Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Laik Türkçülerin Latin harfleri karşısında diz çöküşü-1

Laik Türkçülerin Latin harfleri karşısında diz çöküşü-1

(Evvel emirde belirteyim ki gayem, Hadiümü’l Harameyn olan ve İslâmlaşınca millet olmak vasfını kazanan Türklerin idrakini bir asırdır ve hâlen karıştıran laik Türkçülüğün ârızalarını göstermek. Bu mevzuda yazdıklarımızda Türklük hüviyetine asla karşı bir anlayışımız söz konusu olamaz. Aksine, mensubu olmaktan şeref duyduğumuz Hilafet sahipliği yapan Türkiye’deki Türklerin bâtıl, yâni İslâm dışı tesbit ve tariflerden, ideoloji ve fikirlerden arındırılması çabası taşımaktadır)     

TÜRKÇÜ M. FUAT KÖPRÜLÜ ÖNCE KARŞI ÇIKIYOR, SONRA KABUL EDİYOR

Edebiyat târihimize hizmetlerini şükranla karşıladığımız M. Fuat Köprülü’nün Latin harflerinin sebep olacağı buhranı anlatan satırlarını okuyalım önce: “Hıristiyanlaşma Hadisesi ve Kültür Buhranı" başlıklı meşhur yazısında “Latin harflerini almanın bir şekilperestlikten ibaret olduğunu” söylüyordu:
“Çağdaş Avrupa cemiyetlerinin müesseselerini, kıymetlerini aradaki sosyal şartların çatışması sebebiyle yalnız şekli bir surette almaya çalıştık. İnkılaplarımızı tamamlamak için artık Arap harflerini de atarak Latin harflerini almak isteyenler, işte bu şekilperestliğin en açık birer nümunesidirler. Lâtin harflerinin kabulüne taraftar olanlar, zannediyorlar ki, garp medeniyetine bu suretle daha çabuk ve daha kolay temessül edebiliriz. Onlar, bu şekilde, Ortaçağın son bakıyyesinden de kurtularak tamamiyle çağdaş bir duruma geleceğimizi ümid ediyorlar. Düşünmüyorlar ki bizi Avrupa'dan ayıran en bariz fark zihniyet ve mantık farkıdır.” (Türkiye Nasıl Laikleştirildi?, Haz: Hüseyin Durukan)
Bu ifadeler yüreğimiz üstünden nasıl da geçiyor bir ân. Bin yıllık İslâmlaşmış millet değerlerimizi savunan bir müdafinin haykırışlarını yüreklerimizde hissediyoruz âdeta. Onun 1929’da söylediği bu sözler bugün dahi yaşanan kimlik ve medeniyet buhranımızı anlatıyordu:

“Ecdadından kalan sanat âbidelerini yıkıp geniş caddeler açmak isteyen belediye reislerimizi, millî tarihini ve millî edebiyatını bilmemekle iftihar eden aydınlarımızı, medenî tarihimizin bakıyyelerini saklayan kütüphanelerimizi hafife alarak onların ortadan kaldırılmasını isteyen mütefekkirlerimizi, millî mazimizi sadece bir pislik ve rezalet halitasından ibaret gösteren tarihçilerimizi, çocuklarını yabancı kültür çevrelerinde okutup eğitmeyi bir medeniyet gereği sayan milliyetperverlerimizi gördükçe, ne derin ve korkunç bir kültür buhranı karşısında bulunduğumuzu anlamamak imkânsızdır.” (a.g.e., s.358)

KÖPRÜLÜ: “ARAP HARFLERİ TÜRK DİLİNE UYGUN DEĞİLDİR”

Veyl ona ki eserlerine hürmet edilen bu insan yukarıdaki fikirlerine sâdık kalmadı. Türkçülüklerini Batıcılıkla sentezledikten sonra Türklüğü İslâm millet zemininden seküler ulus zeminine çekenler safına katıldı.1938’de Halkevleri dergisi Ülkü’deki “Alfabe inkîlâbı” adlı yazısında 1928’de karşı çıktığı Latin harfleri artık “Türk harfleri” olmuştu. Bu yazısıyla Köprülü’nün Kemalist Batıcı bir zihniyete inkılâp ettiği anlaşılıyor.

İslâm esaslarıyla bir Türklüğü Müslümanca idrak edenler, “meşhur Türkçü” M. Fuat Köprülü’nün Batı yanlısı sentezci fikirlerini ibretle okumalı ve Türkçülerin Türklük mevzuunda baştan beri yanlış fikirlerle idrak kirliliğine sebep olduklarını muhasebe etmelidir:

“Türk harflerini kabul ettiğimiz büyük günün onuncu yıldönümü! Türklerin kültür tarihinde bu kadar azametli, bu kadar şümullü bir dönüm noktası daha var mıdır? Bilemeyiz” diyerek “Arap harflerinin Türk diline hiç uygun olmadığını” dile getirir:

“Atatürk bu büyük inkilâbı yaparken acaba ne gibi düşüncelerle hareket ediyordu? Sonradan yavaş yavaş anlayabildi. (…) Biz Orta zaman Şark kültüründen silkinip muasır garp kültürü dairesine girmek iradesini göstermiş oluyorduk. İşte, Baş hocamız Atatürk'ün bu inkılâbı yaparken ve milletine millî, mükemmel bir alfabe hediye ederken ne kadar şümullü ve ne kadar derin düşünmüş olduğunu hayat, on seneden beri ispat etti: tatbikat, umulduğundan daha büyük bir muvaffakiyet gösterdi. Kısa bir zaman için sahifelerini azaltan gazeteler, sayıları azalan mecmua ve kitaplar, az bir müddet sonra eskisinden daha büyük bir inkişafa mazhar oldular. Okuma yazma öğrenmek çok kolaylaştı. Hülasâ kültür hayatının her sahasında eskisiyle ölçülemeyecek bir ilerleme hasıl oldu... Alfabe inkilâbı... memleketin kültür hayatında muazzam hamleler doğurmuş, çok feyizli, müsbet neticeler vermiştir.” (a.g. e., s. 359)

Adı geçen kitapta şu da anlatılıyor: “Bir gece konağın kapısının resmî görevlilerce çalındığını, evden alınıp Dolmabahçe sarayına götürüldüğünü, bir gece boyu orada kaldığını, böylece Latin harfleri ve tarih konusunda ikna edildiğini…”

Zavallı “Büyük Türkçü”! Kültürümüze dair kaynak eserler bıraktı ama recüliyeti, yâni adamlığı ve dâvası yoktu. Çarçabuk teslim oldu. Laik-seküler İslâm ve Türklük ideoloğu olarak Kemalist inkılâplara büyük nisbette kaynak olan Ziya Gökalp, Latin harflerinin cebirle yürürlüğe girdiği 1928’de sağ değildi. O, zihniyet bakımından değil, diğer Türk ve Müslümanlar arasındaki bağlardan dolayı İslâm harflerinin korunmasını isteyenlerdendi.

CELÂL NURİ: “ELİFBA FENADIR VE TÜRKLERE UYGUN DEĞİLDİR”

Türkçüleri birçok noktada destekleyen, dahası birçok Türkçünün onun fikirlerinden istifade ettiği Batıcı-Kemalistlerin azılılarından Celal Nuri’nin şu hezeyanlarını bugün hangi Türkçü mahfiller sürdürüyor dersiniz? “Arap alfabesi Türkler için bin sene devam edecek bir talihsizlikti… Bu elifba fenadır ve Türklere uygun değildir… Harf inkılâbıyla, (…) Ural-Altay milletlerinden olan Türkler, yine Ural-Altay milletlerinden olan çok ilerlemiş Macarlar, Finler, Estonyalılar gibi, Avrupa âlemine kesinlikle karışmış olacaktır.” ( a.g.e., s.319 )

TÜRKÇÜ MEHMET EMİN YURDAKUL’UN KUR’ÂN HARFLERİNE İHÂNETİ

Türklük fikirleri ârızalı olan Türkçülerin sözde büyük şairi Mehmet Emin Yurdakul’un hezeyanlarını, Türklüğünü islâm’la mezcedenler iyi okuyup aldatılmaktan korunmalıdır. Onun şu ifadeleri, Müslüman Türklüğün hüviyetini bozmanın küçük bir cüzüdür:

“Musa eski İbranî harfleriyle tunç levhalar üzerine nasıl bir kavmin mukadderatını yazmışsa bu harflerle de yeni yazılacak olan kitaplara Türk milleti yeni bir mukadderat yazacak, (götenberg) oyduğu harflerle nasıl yeni dünya hars ve medeniyetini hazırlamışsa bu yeni harflerle de Türk'ün yeni hars ve medeniyetini vücuda getirecek, Allah arzı, semayı, insanları ve bütün mahlukatı nasıl birkaç unsurdan yaratmış ise Türk milleti de bu yeni harflerle yeni ilmini sanatını, yeni terakkisini ve yeni kâinatını yaratacak.” (Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, s. 35, Aralık 2005)

LATİN HARFLERİNİ TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN ÖNEMLİ BİR AYAĞI OLARAK GÖRÜYORLARDI

Neticede Kemalistlerle Türkçüler “Yeni Türk harfleri Türk’ün meftun olduğu yüksek zekâ ve kabiliyetini inkişaf ettirecektir” sözünde birleşmişlerdi. En ebleh ve tuhaf olanı da Latin harflerini Türk Milliyetçiliği düşüncesinin bir sonucu ve “Dilin ve yazının millîleştirilmesinin” önemli bir ayağı olarak görmeleriydi.

Zavallı Türkçü zihniyetin eliyle İslâm’ın Hâdimü’l Harameyn vasfını haiz Türklerin “posa” bir ulus kimliğe dönüştürülmek istendiğini bilmek, Türklüğü bu zihniyetin tekelinden kurtarmak târihî bir vazifedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Ahmet Doğan İlbey Arşivi