Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Asrı Cahiliyede kadın Olmak (2)

Asrı Cahiliyede kadın Olmak (2)

Teknoloji baş döndürücü bir şekilde gelişiyor, bilgisayarın bir tuşuna dokunarak istediğimiz her bilgiye ulaşabiliyoruz. Hayatımızı kolaylaştıracak her türlü araç ve imkâna sahibiz. Fakat sahip olduğumuz bütün bu imkânlara karşın insana dair sorunlar her geçen biraz daha artıyor. Son günlerde yaşlıların sorunları, gençlik sorunları, boşanmış aile sorunları, kadına yönelik sorunlar… gündemden hiç düşmüyor.  Eğer sorunlarımızı belli bir düzenek çerçevesinde ele alacaksan ilk sıraya kadın sorununu koymak zorundayız. Zira ziyan olan gençliğin telafisi de, huzur evlerine terk edilen yaşlıların şefkatli ellere teslim edilmesi de insan neslini yetiştiren anaların eğitilmesi ile mümkün olabilir.
Doğu toplumları sorunlarının tespiti ve çözümü noktasında son derece zayıf ve güvensiz bir görüntü sergiliyor. Çünkü “her şeyin doğrusunu Batı yapar, onlar yapmışlarsa doğrudur, tabi olmak gerekir” anlayışına sahipler. Oysa bilim ve teknolojide öncülük eden Batı insanın asıl mahiyetini, ruhunu ve iç dünyasını tanımaktan uzaktır. Onlar insanı sadece bilimsel bir materyal olarak ele alır ve tüketim ağının bir parçası olarak görürler. Keşfettikleri bilimsel yöntemlerle insanı anlayabileceklerini sanırlar. Fakat insan laboratuvar deneyleri ile anlaşılabilecek bir varlık değildir. Elbette bu deneyler insanın maddi varlığı noktasında bazı bilgiler verebilir fakat ruhu ve iç dünyası ile ilgili hiçbir bilgi veremez. 
İnsanı tanıyan Rabbim onun doğasına uygun ilkeler koymuştur. İnsana sadece tabi olmak düşer. Batı bu ilkelere sırtını dönmekle cehaletin yaşamasına neden olmuştur. Ürettiği ürünlerin tüketimi noktasında kadını bir araç olarak kullanmıştır. Onu sahte vaatleri ile yuvasından koparıp, yapısına uygun olmayan bir ortama sürüklemiştir. Kadın bu ortamda kişiliğinden kimliğinden, edep ve hayâ gibi değerlerinden kopmuş ve bu zümrelerin esiri haline gelmiştir. Bu kadın toplumda rol alan, proaktif bir kadın değildir artık. Aksine parası, bedeni, duyguları ve emeği sömürülen bir köledir. Kendi kaderini kendi tayin edemeyen kendisine bahşedilen ilahi iradeyi kullanamayan bu konuda vesayet ve haciz altında olan bir köle. Bu ihtiyati haciz onu sahip olduğu değerlerden uzaklaştırmış ve sonu uçuruma çıkan bir yola sürüklemiştir.  Cahiliye kültürünün taşıyıcılığını yapan kesimler, kadının dış dünya ile ve kendisiyle ilişkilerini, nasıl yaşaması ve nasıl giyinmesi gerektiğini kapitalizmin hedefleri doğrultusunda belirliyor. Bilindiği üzere bu konu, toplumumuzda kendilerini çağdaşlığın savunucusu olarak gören laiklerle dindarlar arasındaki anlaşmazlıklarda en müşahhas ayrımı teşkil etmektedir. Bu kesimler dış destekçileri vasıtasıyla ne acıdır ki, bizim toplumumuzda hayat bulmaktalar. Elbette onların ektikleri tohumlar ürünlerini verdiler ve kokuşmuş bir toplum ortaya çıktı. Edep ve hayâ duygusunu kaybeden ve özgürlük adı altında fütursuzca bir hayat süren sözde modern kadınlar genç kızlarımızın rol modelleri haline geldi. Bizler evlerimizde çocuklarımıza ne verirsek verelim onlar dışarıda gördükleri o modellerden çok fazla etkilendiler. Kadına yönelik sorunların ele alınması elzem bir meseledir. Zira bir toplumun kurtuluşu ancak ailenin çatısını teşkil eden kadınlarımızın ıslah edilmesi ile mümkün olabilir. İslami duyarlılık taşıyan kesimlerin bu gerçeği dikkate almaları gerekir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi