.
Kız evlenir, kayınvalide her sabah kapıda biter ve olmadık hakaretler yağdırır. Genç kadın susar, başını eğer ve öfkesini içine kusar. Az sonra eşi kalkar, aşağılamaya yerden yere vurmaya başlar. Olmadı birkaç tokat atar ve tehditler savurur. Genç kadın odasına geçer ve sessizce ağlar. Az sonra kayınlar, görümceler de gelir ve aynı yaklaşımla onu aşağılamaya ve ağza alınmayacak sözlerle itham etmeye başlarlar. O yine susar. Çünkü öyle öğretilmiştir, susmalıdır, sessiz kalmalı ve gittiği ortama uyum sağlamalıdır. Onlara göre uyum sağlamak susmaktır. Kadın artık sadece aile fertlerine değil, tanıdığı tanımadığı herkese karşı susmakta, haksızlığa uğrasa da hakkını savunamamaktadır.
Kadın bir çıkmazın içindedir. Kendisini ezen ve haksızlığa maruz bırakanlarla aynı ortamda kalmaya mecburdur. Nasıl olsa kadın hakkını arayamıyor diye düşünen aile fertleri ise baskılarını sürdürmekten geri kalmazlar. Genç kadın artık bir sır küpü olmuştur, dayaklar, hakaretler, itip kakmalar hepsini bu küpün içine koymuş ve ağzını kapatmıştır. Annesine gittiğinde yalandan gülümsemekte ve derdini kimseye açamamaktadır. Çünkü böyle bir hakkının olduğuna inanmamaktadır.
Uzmanlar kendini ifade edemeyen kişilerde, depresyon, takıntı, kaygı bozukluğu gibi sorunların ortaya çıkabileceğini söylüyorlar. Acıyı bilinçaltında saklayan kişi bir süre sonra bedenin tepkileri ile karşılaşıyor. Bitmeyen takıntılar, mutsuzluk, umutsuzluk, depresyon ve kaygılar uzun yıllardan beri biriken acının üstüne çöreklenip sinyaller vermeye başlıyor. Kadın doktora gidiyor fakat ilaçlar tek başına çözüm olamayabiliyor.
Bu sorunların tam olarak ortadan kalkması için kişinin kendini açması, duygularını ifade etmesi ve haksızlığa uğradığında hakkını savunabilmesi gerekir. Haksızlık kime yapılırsa yapılsın meşru görülmemeli ve haksızlığa uğrayana hakkını savunma imkânı verilmelidir. Hele hele toplumun dinamikleri olarak gördüğümüz kadınlarımız pasif ve edilgen şekilde yetiştirilmemeli, adalet bilinci ile donatılmalıdır. Bu hiçbir şekilde saygısızlık ve hayâsızlık değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi