Cemal Nar

Cemal Nar

“Laiklik Sorgulaması” Üstüne

“Laiklik Sorgulaması” Üstüne

Osmanlıdan Cumhuriyete giderken büyük bir kırılma yaşadık. Bu kırılma neticesinde yaşadığımız sosyal depremlerin kitabını kendi çapımızda yazdık. Arkasından Müslüman toplumlarda yaşanan dinden çıkma ve kafirleşme sürecini de yaşadık ve bu macerayı da yazdık. Bütün bunların sosyal ve siyasi hayatımıza olumsuz etkilerini de yazdık çok şükür.

Bütün bu yaşanan acıların altındaki en etkin ilke, sözde laiklikti. Laiklik anayasa ve yasalarda bilerek tarif edilmemiş, mübhem bırakılmıştır. Mahkemede hükme ölçü olacak bir tanımdan bilerek yoksun bırakılan laiklik, bu haliyle dinsizliğe, hatta din düşmanlığına ve onunla savaşmaya perde yapılmıştır.

Devletin resmi ideolojisini korumayı hukukun önüne koyarak temel insan haklarını katleden bir tutum sergileyen yargı, vesayet rejiminde bilerek taraf olmuş, sistemi koruyayım derken dini ve dindarları ezmiştir. Hukuk haksız cinayetlere alet edilmiştir.

Laiklik nedir?

Hangi tarifi yaparsanız yapınız, yaşanan gerçeklerle bağdaşmamaktadır. “Dinin devlete, devletin de dine karışmaması” derseniz, ortaya komik bir manzara çıkacaktır. Devletin karışmadığı bir alan mı vardır? Diyanet, devlete bağlı, din eğitimi devlete bağlı, mabetler devlete bağlı, din görevlileri devlete bağlı, dini uygulamalar, hatta dini bayramlar bile devlete bağlıdır.

“Din ve vicdan hürriyetinin teminatıdır” gibi batılı bir tarifi esas alırsak, iki soru akla gelmektedir:

1- İslam ve onun en yakın uygulaması olan Osmanlı’daki gayr-i Müslimlere uygulanan din ve vicdan hürriyeti ortada iken, bundan daha ileri olmayan Batının laikliğini almaya ne gerek vardı?

2- Cumhuriyatle beraber Müslüman halkımızın bu tür hak ve hürriyetlerden alabildiğine mahrum oluşunu nasıl izah edeceğiz?

Bizde laiklik, Rusya ve Çin gibi daha çok dine düşman komünist ülkelerdeki politikaların uygulanmasına benzer. Laiklikten amaç, fert ve toplumu geri bırakan bu din afyonundan kurtarma politikalarıdır.

Bu politikalar amansızca uygulanır ve halk canından bezdirilirken nerededir üniversitelerimiz?

Nerededir anayasa mahkememiz?

Danıştayımız, yargıtayımız gibi hukuki kurumlarımız nerededir?

Yürütme olarak cumhuriyet hükümetleri ortaçağ engizisyonun mahkemelerini hatırlatan, hatta yer yer onları aşan zulümleri yaparken, en evvel sormak gerekirse, nerededir yasamamamız, Millet Meclisimiz?

Bu kurumların hepsi de acaba bu müphemliğe, bu kapalılığa, hatta yanlış uygulamalara bilimsel çareler üreterek bu kadar insanları mağduriyetten kurtarmayı neden düşünmemişlerdir?

Düşünmüşlerse, neden sorumluluklarını yerine getirerek icraata dönüştürmemişlerdir?

Bu tarifsizlikten kaynaklanan bulanıklıkta balık avlayan zalimlere neden engel olmamışlar, içlerinden çıktıkları bu mazlum ve mağdur halka vazifelerini yaparak borçlarını neden ödememişlerdir?

Yeni çıkan bu “Laiklik Sorgulaması” kitabımızda da bu sorunları ve bundan kaynaklanan acıları, buhranları, hak hukuk ihlallerini gördük. İslam açısından laikliğin durumunu açıklığa kavuşturarak onu çok cihetten gündeme getirdik hamdolsun. Böylece bu sistemle yüz yüze yaka paça cihat ettik çok şükür, hem yazarak, hem konuşarak, hem de bilfiil yaşayarak savaştık.

Aslında bu konu “Sistem Ve Şeriat”, “Osmanlıdan Cumhuriyete Büyük Kırılma”, “İnançta Arınma”, “İnancın Kıvancı”, “İslamlaşma Bilinci”, “Bu Sistemden İslam’a” ve “İslam Sancısı” gibi bir çok kitaplarımızda belli yönleriyle işlenmiştir. O kitaplarda İslam’ın laikliği reddedişinin temel naslardaki delillerini kuvvetlice ortaya koymuştuk. Burada ise sorunu daha öne alarak görmeye çalıştık. Bu kitaptan sonra da yazılması bitmiş olup peş peşe bastırmak istediğimiz İslam ve siyaset, demokrasi, Batılılaşma konulu benzer kitaplarımız vardır.

Tahdisi nimet olarak ifade edecek olursak, bizi böylesine önemli bir konuda yazmaya muvaffak kılan Allah Teâlâ’nın lütfu keremine çok çok hamd ve şükür eder,   insanlara faydalı ve bereketli kılmasını niyaz ederiz.

Emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi