Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Bu ülkede Türkçe ile “Felsefe yapmak”

Bu ülkede Türkçe ile “Felsefe yapmak”

Sa­yın Cum­hur­baş­ka­nı­mız, “Bu Türk­çe ile fel­se­fe ol­ma­z” de­di ge­ne kı­ya­met­ler kop­tu. Ne­ler söy­len­me­di ne­ler? İşin için­den bir tür­lü çı­ka­ma­yan mu­ha­lif­ler, en so­nun­da, “Gün­dem de­ğiş­tir­mek için böy­le ya­pı­yor.” di­ye dü­şün­dü ve ra­hat­la­dı. 

Gün­dem de­ğiş­tir­me­yi bil­mem ama gün­dem oluş­tur­mak, top­lu­mu bel­li ko­nu­lar­da dü­şün­me­ye sevk et­mek, si­ya­se­tin gö­rev­le­rin­den bi­ri­dir. Bi­ri çı­kıp da “Ben şöy­le dü­şü­nü­yo­rum. Siz na­sıl dü­şü­nü­yor­su­nuz?” de­di­ğin­de, top­lum tar­tı­şı­yor­sa, bun­dan kork­ma­mak la­zım. Bi­zim mu­ha­le­fet o ka­dar ni­te­lik­siz ki, “İk­ti­dar ve Cum­hur­baş­ka­nı bir­şey üret­mek üze­re top­lu­mu tah­rik ede­cek ve biz de dü­şün­mek zo­run­da ka­la­ca­ğız.” di­ye öd­le­ri ko­pu­yor. Son Os­man­lı­ca ve fel­se­fe tar­tış­ma­la­rın­da, dö­kü­len ve bir­şey üre­te­me­yip es­ki def­ter­le­ri ka­rış­tı­ran mu­ha­le­fe­ti gör­dük iş­te. 

Fel­se­fe gi­bi so­fis­ti­ke bir ko­nu­da üre­tim ya­pa­bil­mek için, di­li­ni­zin, ha­ya­tın her ala­nın­da­ki kav­ram­la­ra kar­şı­lık ge­len ke­li­me­le­ri­nin ol­ma­sı la­zım. Fel­se­fe, ha­ya­tın her ala­nı ile il­gi­li olan bir dü­şün­ce sis­te­mi ise, di­lin ve o di­lin ke­li­me­le­ri­nin de ha­ya­tın her ala­nı­na nü­fuz et­me­si la­zım. Bun­dan mah­rum dil ile fel­se­fe üre­te­mez­si­niz. 

Bil­gi­’nin biz­zat ken­di­si ile il­gi­li hiç bir şey üret­me­miş bir dil­de, epis­te­mo­lo­ji (bil­gi fel­se­fe­si) ile il­gi­li hiç­bir şey üre­te­me­di­ği­niz gi­bi, o dil­de bu ko­nu­yu izah da ede­mez­si­niz. Alın si­ze bir ör­nek: Ency­clo­pe­di­a Bri­tan­ni­ca­’nın 1985 bas­kı­sın­da­ki “e­pis­te­me­olo­ji­” mad­de­sin­den bir cüm­le: “Ma­n’s know­led­ge be­gins with sen­se ex­pe­ri­en­ce and it can do so be­ca­use the sen­sory phan­tas­ma can be il­lu­mi­na­ted by ac­ti­ve in­tel­lect,” Türk­çe Ana Bri­tan­ni­ca­’da bu cüm­le an­la­şıl­maz bir şe­kil­de ve at­la­na­rak şöy­le ter­cü­me edil­miş: “Bil­gi­nin baş­lan­gı­cı­nı du­yu­sal de­ne­yim­ler oluş­tu­ru­yor­du. Ama du­yu­sal de­ne­yi­min sağ­la­dı­ğı ti­kel du­yu im­ge­le­rin­den tü­mel ola­nı so­yut­la­yan et­kin an­lık­tı.” (What “et­kin an­lı­k”? “Ac­ti­ve in­tel­lec­t” den­di­ğin­de ka­fa­mız­da bir şey can­lan­dı ama “et­kin an­lı­k” ile hiç bir şey can­lan­ma­dı me­se­la.) 

Buy­run... Bur­dan ya­kın!... İn­gi­liz­ce bi­len­ler, met­nin İn­gi­liz­ce­si­ni da­ha iyi an­la­mış­lar­dır. İn­gi­liz­ce­’nin an­la­şı­lır­lı­ğı sa­de­ce cüm­le­nin sağ­lam­lı­ğın­dan de­ğil, ke­li­me­le­ri­nin bes­len­di­ği kay­nak­tan da ile­ri gel­mek­te­dir. Çün­kü bu di­lin ve cüm­le­nin ar­ka­sın­da La­tin­ce var­dır. Ar­ka­sın­da La­tin­ce ol­ma­say­dı, İn­gi­liz­ce­’de bu cüm­le ku­ru­la­maz­dı.

Dil dev­ri­mi­ni ya­pan CHP’­nin kıv­ran­ma­sı­nı an­la­yış­la kar­şı­la­rım da son za­man­lar­da şu MHP’­li­le­ri an­la­mak­ta zor­la­nı­yo­rum. İk­ti­dar “Li­se­ler­de Os­man­lı­ca­” di­yor; bir za­man­lar bu­nu sa­vu­nan MHP’­li­ler kar­şı çı­kı­yor­lar. 

Cum­hur­baş­ka­nı Türk­çe­’nin fa­kir­leş­ti­ri­lip Fel­se­fe ya­pı­la­maz ha­le ge­ti­ril­di­ği­ni söy­lü­yor; 1970’ler­de şan­lı bir dil da­va­sı kav­ga­sı ve­ren MHP’­li­ler, kar­şı çı­kı­yor­lar. Şim­di rah­met­li Nec­met­tin Ha­cı­emi­noğ­lu ola­cak ve Türk­çe­’nin Ka­ran­lık Gün­le­ri­’nin say­fa­la­rın­dan ses­le­ne­cek­ti de bu MHP’­li aka­de­mis­yen­ler ko­nu­şa­cak­tı ha?... Ve­ya  Fa­ruk Kad­ri Ti­mur­taş, Meh­met Kap­lan, Mu­har­rem Er­gin, İb­ra­him Ka­fe­soğ­lu sağ ola­cak­tı da, bu nev­zu­hur MHP’­li­ler, böy­le ko­nu­şa­cak­tı ha?...

Nü­ans­la­rın yok edi­lip ke­li­me­le­rin te­kil­leş­ti­ril­di­ği; dil­den ve do­la­yı­sıy­la dü­şün­me sis­te­min­den ko­vul­muş ke­li­me­ler­le fa­kir­leş­ti­ril­di­ği; “me­de­ni­yet di­li­”   özel­li­ği­nin yok edil­di­ği bir dil­le fel­se­fe de­ğil, ede­bi­yat da ya­pıl­maz. Ya­pıl­ma­dı­ğı da gün gi­bi âşi­kâr. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi