Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Toprak bizi terk ederse

Toprak bizi terk ederse

Roma Raporu’nun bildirdiğine göre; dünyada her yıl tuzlanma nedeniyle terk edilen topraklar sulamaya kavuşturulan toprak miktarı ile eşittir. Bu bilgi 2001 yılı raporunda yer alıyor. (Roma Raporu 2001 IFAD, s.145)

Tuzlanmış toprakları yeniden kazanmak için yeni teknolojiler geliştirildi elbet. Ama bunlar çok pahalı yatırımları gerektiriyor. Tuzlanmış toprağın yıkanması yeniden üretime katılması için bir sürü drenaj, yıkama, taşıma işlemleri gerekiyor.  O yüzden de tuzlanma meydana gelmeden doğru sulama tekniklerinin uygulanması daha ekonomik olacaktır.

Erozyonla toprağın yitip gitmesi sorunu, bugün de en başta gelen sorundur. Suyla, rüzgârla… Yamacına tutunamayan toprak, uygun bitki örtüsüne sahip değilse hırçın akıp gelen suların asırlardır durduğu yerde durmasına izin vermez koparır eşten dosttan sürükleyip götürür. Götürür ve bir ırmağa bırakır. O da başka büyük sulara. Yüzyıllar boyu meydana gelen toprak artık yoktur. Akıp gitmiştir. Hırçın Anadolu suları her yıl Kıbrıs adası büyüklüğündeki toprağı ırmaklara oradan da denizlere taşımaktadır.

Bir metre kare delta toprağı oluşması için bin metre kare toprak taşınması gerekiyor. Hani haritalarda ırmakların denize döküldüğü yerlerde bir şişkinlik var ya; işte onun bir metresi için bin metre toprak taşınıyor. 

Bitki örtüsüyle kaplı toprakların yüzde 4’ü ağır, yüzde 18’i hafif bozulma altındadır. Aşırı otlatma ve yanlış mera yönetimi yüzünden de toprak kaybı söz konusudur. Erozyonla mücadelede bilgi ve bilinç gelişmiş olmasına rağmen nedense yeterince uygulama alanına sokulduğu söylenemez. Erozyonla mücadele teknikleri de gelişmiştir ama bunlara hayatiyet kazandırmada insan biraz tembel ve vurdumduymaz tabiatını sürdürüyor inatla.

Bozulmuş toprakları ıslah, kenar setleri, uygun bitki örtüsü yerleştirme, uygun su yönetimi, doldurma, tefsiye, taraklama, teraslama vb. teknikler erozyonla toprak kaybını önleyebilir.

Gıda üretimi için tehdit unsurlarından en başta geleni topraktır.

Toprak olmadan gıda olmaz.

Şüphesiz ileri teknoloji ile topraksız kültürle gıda üretimi günümüzde gelişmiştir. Toprak giderse gıda üretimi araçları da azalıp, tükenip gider.

Toprak hava şartlarının kayalardan kopardığı mineral parçacıklar, organik maddeler, bitkilerin ölmesi ve çürümesiyle oluşan ve içinde besleyici elementlerin çözündüğü humus, karbondioksit, oksijen ve bitki ayrışmasına yardım eden bakteriler dahil canlı organizmalardan oluşur.

Toprak azami şartlar altında her 250-1200 yılda 2,5 santimetrelik bir hızla oluşmaktadır. Toprağın tarımsal faaliyetlere uygun, üretken hale gelebilmesi için 3000 ila 12 bin yıl gelmesi gerekiyor.

Yenilenemeyen bir kaynak olan toprak bir kez yıkılıp tarumar olduğunda sonsuza kadar gitmiş kaybolmuş olmaktadır. 

Toprak korkunç bir hızla bozulmakta kaybolmaktadır bugün.

Her yıl 25 milyar ton toprak yıkanıp gitmektedir. Akarsulara karışan toprak oradan okyanuslara akıp gitmektedir.

7 milyon hektar işlenmiş toprak bozulmaktadır her geçen yıl…

900 milyon hektardan fazla arazisi ise üretkenliğini düşürmektedir, yani hafif bozulmaya maruz kalmaktadır.

Bu topraklar ıslah edilmezse hafif bozulma ağır bozulmaya dönüşecektir.

1992 yılındaki FAO raporuna göre önümüzdeki 20 yıl içinde 140 milyon hektar verimli toprak alanı tarımsal değerini kaybedecektir.

Bugün bu süre dolmuştur. Tehdit zannedilenin üstündedir.

Dünyadaki toprak erozyonunun yüzde 35’i aşırı otlatma, meraların ıslah edilmemesi sorunuyla olmaktadır. Türkiye’de ise yaygın erozyon su erozyonudur. 

Hayvan sürülerinin sürekli basmasıyla toprak sıkışmakta ve nem tutma kapasitesi azalmaktadır.

Toprağın yanlış sürülmesi de toprak kaybına sebep olmaktadır.

Toprağın kötü kullanılması toprak hasarının yüzde 27’sini ortaya çıkarmaktadır.

Toprak sıkıştığında üretkenliğini geri kazanmak çok zor olmaktadır.

Çin’de Huang nehri yılda 1,6 milyar ton toprağı Doğu Çin Denizine taşımaktadır. Bazı yörelerde çok kısa zamanda hızla meydana su erozyonu sayesinde toprak kaybı daha şiddetli olmaktadır. Mesela Tanzanya’da birkaç saat içindeki fırtına yüzünden 5 cm toprak yitip gitmiştir.

Rüzgâr erozyonu da bir başka faktör. O da bazı iklimlerde şiddetli olmaktadır. 

Toprak verimliliği toprağın üretkenlik kabiliyetidir. Bitki büyümesini engelleyebilecek zehirli maddelerin bulunmadığı bir ortam olmalı toprak. Bitki büyümesi ve çoğalması için gerekli maddeleri bulabilmeli toprakta.

İnsan kırdan kente göçtüğünde betonlaşmamalıdır.

Kırda toprağa yakın olan insan kentte de toprağa yakın olmalıdır.

Belki de şehirde yaşamayı unutan çağdaş kent insanına şehir nedir, şehir kimliği nedir hatırlatmak icap eder. Nazım Hikmet “şehir anamızın yüzüne benzer” dediğinde herhalde çağdaş kenti kastetmemiştir. Şehir gerçekten anamıza benzer. İkisini hatırlarız içimizi ısıtan yüzleriyle uzak duyarlardayken…

Cumbalı evleri, masum sokakları, merhabalarıyla, komşuluk ilişkileriyle, cami mihverli medeniyeti ile şehir elbette anamıza benzer. Fakat bu kentler bu beton yapılar, bu yıkıcı yollar, bu yeşil-toprak ve su düşmanı betonlaşmalar, tokiler, avmler kentsel dönüşüm talanlarıyla bozulan şehir kime benziyor? 

Şehir ve çevre artık birbirinin mütemmimidir. Onları ayırmak su ve toprağı ayırmak gibidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi